topraktoprak
Well-known member
Hanımlarını ihmal eden beyler bu olayı düşünmeli?
Ramazan'ın hafızalara bıraktığı güzel hatıralardan biri de, cami avlularında kurulan kitap fuarları olsa gerektir. Yazarlarla okurlar bu fuarlarda buluşarak karşılıklı fikir alışverişinde bulunuyor, sorular sorulup cevaplar alınıyor, sıkıntılar dile getirilip çözümler araştırılıyor.
Hatta oldukça tebessüm ettiren tevafuklar da söz konusu olabiliyor bu yazar-okur sohbetlerinde. İzin verirseniz Sultanahmet Camii avlusundaki fuardan kalan bir okur-yazar sohbeti hatıramı paylaşayım sizlerle.
Bir hanımefendi masadaki kitapların içinden Yeni Aile İlmihali'ni alıp evire çevire inceledikten sonra beyi ile anlaşamadıkları bir konuyu şöyle anlatmaya başladı:
- Beyim büyük bir işletmede müdür. Kendisiyle her konuda anlaşıyoruz. Çok iyi bir insandır. Ancak bir konuyu bir türlü düzeltemedik. Akşam eve gelince işiyle ilgili dosyalar getirip açar, erken bitirirse bu defa da televizyona kilitlenir, benimle konuşmaya fırsat bulamadan da uykusu gelir, gidip yatağına uzanır. Böylece ben gündüz de yalnızım, akşam da yalnızım evde. Bunu bir türlü düzeltemedik. Kendisine sizin Aile İlmihali'nizi anlattım, Peygamberimizin aile hayatından örnekler çok net anlatılmış, bize de ışık tutabilir, alalım dedim. İtirazlı cevaplar verdi:
- Bizim sorunlarımız dedi bu asra ait. O çözümler ise o asra ait. 'Televizyon asrının sorunlarına o asrın çözümleri çare olabilir mi?' diye de soru sordu. İşte kendisi de geliyor, bu konuda size de soru sorabilir.
Az sonra hürmetli, saygılı bir beyefendi geldi karşıma, selam ve saygıdan sonra, hemen konuya girdi.
- Sizin Yeni Aile İlmihali'nizi tavsiye ettiler, onu almak için geldik, ancak şöyle bir sorum olacak size. "Aile içi anlaşmazlıklara gösterilen çözümler geçmiş asra ait çözümlerdir. Biz ise şimdi televizyon devrinin aile sorunlarını yaşıyoruz. Bunlara çözüm getirebilir mi o devrin örnekleri? Bunu merak ediyorum doğrusu," dedi.
- İsterseniz dedim o devirden bir örnek arz edeyim televizyon devrinin aile reisine. Bakalım bir ölçü verir mi, bir çözüm sunar mı bu asrın insanlarına bir görelim.
- Buyurun merakla dinleyeceğim sizi, dedi.
- Peygamberimiz dedim, gün boyunca mescidinde ashabının işleriyle meşgul oluyor, çoğu zaman yatsıdan sonra evine dönebiliyordu.
Bir gün yine yatsı namazından sonra evine geldi, şöyle bir müddet dinlendikten sonra ailesinden izin isteyerek dedi ki:
- Aişe! İzin verir misin, Rabb'imle baş başa kalıp biraz namaz kılayım?
Aişe validemiz (r.anha):
- Ya Resulallah dedi, akşama kadar seninle konuşmayı çok özlüyorum. Birlikte sohbeti hiçbir şeye feda etmem. Ancak Rabb'imle baş başa olayım diyorsunuz, öyle ise namazınıza mani olamam. Buyurun namazınızı kılın. Ben bekleyeyim.
Burada dikkatinize arz etmek istediğim husus şudur:
- Resulullah (sas) Hazretleri, namaz kılmak için neden hanımından izin istiyor? Namaz için de hanımdan izin istenir mi? Siz ne diyorsunuz bu izin isteme olayına?
- Sahi neden namaz için izin istedi acaba? Ben de merak etmeye başladım doğrusu.
- Çünkü yatsıdan sonraki saatler ailesine ayıracağı saatlerdir. Ailesinin saatlerini kullanmak ancak yine ailenin izniyle mümkün olmaktadır. İzin vermeseydi demek ki nafile namaza dahi durmayacak, onunla oturup konuşmayı tercih edecekti. Ne dersiniz bu örneğe? Geçmişten gelen bu örnek, yatsıdan sonra ailesini ihmal ederek televizyona kilitlenen çağdaş aile reislerine bir sınır çiziyor, bir ölçü veriyor mu? Hakları var mı bu aile reislerinin hanımlarına ait vakti saatlerce televizyona kilitlenerek harcamaya? Sonra da konuşmadan yatıp uyumaya? Hanımı gündüz de gecede yapayalnız bırakmaya?
Bu sorulardan sonra ayaklarının ucuna bakarak düşünmeye başlayan müdür bey, neden sonra başını kaldırıp hanımına şöyle seslendi:
- Hanım! Hocamızın keşfi açık galiba! Akşamları seni ihmal ederek televizyona kilitlenişimi keşfetmiş olacak ki itirazı mümkün olmayan çarpıcı bir örnekle beni uyardı. Aile İlmihali'ni al da akşamları birlikte okuyalım. Galiba, günümüzdeki yanlışları düzeltecek yegâne örnekler de bunlar olsa gerektir. Şimdiye kadar biz farkına varmamış olsak da.
Kitap fuarındaki okur-yazar sohbetinden bir hatıra arz etmiş oldum. Bilmem size de bir mesajı var mı bu olayın?
Alıntı: AHMED ŞAHİN
Ramazan'ın hafızalara bıraktığı güzel hatıralardan biri de, cami avlularında kurulan kitap fuarları olsa gerektir. Yazarlarla okurlar bu fuarlarda buluşarak karşılıklı fikir alışverişinde bulunuyor, sorular sorulup cevaplar alınıyor, sıkıntılar dile getirilip çözümler araştırılıyor.
Hatta oldukça tebessüm ettiren tevafuklar da söz konusu olabiliyor bu yazar-okur sohbetlerinde. İzin verirseniz Sultanahmet Camii avlusundaki fuardan kalan bir okur-yazar sohbeti hatıramı paylaşayım sizlerle.
Bir hanımefendi masadaki kitapların içinden Yeni Aile İlmihali'ni alıp evire çevire inceledikten sonra beyi ile anlaşamadıkları bir konuyu şöyle anlatmaya başladı:
- Beyim büyük bir işletmede müdür. Kendisiyle her konuda anlaşıyoruz. Çok iyi bir insandır. Ancak bir konuyu bir türlü düzeltemedik. Akşam eve gelince işiyle ilgili dosyalar getirip açar, erken bitirirse bu defa da televizyona kilitlenir, benimle konuşmaya fırsat bulamadan da uykusu gelir, gidip yatağına uzanır. Böylece ben gündüz de yalnızım, akşam da yalnızım evde. Bunu bir türlü düzeltemedik. Kendisine sizin Aile İlmihali'nizi anlattım, Peygamberimizin aile hayatından örnekler çok net anlatılmış, bize de ışık tutabilir, alalım dedim. İtirazlı cevaplar verdi:
- Bizim sorunlarımız dedi bu asra ait. O çözümler ise o asra ait. 'Televizyon asrının sorunlarına o asrın çözümleri çare olabilir mi?' diye de soru sordu. İşte kendisi de geliyor, bu konuda size de soru sorabilir.
Az sonra hürmetli, saygılı bir beyefendi geldi karşıma, selam ve saygıdan sonra, hemen konuya girdi.
- Sizin Yeni Aile İlmihali'nizi tavsiye ettiler, onu almak için geldik, ancak şöyle bir sorum olacak size. "Aile içi anlaşmazlıklara gösterilen çözümler geçmiş asra ait çözümlerdir. Biz ise şimdi televizyon devrinin aile sorunlarını yaşıyoruz. Bunlara çözüm getirebilir mi o devrin örnekleri? Bunu merak ediyorum doğrusu," dedi.
- İsterseniz dedim o devirden bir örnek arz edeyim televizyon devrinin aile reisine. Bakalım bir ölçü verir mi, bir çözüm sunar mı bu asrın insanlarına bir görelim.
- Buyurun merakla dinleyeceğim sizi, dedi.
- Peygamberimiz dedim, gün boyunca mescidinde ashabının işleriyle meşgul oluyor, çoğu zaman yatsıdan sonra evine dönebiliyordu.
Bir gün yine yatsı namazından sonra evine geldi, şöyle bir müddet dinlendikten sonra ailesinden izin isteyerek dedi ki:
- Aişe! İzin verir misin, Rabb'imle baş başa kalıp biraz namaz kılayım?
Aişe validemiz (r.anha):
- Ya Resulallah dedi, akşama kadar seninle konuşmayı çok özlüyorum. Birlikte sohbeti hiçbir şeye feda etmem. Ancak Rabb'imle baş başa olayım diyorsunuz, öyle ise namazınıza mani olamam. Buyurun namazınızı kılın. Ben bekleyeyim.
Burada dikkatinize arz etmek istediğim husus şudur:
- Resulullah (sas) Hazretleri, namaz kılmak için neden hanımından izin istiyor? Namaz için de hanımdan izin istenir mi? Siz ne diyorsunuz bu izin isteme olayına?
- Sahi neden namaz için izin istedi acaba? Ben de merak etmeye başladım doğrusu.
- Çünkü yatsıdan sonraki saatler ailesine ayıracağı saatlerdir. Ailesinin saatlerini kullanmak ancak yine ailenin izniyle mümkün olmaktadır. İzin vermeseydi demek ki nafile namaza dahi durmayacak, onunla oturup konuşmayı tercih edecekti. Ne dersiniz bu örneğe? Geçmişten gelen bu örnek, yatsıdan sonra ailesini ihmal ederek televizyona kilitlenen çağdaş aile reislerine bir sınır çiziyor, bir ölçü veriyor mu? Hakları var mı bu aile reislerinin hanımlarına ait vakti saatlerce televizyona kilitlenerek harcamaya? Sonra da konuşmadan yatıp uyumaya? Hanımı gündüz de gecede yapayalnız bırakmaya?
Bu sorulardan sonra ayaklarının ucuna bakarak düşünmeye başlayan müdür bey, neden sonra başını kaldırıp hanımına şöyle seslendi:
- Hanım! Hocamızın keşfi açık galiba! Akşamları seni ihmal ederek televizyona kilitlenişimi keşfetmiş olacak ki itirazı mümkün olmayan çarpıcı bir örnekle beni uyardı. Aile İlmihali'ni al da akşamları birlikte okuyalım. Galiba, günümüzdeki yanlışları düzeltecek yegâne örnekler de bunlar olsa gerektir. Şimdiye kadar biz farkına varmamış olsak da.
Kitap fuarındaki okur-yazar sohbetinden bir hatıra arz etmiş oldum. Bilmem size de bir mesajı var mı bu olayın?
Alıntı: AHMED ŞAHİN