Hadis Sohbetleri 7 : Sadaka-ı Fıtır

La-Tahzen

Well-known member










Selamün aleyküm ...

Temel ihtiyaçlarının dışında,
belli bir mala sahip olan Müslümanların Ramazan ayında fakirlere verdikleri ve dinimizce de vacip olan Sadaka-i fıtır (fitre) konusunu işleyeceğimiz bu Hadis Sohbetimize davetlesiniz kardeşler..:) buyrun inşallah Bismillah...


Hadis-i Şerifimiz;
Ramazan orucu , gökle yer arasında durur.
Sadaka-ı fıtr verilince yükselir..(Ebu Hafs)


Diğer sohbetlerimiz;

Hadis Sohbetleri 1 : En Hayırlı Genç...
Hadis Sohbetleri 2 : İsraf ve Kibir
Hadis dersleri 3 : İhtiyarlarımıza verilen değer ne olmalı
Hadis Sohbetleri 4: Salavat ve Hikmeti
Hadis Sohbetleri 5 : En Faziletli İbadet ...
Hadis Sohbetleri 6 : Vücudun Zekatı Oruç
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Aleykümselam hocam yeni dersimiz hayırlı olsun ,sadaka-ı fitre şüphesiz çok muhim bir konu bunun önemini efendimizin hadislerinden anlıyoruz.

(Sadaka-i fıtr, zenginlerinize bir tezkiyedir. Fakirleriniz de verirse, Allahü teâlâ onlara daha çoğunu verir.) [Ebu Davud]
bazı suallerim olacak!..

fıtrenin ramazandan sonra verilmesi uygunmudur ?
hersene bu miktar artarmı?
 

faris

Well-known member
Aleykümselam hocam yeni dersimiz hayırlı olsun ,sadaka-ı fitre şüphesiz çok muhim bir konu bunun önemini efendimizin hadislerinden anlıyoruz.

(Sadaka-i fıtr, zenginlerinize bir tezkiyedir. Fakirleriniz de verirse, Allahü teâlâ onlara daha çoğunu verir.) [Ebu Davud]
bazı suallerim olacak!..

fıtrenin ramazandan sonra verilmesi uygunmudur ?
hersene bu miktar artarmı?

Sadakayı fıtr ramazan bayramından evvel yani bayram sabahı olmadan evvel verilmesi vacipdir. Ancak bayramdan evvel veya sonra verilmesi sahih olsa da bayramdan sonra verilmesinde bir vacip geciktirileceğinden doğru olmayacaktır. Hem geçiktirilmesine gerekte yoktur değil mi? Sadaka-ı fıtrin her sene diyanet başkanlığı tarafından belirlenen miktar üzerinden verilmektedir. Buğday veya buğday unundan 1667 gram veyahut da arpa, kuru üzüm, hurmadan 3334 gram kadar bedel üzerinden hesaplanmaktadır. Bu sene diyanet işleri başkanlığiı tarafından belirlenen en az miktar 7.5 TL dir tabi bu miktar en az olmakla beraber bir öğün yemekte bir kişinin yiyebileceği miktarda olabilmektedir. Aslında bugün bir lokantaya girip bir kebab yediğimizde en az bunun iki katını vermekteyiz, onun için bu miktarın daha çok vicdan muhsebesinden geçmeside gerekmektedir. Bu miktarın bu kadar cuzi tutulmasındaki hikmet sadece zenginlerin verebileceği miktar olmadığı fakirlerinde verebileceği bir miktar olması olarak ta düşünebiliriz.
 

Muvahhid1

Well-known member
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. (BAKARA SURESİ / 263)

Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiç bir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet vermez. (BAKARA SURESİ / 264)

Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (BAKARA SURESİ / 271)

Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve 'kerim (üstün ve onurlu)' olan ecir de onlarındır. (HADİD SURESİ / 18)

Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim, beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. (MÜNAFİKUN SURESİ / 10 )

 

La-Tahzen

Well-known member


Bilindiği üzere yüce İslam, Müslüman'ı bencillikten korumuş,
egoistlikten muhafaza etmiştir. Bu sebeple İslam'la ilgisi olmayanlar,
sadece kendi menfaatlerini düşünebilirler,
kendilerini kurtardıktan sonra başkalarının sıkıntısını hesaba katmayabilirler.

Hatta 'altta kalanın canı çıksın' tekerlemesiyle çevrelerine ilgisiz de kalabilirler.
Ama Müslüman böyle diyemez ve çevresine böyle ilgisiz kalamaz.

İman ettiği İslam, ona mükellefiyetler yükler ve buyurur ki:

- Senin ekonomik durumun iyidir. Dinen zengin sayılmaktasın.
Öyle ise servetinin kırkta birini ayırıp çevrende gördüğün ihtiyaç sahiplerine Allah'ın emri olarak vereceksin.
Hem öylesine vereceksin ki; sen verdiğin için minnet etmek şöyle dursun,
onlar aldığı için minnet duyacaksın,
seni borçtan kurtardıkları için teşekkür etme ihtiyacı hissedeceksin.

Evet, İslam, Müslüman'ı işte böylesine çevresine ilgi gösteren sosyal insan yapar,
örnek insan haline getirir...

İslam'ın Müslüman'a yüklediği bu yardım yükümlülüğü b
ilhassaRamazanayında daha çok gündeme gelmektedir.
Zenginler bu ayda servetlerini hesap ederler,
zenginlik sınırına ulaşmışlarsa kırkta birini ayırıp ihtiyaç sahibi din kardeşlerine verme mutluluğu yaşarlar.

Ayrıca aile bireylerinin fitresini de hesap ederler.
Her bir aile ferdi adına bir fitre vermeyi, var oluş sadakası olarak borç bilirler.

Ancak, bu yardımda dikkat edecekleri hususlar vardır. Ç
evresindeki ihtiyaç sahiplerinden kimileri yakın akraba, kimileri de uzak akraba, k
onu komşu olabilirler.
Bunları ayırmaya ise ihtiyaç vardır.
Çünkü yakın akrabaya zekat, fitre verilmez.
Verirse zekat, fitresini sanki bir cebinden çıkarıp öbür cebine koymuş gibi olur.
Vermemiş durumuna düşer. Ö
yle yanılgıya düşmemek için kimlere zekat, fitre verilip kimlere verilmeyeceğini bilmesi gerekir.

Nitekim zekat ve fitre, sayacağımız şu yakınlara verilmez.
Zira bunlar kendisinin çok yakınlarıdır.
Onları zekatla, fitreyle değil de servetin kendisiyle desteklemeli, kendi aile bireylerinden birileri olarak kabul etmelidir. Bu ortakları da şöyle sıralamak mümkün olabilir:

- Anne, baba, nine, dede, oğullar, kızlar, bunların çocukları olan torunlar...
Bunlara zekat, fitre verilmez!

Bunlar yabancı değil, servetin sanki ortağıdırlar.
Zekatla, fitreyle değil servetin kendisiyle korumaya alınmalıdır.
Şayet ihtiyaçları varsa...

Bunların dışında zekat ve fitre verilecek uzak akrabalarla konu komşuları da şöyle sıralamak mümkündür:

- Evlenerek başka aileye gitmiş ihtiyaç sahibi kız kardeşlere,
ayrılmış oğlan kardeşlere, bunların çocuklarına, yani yeğenlere,
amcalara, dayılara, bunların çocuklarına, hala ve teyzelere,
kayınvalideye, kayınpedere, damada, geline ve akraba olmayan diğer ihtiyaç sahipleri konu komşuya, ihtiyaç sahibi öğrencilere zekat ve fitre verilmelidir...

Bir de servetin kazanıldığı yerin bekleyen muhtaçlarına...

Bu itibarla, bulunulan yerdeki yoksullar sizden bir şeyler beklerken başka yerlere göndermek (caiz olsa da) münasip görülmeyebilir.
Öyle ise sizden bir şeyler bekleyenlerin ihtiyaçları karşılanır.
Sonra çok münasip görülen uzaklara da gönderilebilir.
Yeter ki gönderilen bu kimseler tam ihtiyaç sahibi olsunlar.
Bayramdan önce ellerine geçerek bayramın mutluluğunu birlikte yaşama imkanına onlar da kavuşsunlar.

Daha doğrusu, bayram sevincinde hep beraber olalım.
İçimizde üzgünler, dargınlar, kırgınlar kalmasın.
Yardımların hikmeti de budur zaten. Hep birlikte sevinmek...

Bir taraf ihtiyaçlarını karşılamış, huzur içinde bayram yapıyor, diğer taraf ise sıkıntılar içinde kıvranıyor, sonra bir arada bayram yapıyoruz...
Bu, İslam'ın mesajına, Müslüman'ın merhamet ve şefkatine de uygun düşmez.
Ağlayanlarla gülenler yan yana bayram yapamaz.
Ya birlikte ağlayacağız ya da birlikte güleceğiz.

Çünkü biz Müslüman'ız... İslam, bize bu tebliği ve telkini yapmakta, biz de Müslümanlığı böyle anlamaktayız...


Ahmet Şahin
 
Üst