Hadis Sohbetleri 88- Peygamberimize İftira Atmak

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi


besmele-arapca1.jpg



Selamünaleyküm Degerli Kardeslerim;

avatar.jpg


Bu haftaki Hadis Sohbetleri dersimiz basladi.

avatar.jpg

Buyrun beraber mütaala edelim anladiklarimizi paylasalim insallah..





Hadis Sohbetleri 88- Peygamberimize İftira Atmak



[BILGI]45. Nubeyt bin Şerıyt (r.a.) rivayet ediyor:

"Bile bile benim adıma yalan söyleyen Cehennemdeki yerine hazırlansın." [246]
[/BILGI]

Kaynaklar::
[246] Buhari, İlim: 38, Cenâiz: 34; Ebû Dâvud, İlim: 4; Müslim, Mukaddime: 1; Tirmizî, İlim: 8. İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/104.​
 
Son düzenleme:

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
45. Nubeyt bin Şerıyt (r.a.) rivayet ediyor:

"Bile bile benim adıma yalan söyleyen Cehennemdeki yerine hazırlansın." [246]


Dinimiz yalan söylemeyi şiddetle yasaklamıştır. Bununla ilgili birçok âyet ve hadis vardır. Yalan söylemenin en çirkini de hiç şüphesiz Allah ve Resulü adına yalan söylemektir. Kur'ân'da Al¬lah adına yalan söyleyenler şiddetle tehdit edilirler. Meselâ bu âyetlerden ikisi şöyledir:


"Bak, Allah'a karşı nasıl da yalan uyduruyorlar? Bu da onlara ap açık bir günah olarak yeter." [247]

"Allah adına yalan uyduranlar kıyamet gününü ne sanıyorlar? [248]

Peygamberimiz adına yalan uydurmak da aynı zamanda Allah adına yalan söylemektir. Çünkü Peygamberimiz kendiliğinden konuşmamıştır. O ancak Allah'ın emrini tebliğ etmiştir.

Dolayı¬sıyla "Resûlullah buyurdu ki..." diye başlayan her söz "Allah Re¬sulüne bunu vahyetti" demektir.

Evet, yalan söylemek, başkalarının söylemediği sözleri söy¬ledi demek haramdır. Ancak Peygamberimiz adına yalan uydur¬mak bundan daha büyük günahtır. Çünkü onun adına yalan uydurmak, başkaları adına yalan söylemeye benzemez. Nitekim kendisi bir hadislerinde bunu şöyle ifâde eder:

"Benim üzerime söylenen yalan, bir başkası üzerine söylenen yalan gibi değildir." [249]

Bunun içindir ki, Sahabîler Resûlullaha yalan isnad ederiz dü¬şüncesiyle çoğu hadis rivayetinden geri durmuş, mazeret olarak da bu izahını yaptığımız hadisi göstermişlerdir. [250]

Kaynaklar::

[247] Nisa: 4/50.
[248] Yûnus: 10/60.
[249] Müslim, Mukaddime: 4; Tirmizî, İlim: 9; Buhârî, Cenâiz: 34.
[250] İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 1/104-10
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İmam Buhari Ebu Hureyra (r) rivayetle Rasûlullah (sav.)'in şöyle dediğini nakleder

"İsmim ile isimlenin. Künyem ile künyelenmeyin. Kim beni rüyasında görmüş ise muhakkak beni görmüştür. Çünkü şeytan benim sûretime giremez. Kim bilerek bana yalan isnad ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın" (Buhari, ilim 38. Hds no:110)


İmam Buhârî'nin bu hadis-i şerifi "Rasûlullah adına yalan konuşmak" babı altında zikretmesinin amacı Rasûlullah adına yalan konuşmanın rüyayı da içine aldığını göstermek içindir. Buna göre rüyasında Rasûlullah'ı (Sav.) görmediği halde "gördüm" diye rivâyet etmek veya rüyasında Rasûlullah'ın söylemediği, yapmadığı bir şeyi aktarmak veya rüyasında görmediği bir şeyi Rasûlullah'a isnat etmek mütevatir hadis-i şerifimizde belirtilen cezanın içine girer.

Yine İmam Buhârî, Hz. Ali'nin (R) şöyle dediğini rivayet eder: Nebiyy-i Muhterem (sav.) buyurdular ki:

"Benim adıma yalan konuşmayın! Çünkü kim benim adıma yalan konuşursa cehenneme girer" (Buhari, İlim 38, Hds no: 106)
Buradaki "yalan" mutlaktır. İster sözlü ister fiili her türlü yalanı içine alır. Rasûlullah (sav.) adına yapılan yalanın her çeşidi bu yasağın içine girer. Bu nedenle hadisimizin orijinal metnindeki "alâ" harf-i cerr'ini "aleyhimde" şeklinde anlamak mümkün değildir. Zira, câhillerden bir grup iyilikleri teşvik etmek kötülüklerden de sakındırmak için Rasûlullah adına bir çok hadis uydurmuşlar ve "Biz bunları Rasûlullah'ın aleyhinde uydurmadık. Bilakis Onun şeriatini desteklemek için O'nun lehinde uydurduk" demişlerdir. Cehâletin derinliğini farkedebiliyormusunuz?

Rasûlullah'ın (sav.) söylemediği bir şeyi "söyledi" diye uydurmak Allah adına yalan uydurmaktır. Çünkü Rasûlullah'ın (sav.) sözleri vahiydir (gayr-ı metluv). Ya şer'î bir hükmün ispâtı, ya da nehy'idir. Allah'a iftira atan ve Allah adına yalan uydurandan daha zâlim kim vardır!?
 

faris

Well-known member
Allah sizden razı olsun.. Bu hususta bir makale yazmayı arzu ediyordum, nitekim günümüzde Peygaber ile aldatanlar ve aldananlar gittikçe şiddetlenmekte. Ama mesele de o kadar söylecek söz çok ki neresinden nasıl başlıyayım diye sözleri toparlıyamıyordum. Her neyse Risale-i Nur her derde deva olduğu gibi bu derdimize de deva olur inşallah..

Ustad Bediüzzaman; Hubb-u Cah hususundan çok defa bahsetmekte ve zararlarını ifade etmekte. Hubb-u Cah, kelime olarak şöhret düşkünlüğü makam sevgisi olsa da, risale-i nur da ki mana derinliğine baktığımızda bir çok kötülüğün başı olduğunu ve insanın en zayıf bir damarı olduğunu görüyoruz. Nitekim şöhretperestlik hevesinde bir çok mukaddesattan feragat edilmiştir. Bu mukaddesatın en başında ise Allaha iman ve Peygambere iman gelmektedir. Bu mesele hucumat-ı sitte de, altıncı risalede, ihlas risalesinde, hikmetül istiazede ve daha sair kısımlarda ele alınması meselenin ciddiyetini ayrıca ifade etmektedir.. O risalelere kısa kısa bir bakalım:


[BILGI]Şeytan-ı ins, şeytan-ı cinnîden aldığı derse binaen; hizb-ül Kur'anın fedakâr hâdimlerini hubb-u câh vasıtasıyla aldatmak ve o kudsî hizmetten ve o manevî ulvî cihaddan vazgeçirmek istiyorlar. Şöyle ki:

İnsanda, ekseriyet itibariyle hubb-u câh denilen hırs-ı şöhret ve hodfüruşluk ve şan ü şeref denilen riyakârane halklara görünmek ve nazar-ı âmmede mevki sahibi olmağa, ehl-i dünyanın her ferdinde cüz'î-küllî arzu vardır. Hattâ o arzu için, hayatını feda eder derecesinde şöhretperestlik hissi onu sevkeder. Ehl-i âhiret için bu his gayet tehlikelidir, ehl-i dünya için de gayet dağdağalıdır; çok ahlâk-ı seyyienin de menşeidir ve insanların da en zaîf damarıdır. Yani: Bir insanı yakalamak ve kendine çekmek; onun o hissini okşamakla kendine bağlar, hem onun ile onu mağlub eder. Kardeşlerim hakkında en ziyade korktuğum, bunların bu zaîf damarından ehl-i ilhadın istifade etmek ihtimalidir. Bu hal beni çok düşündürüyor. Hakikî olmayan bazı bîçare dostlarımı o suretle çektiler, manen onları tehlikeye attılar.

{ (Haşiye): O bîçareler, "Kalbimiz Üstad ile beraberdir" fikriyle kendilerini tehlikesiz zannederler. Halbuki ehl-i ilhadın cereyanına kuvvet veren ve propagandalarına kapılan, belki bilmeyerek hafiyelikte istimal edilmek tehlikesi bulunan bir adamın, "Kalbim safidir. Üstadımın mesleğine sadıktır." demesi, bu misale benzer ki: Birisi namaz kılarken karnındaki yeli tutamıyor, çıkıyor; hades vuku buluyor. Ona "Namazın bozuldu" denildiği vakit, o diyor: "Neden namazım bozulsun, kalbim safidir."}

Mektubat ( 412 )
[/BILGI]


Bir çok sapık mezhep ve sonradan sapıklaştırılan mezheplerin kaynağında hep bu husus yatmakta. Mesela Vahhabiliği ele alalım: İngiliz Casusu, Abdulvehhap ile olan diyaloğunu kitabında şöyle itiraf ediyor : "Ey Abdulvehhap ben rüyamda gördüm ki resulullah efendimiz sana, sen ne zaman çıkacaksın ortaya ne zaman düzelteceksin diye emir verdi."

Bu şekilde Abdulvehhabın o damarında kullanarak bir defa söylüyor olmuyor iki, üç derken onu kendi tarafına çekip Vahhabiliği ortaya çıkarıyorlar..

Biz ehli iman ise Resulu Zişan a.s.v. efendimize en üst perdeden inandığımız için ve ne kadar günahkar dahi olsakda onun adını kullanamayacak kadar aşağı düşemeyeceğimizden, O a.s.v. adına söylenenleri doğru telakki ediyor ve kabul ederek hareket ediyoruz.. Aslında buradaki en büyük sıkıntı ise islam fıkhından bihaber olduğumuz için..
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Gelin Efendimize on yıl hizmet eden ve "Müksirûn" (çok hadis rivâyet eden sahabeler)den biri olarak bilinen(?) Enes bin Malik'i (r) dinleyelim:

  • İmam Buhârî, Ebu Ma'mer el-Basrî'den, o da Abdul Vâris b. Saîd'ten, o da Abdul Aziz b. Suheyb'ten rivayetle Hz. Enes bin Mâlik (R)'ın şöyle dediğini aktardı:
Hiç şüphesiz ki, size çok hadis rivayet etmekten beni alıkoyan şey Allah Rasûlü'nün şu sözüdür:


"Kim benim üzerime bilerek bir yalan atarsa cehennemdeki yerine hazırlansın" (Buhari, İlim 38. Hadis no: 108)

  • İmam Ahmed bin Hanbel, Hürmüz'ün kölesi Attab'ın şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Ben, Enes bin Mâlik'i (r) şöyle söylerken işittim: "Eğer hata etmekten korkmasaydım, Rasûlullah'ın (sav.) söylediği çok şeyi sana rivâyet ederdim"


Bu rivâyetler açık bir şekilde bize gösteriyor ki Enes bin Malik Rasûlulalh (Sav.)'tan bir çok hadis duymuş, ancak bunların içinden kesin olarak emin olduğu, hata etmediği hadisleri bize aktarmıştır. Radıyallahu anhu ve anhum ecmeîn.

Biz tekrar Rasûlullah adına konuşmanın ağır sorumluluğuna gelelim. İmâmu'l-Haremeyn el-Cüveynî'nin babası Şeyh Ebu Muhammed Rasûlullah (sav.) adına bilerek yalan konuşan kimsenin kâfir olduğuna hükmetmniştir. İbnül Münîr de onu desteklemiştir.

Cumhur ise bu hükmü "Yaptığı işi helal görme" şartına bağlamıştır. Aksi takdirde kâfir değil mürtekeb-i kebira olur demiştir. Efendimiz (asv)'ın "Cehennemdeki yerine hazırlansın" sözü o kimsenin cehennemde çok uzun kalacağını gösterir. Hatta bu cümlenin zâhiri cehennemden hiç çıkmayacağına işaret eder. Çünkü Rasûlullah (sav.) o kimse için cehennemden başka bir yer tayin etmemiştir. Ancak ne var ki kat'î deliller cehennemde ebedî kalmanın kâfirlere has olduğunu söyler. (Bkz. Fethul-Bari 1/244)
 

garp

Active member
.

İmam Buhârî ve Muslim, Ebu Bekre Nufey' bin el- Hâris (r)'tan naklen Hz. Fahr-i Cihan Efendimiz (asv)'ın şöyle dediğini rivayet ettiler:

• Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?!..

Dikkat edelim. Rasûlullah (sav.) sadece "Size büyük günahları haber vereyim mi?" deseydi bile, bu bizim için büyük bir haber ve büyük bir uyarı olurdu. Çünkü büyük günahlar insanı dünyada da ahirette de uçuruma sürükleyen büyük felaketlerdir. Ancak Sevgili Peygamberimiz (sav.) bize "Büyük günahların en büyüğü" uyarısını yapıyor.. Hem de bunu üç defa tekrarlıyor.. Beyinlerimiz sarsılsın diye... Söyleyeceği şeyi zihnimize kazıyalım diye... Sahabeler büyük bir haşyet , korku ve şuur içinde:


• Buyur Ya Rasûlellah!, diyebildiler. Allah Rasûlü (sav.) buyurdu:

• Allah'a şirk koşmak! Anne – babaya kötü davranmak! (Allah Rasûlü (sav.) yaslanıyordu. Doğruldu ve Dikkat edin! Kavlü'z-Zûr (Birisinin söylemediği veya yapmadığı bir şeyi "söyledi" veya "yaptı" demek. Veyahut söylediği ve yaptığı bir şeyi "söylemedi" veya "yapmadı" şeklinde rivayet etmek. Kısacası birisi adına yalan uydurmak) ve Şehâdetü'z-Zûr (yalan yere şahitkik etmek)tir, dedi. Rasûlullah (sav.) bu iki kelimeyi o kadar tekrarladı ki biz (sahabeler):

• Ne olaydı da sussa!, diye temenni ettik.
 

garp

Active member
Görüldüğü gibi Beşerin Efendisi (asv) sıradan bir insanın bile yapmadığı veya söylemediği bir şeyi ona isnat ederek "yaptı" veya "söyledi" demeyi büyük günahların en büyüğü olarak ilan etmiştir.

Bu aynı zamanda İslam şeriatinin insanların onur ve şerefine ne büyük bir önem verdiğini gösterir.

Peki sıradan bir insana isnad edilen yalan böyle ağır bir suç ise, ya vahyi bize öğreten Beşerin Efendisi'ne isnad edilerek O'nun yapmadığı bir şeyi "yaptı" demek, söylemediği bir şeyi "söyledi" diye aktarmak nasıl bir suçtur?!..

Bir Müslümanın Rasûlullah (sav.) adına konuşurken titremesi gerekir. Ama maalesef avamdan bir çok insanın yanısıra, okur yazarların, üniversite öğrencilerinin -hatta öğretmenlerinin bile- Rasûlullah (sav.) adına konuşurken hiç tetkik etmeden, ne dediğini bilmeden, çok rahat bir şekilde "Rasûlullah şöyle demiş" veya "şöyle yapmış" diyerek Allah Rasûlü'ne (sav.) söz, fiil, kıssa ve hikaye izafe ettiklerini görüyoruz!

Halbuki Rasûlullah (sav.) adına konuşmanın büyük bir ağırlığı vardır. Bu ağırlığı hissseden nice sahabe Rasûlullah (sav.) den kesin olarak bütün detay ve incelikleriyle emin olmadıkları hiç bir hadisi rivayet etmemişlerdir.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Cevap: Hadis Sohbetleri 88 - Peygamberimize İftira Atmak

Maalesef Kıymetli kardeşim; Ustad Bediüzzaman kader risalesinde "ilim maluma tabidir" ifadesinde beyan ettiği gibi Peygamber Sevgisi dahi maluma tabidir. O a.s.v. hakkında ne kadar bir malumumuz var ise O a.s.v. için o kadar muhabbet peyda edecektir. Onun için çoğu zaman aksül amel edebilmekteyiz. Lakin bir husus daha var ki resulu zişan s.a.v. efendimiz hakkında Ustad Bediüzzamanın da işaret ettiği gibi ehli ilhadın o damarı kullandığıdır. Ve özelliklede şeytana talebelik yapan insanların peygamber efendimiz a.s.v. ile o damarı tahrik ettiğidir. Ancak burada ehli iman ise öyle bir damarın bulunmasıyla kendisini kullandırır kukla edebilmektedir..

[BILGI]Evet Kur'anın dediği gibi, insan seyyiatından tamamen mes'uldür. Çünki seyyiatı isteyen odur. Seyyiat tahribat nev'inden olduğu için, insan bir seyyie ile çok tahribat yapabilir. Müdhiş bir cezaya kesb-i istihkak eder. Bir kibrit ile bir evi yakmak gibi.

Sözler ( 464 )[/BILGI]

Evet belki benim gibi basit biri adına bir yalan beyanda bulunulsa ancak benim muteber olduğum ev haneme hükmedilebilir veya tesir altına alınabilinir. Ancak Resulu Zişan a.s.v. efendimiz adına bir beyanda bulunmak onun hükmü olan bütün hali hazırdaki ümmeti muhammediye gibi gelecektekilerini de bağlayacaktır.. "Müdhiş bir cezaya kesb-i istihkak eder."
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Yalan söylemek ve iftira etmek haramdır, sakınmak lazımdır. Bu iki fenalık, her dinde de haram idi. Cezaları çok ağırdır. (C.3, m.34)

İftira büyük günahtır ve çok fenadır. Bunda yalan söylemek de vardır ki, yalan, her dinde haramdır. İftirada bir mümini incitmek de vardır ki, bu da, başkaca haramdır. Bunlardan başka, iftira etmek, yeryüzünde fesat çıkarmaya, ortalığı karıştırmaya sebep olur ki, bu da haramdır. (C.3, m.41)

Müslümanlara suizan, zulüm etmek, mallarını gasp etmek gibi ve haset, iftira ve yalan söylemek ve gıybet etmek gibi haramdır. (Hadika)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.) [Ebu Davud]

(Bir müminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz.) [İbni Ebi Şeybe]

(Yalan, münafıklıktan bir kapıdır.) [İbni Adiy]

En çok düşmanı olan kimdir?

En çok düşmanı olan Allahü teâlâdır! Bir gün Musa aleyhisselam, insanların konuşmalarından bıkmış, (Ya Rabbi, n’olur bu insanlar benim hakkımda konuşmasın) diye dua etmiş. Allahü teâlâ buyurmuş ki:

(Ya Musa, senin istediğin o şeyi ben, kendim için bile yapmadım. Görmüyor musun, duymuyor musun, Benim hakkımda neler konuşuyorlar.)

Peygamber efendimiz Allah’ın habibi idi, âlemlere rahmet idi. İnsanları Cennete davet için, Cehennemden sakındırmak için en acı sıkıntıları çekti. Ona akla hayale gelmeyecek iftiraları yaptılar, hâşâ, sihirbaz dediler, hâşâ, mecnun dediler, hâşâ, şair dediler, hâşâ, hanımı Âişe validemize iftira ettiler, çok eziyet ettiler, yollarına dikenler döşediler. Allah’ın Habibi ile savaştılar. Halbuki O rahmet-i ilahi idi, insanlar yanmasın diye adeta çırpınıyordu. (Bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı) buyuruyordu. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehennemde bırakır.) [Ebu Davud]

Kur’an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:

(Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların tâ kendileridir.) [Nahl 105]


alinti
 
Üst