Kýrýk Testi
Well-known member
Kûfe yakınlarında bir yerdir ve Hz. Ali’nin (r.a.) halifeliği sırasında ona isyan ederek ayrılan ve daha sonra kendilerine bu yüzden Hâricîler denilen isyancıların ilk olarak toplandıkları yerin adıdır (bk. Hâricîler maddesi).
Hâricîler, Hz. Ali (r.a.) ile Şam valisi Muâviye arasında yapılan Sıffin Savaşında, sorunun çözümü için tarafların birer hakem atamaları üzerine ortaya çıktılar. Onlara göre Allah’tan başka kimsenin herhangi bir konuda hüküm verme yetkisi yoktur (Lâ hukme illâ lillâh). Böyle bir yetkiyi kabul edenler kâfir olurlar. Sorunu hakemler aracılığı ile çözmeyi kabul ettiği için Hz. Ali’nin (r.a.) de kâfir olduğuna hükmetmişlerdi.
Bu düşünceden hareketle Hâricîler kâfir olduğuna inandıkları Hz. Ali’den ayrılmanın farz olduğu düşüncesiyle, gizlice ordudan ayrılarak Harûra denilen bir yerde toplandılar. Daha sonraki dönemlerde bu yere izafeten Hâricîlere “Harûrîler” de denilmiştir. Daha sonra Hakem Olayıyla Hz. Ali’den (r.a.) iyice koptular ve “Allah’tan başka hakem olmaz” dediler. Böyle dedikleri için de Muhakkime ismiyle anıldılar. Onlar ise kendileri için “âhiretleri karşılığında dünyalarını satanlar” anlamına gelen Şurât kelimesini kendilerine uygun gördüler.
Hâricîler, Hz. Ali (r.a.) ile Şam valisi Muâviye arasında yapılan Sıffin Savaşında, sorunun çözümü için tarafların birer hakem atamaları üzerine ortaya çıktılar. Onlara göre Allah’tan başka kimsenin herhangi bir konuda hüküm verme yetkisi yoktur (Lâ hukme illâ lillâh). Böyle bir yetkiyi kabul edenler kâfir olurlar. Sorunu hakemler aracılığı ile çözmeyi kabul ettiği için Hz. Ali’nin (r.a.) de kâfir olduğuna hükmetmişlerdi.
Bu düşünceden hareketle Hâricîler kâfir olduğuna inandıkları Hz. Ali’den ayrılmanın farz olduğu düşüncesiyle, gizlice ordudan ayrılarak Harûra denilen bir yerde toplandılar. Daha sonraki dönemlerde bu yere izafeten Hâricîlere “Harûrîler” de denilmiştir. Daha sonra Hakem Olayıyla Hz. Ali’den (r.a.) iyice koptular ve “Allah’tan başka hakem olmaz” dediler. Böyle dedikleri için de Muhakkime ismiyle anıldılar. Onlar ise kendileri için “âhiretleri karşılığında dünyalarını satanlar” anlamına gelen Şurât kelimesini kendilerine uygun gördüler.