Hz. Ali’ye göre Efendimiz nasıldı?
Hz. Ali Allah Rasûlü’nü anlatırken şöyle demiştir:
Hazreti Peygamber’in boyu ne çok kısa, ne de çok uzundu, orta boyluydu. Ne kıvırcık kısa ne düz uzun saçlı; saçı, kıvırcıkla düz arasında idi. Değirmi (yuvarlak) yüzlü, duru beyaz tenli, iri ve siyah gözlü, uzun kirpikliydi.
İri kemikli ve geniş omuzluydu. Göğsü, ortadan karnına kadar kılsızdı. İki avucu ve tabanları dolgundu. Yürüdüğü zaman, sanki yokuş aşağı iner gibi rahatlıkla ilerlerdi. Sağına ve soluna baktığında bütün vücuduyla dönerdi.
İki omuzu arasında “Nübüvvet Mührü” vardı. Bu, O’nun sonuncu peygamber oluşunun nişanesi idi. O, insanların en cömert gönüllüsü, en geniş sînelisi, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu, en arkadaş canlısıydı. Kendilerini ansızın görenler Onun heybeti karşısında sarsıntı geçirirler, fakat üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, O’nu her şeyden çok severlerdi. Kendilerini vasfeden kimse, “ne O’ndan önce, ne de O’ndan sonra bir benzerini görmedim.” derdi. (Tirmizî, Şemail, 276-278)
***
Bir Ay doğdu
Medineli Müslümanlar Efendimiz’i hicret esnasında şu ifadelerle karşılamışlardır: “Seniye-i Veda’dan bir Ay doğdu. Her duâ ve da’vette bulunan, duâ ve da’vette bulunduğu müddetçe üzerimize şükür vacib oldu.” (İbn Kesîr, el-Bidaye, 3/241)
***
Sadece O’nu görmek bile, O’na inanmaya yeterli sayılırdı
Abdullah b. Revâha, bir keresinde şöyle demiştir:
“Eğer O (sallallahu aleyhi ve sellem), apaçık mucizelerle gelmiş olmasaydı, sadece O’nu görmek bile, O’na inanmaya yeterli sayılırdı.”
(Said Havva, er-Resûl, 1/19; Ayrıca bkz. İbn Hacer, İsâbe, 2/307)
***
Bana beş şey verildi
Câbir b. Abdullah, Allah Rasûlü’nün şöyle dediğini anlatır:
“Bana, benden evvel, hiç kimseye verilmedik beş şey verilmiştir: Bir aylık (gibi uzun) bir mesafeden (düşmanın kalbine) korku salmakla (İlâhî) nusrete mazhar oldum. Yeryüzü bana namazgâh ve sebeb-i taharet kılındı. Bu itibarla, ümmetimden namaz vaktini idrak eden herkes; (bulunduğu yerde) namaz kılsın! Ganimet, benden evvel kimseye helâl sayılmadığı halde bana helâl kılındı. Ve bana şefaat (hakkı da) verildi. (Yine, benden evvel) her peygamber sadece kendi kavmine gönderiliyordu; ben bütün insanlığa elçi olarak gönderildim.” (Müslim, Mesacid, 3)
***
Ben rahmet olarak gönderildim
Ebu Hureyre, Allah Rasûlü’ne: “Müşriklere beddua etsene yâ Rasûlallah!” denilince O’nun şöyle buyurduğunu söylemiştir:
“Ben rahmet olarak gönderildim, lanet edici ve isteyici olarak değil.” (Müslim, Bin, 87)
***
O’nun ahlâkı Kur’ân’dı
Hz. Âişe (r. anhâ) demiştir ki: “O’nun ahlâkı Kur’ân’dı. Siz Kur’an’ı, Allah’ın (celle celâluhû) şu sözünü okumaz mısınız: “Ve sen pek yüksek bir ahlâk üzerindesin!” (Müslim, Müsafirun, 139)
***
Ahlak itibarıyla en güzeliydi
Enes b. Mâlik anlatıyor: “Allah Resulü, ahlak itibarıyla insanların en güzeliydi.” (Müslim, Fezâil, 48)
***
İnsanların en güzeliydi
Enes b. Mâlik naklediyor: “Suret ve cemâl yönüyle insanların en güzeli olan Allah Resulü, kalb ve iradesiyle de insanların en cömerti idi. Aynı zamanda insanların en cesuruydu.” (Müslim, Fezâil 48; Buharî, Cihad, 24)
***
Tevrat’ta Resulullah nasıl anlatılıyor?
Atâ b. Yesar, Abdullah b. Amr b. Âs ile karşılaşıp ona o güne kadar tahrife uğramamış Tevrat’ta Allah Resulü’nün nasıl anlatıldığını sormuştur. Abdullah b. Amr da Tevrat’ta şöyle bir âyet bulunduğunu nakletmiştir:
“Ey Nebi! Biz seni şâhid, müjdeleyici, uyarıcı ve ümmîlere sığınak olarak gönderdik. Sen Benim kulum ve elçimsin. Sana Mütevekkil adını verdim. O haşîn ve kaba değildir. Çarşılarda yüksek sesle bağırıp çağırmaz. Kötülüğe kötülükle mukabele etmez. Bilakis affeder, bağışlar. Allah, O’nunla eğri bir milleti ‘lâilâheillallah’ demek suretiyle doğrultuncaya kadar O’nun ruhunu kabzetmez. Allah onunla kör gözleri, sağır kulakları ve kapalı kalbleri açacaktır.” (Buharî, Buyu, 50; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/174)
***
Korkudan O’nun arkasına sığındık
Hz. Ali anlatıyor: “Biz Bedir’de muharebe meydanında korktuğumuz zaman Allah Resûlü’nün arkasına sığınır ve O’nunla korunurduk. O, aramızda düşmana en yakın safta bulunanımız idi. Allah Rasûlü Bedir günü en çok gayret gösterenlerdendi.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/86)
***
Evinde ne yapardı?
Hz. Aişe Validemiz’e “Allah Rasûlü’nün evinde ne yaptığı” sorulmuş o da şu şekilde cevap vermiştir: O insanlardan herhangi biri gibi davranırdı, elbisesinin yırtığını diker, koyunları sağar ve kendi işlerini yapardı. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/256)
Hz. Aişe, benzer soruya diğer bir keresinde de şu şekilde cevap vermiştir: “Allah Resulü evinde, sizden herhangi biriniz ne yapıyorsa onu yapardı. Kendi ayakkabılarını tamir eder, elbisesini yamar ve dikerdi, (ev işlerinde hanımlarına yardımda bulunurdu).” (Buharı, Edebu’l-Müfred, 1/190)
***
Allah’a yakınlaştırıcı amellere sarılın
Ebu Hureyre Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu anlatır: “Allah’a yaklaştırıcı amellere sarılın, doğruyu arayın, şunu da iyi bilin ki hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez.” “Sen de mi?” diyenlere de Allah Rasûlü şu şekilde cevap vermiştir: “Evet, Ben de. Eğer Allah (celle celâlühû) rahmeti ve fazlıyla sarıp sarmalamazsa.” (Buharî, Rikâk, 18; Merdâ, 19)
***
O’ndan şefkatlisi yoktu
Enes b. Mâlik diyor ki: “Aile fertlerine karşı, Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’den daha şefkatlisini görmedim.” (Müslim, Fezâil, 63)
***
Başlarında kuş varmış gibi dinliyorlardı
Ebu Said el-Hudrî bildiriyor: “Sahâbe-i kiram efendilerimiz Allah Resûlü’nü dinlerlerken, başlarında kuş var da onu kaçırmak istemiyorlarmış gibi gayet dikkatle dinlerlerdi.” (Buharî, Cihâd, 37; Ebu Dâvud, Tıbb, 1)
***
Güzel ahlâk O’nunla tamamlandı
Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine, göre Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:
“Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” (Beyhaki, Sünen-i Kübrâ, 10/191)