Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 79- Ramazan'da Bağışlanma
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 426040" data-attributes="member: 1004566"><p style="text-align: left"><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> <strong>Bir Hayat Tarzı Olarak </strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p> </p> <p style="text-align: center"></p><p><span style="font-size: 12px">Konumuz açısından bunun önemini görmek zor değil: Hz. Peygamber Efendimiz’in sadece namazları nasıl kılacağımız konusunda değil, aynı zamanda nasıl alış-veriş yapacağımız veya nasıl iş kuracağımız konusunda da bağlayıcı bir örnek olması, ibadet-hayat bütünlüğünü güçlendirmeyi hedefler.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu demektir ki, İslâm sadece namaz, oruç gibi ibadetlerle sınırlı olan bir din değildir. Periyodik ibadetlerin dışında kalan her tür insani ve sosyal eyleme, ‘muamelât’, yani muameleler ve münasebetler adı verilmiştir. Muamelât, ticaretten idareye, eğitimden uluslararası ilişkilere kadar çok geniş bir alanı kapsar ve bu alandaki emir ve yasaklar ibadetlere ilişkin kurallar kadar önemli ve vazgeçilmezdir.</span></p><p><span style="font-size: 12px">Dolayısıyla ibadetler ile muameleler arasındaki bütünlük, İslâm’ın tartışma götürmez prensipleri arasındadır. Bu ilkenin halk arasındaki yansımalarından biri de ‘çalışmak ibadettir’ ifadesinde ortaya çıkar. Bu ifade doğru bir şekilde anlaşıldığında, Kur’an ve Sünnet’in hedeflediği hayat-ibadet bütünlüğüne atıfta bulunur. Zira nihai manada helal rızık yolunda harcanan emek, en az namaz ve oruç kadar büyük bir öneme sahiptir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu bütünlük ilişkisini biraz daha açmaya çalışalım. İbadât başlığı altında toplanan namaz, oruc, hac ve zekât gibi periyodik ibadetler, insanlar ile Cenab-ı Hak arasındaki ilişkileri düzenler. Yani bir bakıma Yaradan ile yaratılan arasındaki dikey ilişkinin istikamet ve muhtevasını belirler. Muamelât adı verilen bireysel ve toplumsal eylemler ise, insanlar arası ilişkileri düzenler. Yani insanlar arasındaki yatay ilişkiler bütününü (birbirlerine karşı olan hak ve sorumluluklarını) tanzim eder. İbadât ve muamelât arasındaki bütünlük ilişkisi, dikey boyut ile yatay boyut arasındaki ilişkinin bir başka ifadesidir. İslâm’a göre hayat ile ibadetin iç içe geçmiş hali, ancak bu iki boyutun birleştirilmesi ile mümkündur.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Hz. Peygamber A.S. Efendimiz başta olmak üzere bütün peygamberlerin hem dini-manevi, hem de siyasi ve sosyal liderler olması, bu ilkenin vahiy tarihindeki tezahürüdür. Aynı şekilde, bütün ilâhi dinlerin kökeninde bulunan ‘adaletin arz üzerinde inşası’ prensibi, bu bütünlük ilişkisinin bir neticesidir: yeryüzünde insanlar arasındaki adalet -yani yatay düzlemdeki adalet- ancak adaletin insan nefsinde, yani dikey olarak inşa edilmesi ile mümkündür. Bir başka ifadeyle söyleyecek olursak, kendi nefsine ve dolayısıyla Rabbine karşı adil olmayan kişi, adaletin arz üzerindeki hiç bir formuna nihai manada ve kâmilen ulaşamaz.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu demektir ki periyodik ibadetlerle gerçekleştirmeye çalıştığımız nefsî ve dikey adalet, muamelât düzeyinde inşa etmeyi hedeflediğimiz sosyal ve yatay adalet ile bütünleştirilmek zorundadır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu bağlamda Kur’an, tekvinî yani yaradılışa ilişkin (kozmolojik) ayetler ile ‘ölçüp biçme’ arasında dikkate değer bir ilişki kurar. Rahman Suresi’nde göklerin nasıl bir mizan ve ölçü üzere yaratıldığı ifade edildikten hemen sonra, aynı adalet ve mizan ilkesinin insanlar arasında da kurulması gerektiği belirtilir:</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">“Günes de ay da bir hesap ile hareket eder. Necm (bitkiler, yıldızlar) ve ağaçlar Allah’a secde ederler. Allah göğü yükseltti ve mizanı koydu. (O halde siz de) tartıda taşkınlık edip dengeyi (mizanı) bozmayın. Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.” (Rahman/5-9)</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu ayetin de gösterdiği gibi İslâm göklerin yaradılışı ve kozmik dengesi ile pazar yerindeki adaletli tartı arasında doğrudan bir ilişki kurar.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p style="text-align: left"><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> <strong>‘Hayatım ve Ölümüm Allah İçindir.’</strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p> </p> <p style="text-align: center"></p><p><span style="font-size: 12px">Bir baska örnek için En’am Suresi’nin 162’nci ayetine kulak verelim:</span></p><p><span style="font-size: 12px">“De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep alemlerin rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.”</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu ayette, Hz. Peygamber A.S.’ın ağzından bütün müslümanlara hayatın bütünlüğü anlatılır. Bu ayetin manası son derece açık ve çarpıcı: genel kanaatin aksine din (yahut ‘dini alan’) namaz, oruç gibi fiziki ve periyodik ibadetlerle sınırlı değildir. Zira de-ye-ne kökünden gelen ‘din’ kelimesinin manalarından biri de ‘bağlamak’, yani yaratılanı Yaratıcısı’na raptetmektir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Dini bu geniş manasıyla ele aldığımızda, hayatın her alanı, hem başı hem de sonu dinin sorumluluk alanına girer. Bu yüzden yukarıdaki ayette ‘namaz ve menasik’ kelimelerinin hemen ardından ‘hayatım ve ölümüm’ kelimeleri gelmekte, böylece teslimiyetin gerçek mana ve kapsamı vurgulanmaktadır.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Namaz ve oruç başta olmak üzere ibadetlere bu çerçevede baktığımızda, İslâm’da ibadetler ile gündelik ve sosyal yaşam arasında nasıl bir bütünlük ilişkisi kurulduğunu rahatlıkla görürüz. ‘Din alanı-dünya’ alanı şeklinde yapay bir ayrım üzerine kurulu olan modern dünya görüşünün tersine, İslâm ‘din dışı’ olarak tanımlanabilecek bir alanı kabul etmez.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Şüphesiz teknik anlamda ve eğitim maksadıyla yapılan ‘din ilimleri’ yahut ‘dinî meseleler’ tabiri, İslâm tarihinde ilk dönemlerden beri kullanılmaktadır. Fakat bu ifadeler din dışı ve seküler, yani dinin tamamen dışarda bıraktığı bir alanı ifade etmez.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Bu manada eğitimden aile hayatına, bireysel dua ve nafilelerden farz ibadetlere kadar insan hayatının her alanı, belli bir çerçeveye oturtulmuş ve bu ilâhi çerçeve içerisinde insana büyük bir özgürlük alanı verilmiştir. Modern düşüncenin seküler yahut din-dışı alan diye tanımladığı bu özgürlük alanı, tanımı gereği dini bir niteliğe sahiptir. Zira insanın iyilikle kötülük arasındaki imtihanı bu alanda cereyan eder.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p style="text-align: left"><p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"> <strong>Hayat-İbadet Bütünlüğü Açısından Oruç</strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p> </p> <p style="text-align: center"></p><p><span style="font-size: 12px">Oruç, nefsimizi tezkiye etmek için bize açılan en önemli manevi kapılardan biridir. Bir başka ifadeyle, bu bize yapılmış bir rahmet davetidir. Bu manada Ramazan ayının yepyeni bir manevi tazelik ve şuur ile idrak edilmesi son derece önemlidir. Lâkin yukarıda izah etmeye çalıştığımız hayat-ibadet bütünlüğünü akılda tuttuğumuzda Ramazan’ın anlamını daha iyi kavrayabiliriz.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Ramazan bize verilmiş önemli bir fırsattır. Fakat bu, diğer ayların ve vakitlerin önemsiz olduğu, din yahut ibadet dışı bir niteliğe sahip olduğu anlamına gelmez. Ramazan, Yaratıcımız’a giden yoldaki işaretlerden biridir ve istikametimiz konusunda bize kılavuzluk sağlar. Aksi halde Ramazan ayında bu manevi yolculukta olduğumuz, diğer vakitlerde ise sıradan dünyevi bir hayat yaşadığımız şeklinde bir yanlış fikre kapılmamak gerekir.</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Her aldığımız nefesin bu yolculukta atılmış bir adım olduğunu unutmamak zorundayız. İdrak etmekte olduğumuz mübarek Ramazan ayına ve sair zamanlardaki ibadetlerimize bu açıdan bakarsak, imanın lezzetine ulaşmamız inşallah daha kolay olacaktır</span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px">Semerkand </span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 426040, member: 1004566"] [LEFT][CENTER][SIZE=3] [B]Bir Hayat Tarzı Olarak [/B][/SIZE][/CENTER][/LEFT][CENTER][/CENTER][SIZE=3]Konumuz açısından bunun önemini görmek zor değil: Hz. Peygamber Efendimiz’in sadece namazları nasıl kılacağımız konusunda değil, aynı zamanda nasıl alış-veriş yapacağımız veya nasıl iş kuracağımız konusunda da bağlayıcı bir örnek olması, ibadet-hayat bütünlüğünü güçlendirmeyi hedefler. [/SIZE] [SIZE=3]Bu demektir ki, İslâm sadece namaz, oruç gibi ibadetlerle sınırlı olan bir din değildir. Periyodik ibadetlerin dışında kalan her tür insani ve sosyal eyleme, ‘muamelât’, yani muameleler ve münasebetler adı verilmiştir. Muamelât, ticaretten idareye, eğitimden uluslararası ilişkilere kadar çok geniş bir alanı kapsar ve bu alandaki emir ve yasaklar ibadetlere ilişkin kurallar kadar önemli ve vazgeçilmezdir.[/SIZE] [SIZE=3]Dolayısıyla ibadetler ile muameleler arasındaki bütünlük, İslâm’ın tartışma götürmez prensipleri arasındadır. Bu ilkenin halk arasındaki yansımalarından biri de ‘çalışmak ibadettir’ ifadesinde ortaya çıkar. Bu ifade doğru bir şekilde anlaşıldığında, Kur’an ve Sünnet’in hedeflediği hayat-ibadet bütünlüğüne atıfta bulunur. Zira nihai manada helal rızık yolunda harcanan emek, en az namaz ve oruç kadar büyük bir öneme sahiptir. [/SIZE] [SIZE=3]Bu bütünlük ilişkisini biraz daha açmaya çalışalım. İbadât başlığı altında toplanan namaz, oruc, hac ve zekât gibi periyodik ibadetler, insanlar ile Cenab-ı Hak arasındaki ilişkileri düzenler. Yani bir bakıma Yaradan ile yaratılan arasındaki dikey ilişkinin istikamet ve muhtevasını belirler. Muamelât adı verilen bireysel ve toplumsal eylemler ise, insanlar arası ilişkileri düzenler. Yani insanlar arasındaki yatay ilişkiler bütününü (birbirlerine karşı olan hak ve sorumluluklarını) tanzim eder. İbadât ve muamelât arasındaki bütünlük ilişkisi, dikey boyut ile yatay boyut arasındaki ilişkinin bir başka ifadesidir. İslâm’a göre hayat ile ibadetin iç içe geçmiş hali, ancak bu iki boyutun birleştirilmesi ile mümkündur. [/SIZE] [SIZE=3]Hz. Peygamber A.S. Efendimiz başta olmak üzere bütün peygamberlerin hem dini-manevi, hem de siyasi ve sosyal liderler olması, bu ilkenin vahiy tarihindeki tezahürüdür. Aynı şekilde, bütün ilâhi dinlerin kökeninde bulunan ‘adaletin arz üzerinde inşası’ prensibi, bu bütünlük ilişkisinin bir neticesidir: yeryüzünde insanlar arasındaki adalet -yani yatay düzlemdeki adalet- ancak adaletin insan nefsinde, yani dikey olarak inşa edilmesi ile mümkündür. Bir başka ifadeyle söyleyecek olursak, kendi nefsine ve dolayısıyla Rabbine karşı adil olmayan kişi, adaletin arz üzerindeki hiç bir formuna nihai manada ve kâmilen ulaşamaz. [/SIZE] [SIZE=3]Bu demektir ki periyodik ibadetlerle gerçekleştirmeye çalıştığımız nefsî ve dikey adalet, muamelât düzeyinde inşa etmeyi hedeflediğimiz sosyal ve yatay adalet ile bütünleştirilmek zorundadır. [/SIZE] [SIZE=3]Bu bağlamda Kur’an, tekvinî yani yaradılışa ilişkin (kozmolojik) ayetler ile ‘ölçüp biçme’ arasında dikkate değer bir ilişki kurar. Rahman Suresi’nde göklerin nasıl bir mizan ve ölçü üzere yaratıldığı ifade edildikten hemen sonra, aynı adalet ve mizan ilkesinin insanlar arasında da kurulması gerektiği belirtilir: [/SIZE] [SIZE=3]“Günes de ay da bir hesap ile hareket eder. Necm (bitkiler, yıldızlar) ve ağaçlar Allah’a secde ederler. Allah göğü yükseltti ve mizanı koydu. (O halde siz de) tartıda taşkınlık edip dengeyi (mizanı) bozmayın. Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.” (Rahman/5-9) [/SIZE] [SIZE=3]Bu ayetin de gösterdiği gibi İslâm göklerin yaradılışı ve kozmik dengesi ile pazar yerindeki adaletli tartı arasında doğrudan bir ilişki kurar. [/SIZE] [LEFT][CENTER][SIZE=3] [B]‘Hayatım ve Ölümüm Allah İçindir.’ [/B][/SIZE][/CENTER][/LEFT][CENTER][/CENTER][SIZE=3]Bir baska örnek için En’am Suresi’nin 162’nci ayetine kulak verelim:[/SIZE] [SIZE=3]“De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep alemlerin rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.” [/SIZE] [SIZE=3]Bu ayette, Hz. Peygamber A.S.’ın ağzından bütün müslümanlara hayatın bütünlüğü anlatılır. Bu ayetin manası son derece açık ve çarpıcı: genel kanaatin aksine din (yahut ‘dini alan’) namaz, oruç gibi fiziki ve periyodik ibadetlerle sınırlı değildir. Zira de-ye-ne kökünden gelen ‘din’ kelimesinin manalarından biri de ‘bağlamak’, yani yaratılanı Yaratıcısı’na raptetmektir. [/SIZE] [SIZE=3]Dini bu geniş manasıyla ele aldığımızda, hayatın her alanı, hem başı hem de sonu dinin sorumluluk alanına girer. Bu yüzden yukarıdaki ayette ‘namaz ve menasik’ kelimelerinin hemen ardından ‘hayatım ve ölümüm’ kelimeleri gelmekte, böylece teslimiyetin gerçek mana ve kapsamı vurgulanmaktadır. [/SIZE] [SIZE=3]Namaz ve oruç başta olmak üzere ibadetlere bu çerçevede baktığımızda, İslâm’da ibadetler ile gündelik ve sosyal yaşam arasında nasıl bir bütünlük ilişkisi kurulduğunu rahatlıkla görürüz. ‘Din alanı-dünya’ alanı şeklinde yapay bir ayrım üzerine kurulu olan modern dünya görüşünün tersine, İslâm ‘din dışı’ olarak tanımlanabilecek bir alanı kabul etmez. [/SIZE] [SIZE=3]Şüphesiz teknik anlamda ve eğitim maksadıyla yapılan ‘din ilimleri’ yahut ‘dinî meseleler’ tabiri, İslâm tarihinde ilk dönemlerden beri kullanılmaktadır. Fakat bu ifadeler din dışı ve seküler, yani dinin tamamen dışarda bıraktığı bir alanı ifade etmez. [/SIZE] [SIZE=3]Bu manada eğitimden aile hayatına, bireysel dua ve nafilelerden farz ibadetlere kadar insan hayatının her alanı, belli bir çerçeveye oturtulmuş ve bu ilâhi çerçeve içerisinde insana büyük bir özgürlük alanı verilmiştir. Modern düşüncenin seküler yahut din-dışı alan diye tanımladığı bu özgürlük alanı, tanımı gereği dini bir niteliğe sahiptir. Zira insanın iyilikle kötülük arasındaki imtihanı bu alanda cereyan eder. [/SIZE] [LEFT][CENTER][SIZE=3] [B]Hayat-İbadet Bütünlüğü Açısından Oruç [/B][/SIZE][/CENTER][/LEFT][CENTER][/CENTER][SIZE=3]Oruç, nefsimizi tezkiye etmek için bize açılan en önemli manevi kapılardan biridir. Bir başka ifadeyle, bu bize yapılmış bir rahmet davetidir. Bu manada Ramazan ayının yepyeni bir manevi tazelik ve şuur ile idrak edilmesi son derece önemlidir. Lâkin yukarıda izah etmeye çalıştığımız hayat-ibadet bütünlüğünü akılda tuttuğumuzda Ramazan’ın anlamını daha iyi kavrayabiliriz. [/SIZE] [SIZE=3]Ramazan bize verilmiş önemli bir fırsattır. Fakat bu, diğer ayların ve vakitlerin önemsiz olduğu, din yahut ibadet dışı bir niteliğe sahip olduğu anlamına gelmez. Ramazan, Yaratıcımız’a giden yoldaki işaretlerden biridir ve istikametimiz konusunda bize kılavuzluk sağlar. Aksi halde Ramazan ayında bu manevi yolculukta olduğumuz, diğer vakitlerde ise sıradan dünyevi bir hayat yaşadığımız şeklinde bir yanlış fikre kapılmamak gerekir. [/SIZE] [SIZE=3]Her aldığımız nefesin bu yolculukta atılmış bir adım olduğunu unutmamak zorundayız. İdrak etmekte olduğumuz mübarek Ramazan ayına ve sair zamanlardaki ibadetlerimize bu açıdan bakarsak, imanın lezzetine ulaşmamız inşallah daha kolay olacaktır Semerkand [/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 79- Ramazan'da Bağışlanma
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst