Kýrýk Testi
Well-known member
Aslen Sinoplu olan Hasan Âtıf Egemen’in babası ilkokul öğretmeniydi. Meşhur Rıza Nur onun talebesiydi.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Sinop’ta tahrirat kâtipliğinde görevliydi. Sonra telgrafçılığa başladı. Bu büyük savaşı telgrafçılıkla geçirdi ve bu şekilde askerlik görevini de tamamladı.
İsmi, özellikle Kastamonu Lâhikasında “Hasan, Âtıf, Aydınlı Hasan, Aydınlı Hasan Âtıf” ifadeleriyle geçer. Yaptığı hizmetleri hakkında Üstad Bediüzzaman’ın pek çok takdir ve övgü ifadeleri vardır.
El yazısının güzel oluşu ve bu şekilde risaleleri yazıp çoğaltması Üstad Said Nursî’nin çok hoşuna gidiyordu. Yazdığı bir risalenin altına Büdiüzzaman şu notu düşmüştü:
“Hadsiz bârekallah, hadsiz maşaallah, hadsiz es’adakümullah”.
Hasan Âtıf’ın, İslâmköylü Hafız Ali’nin mektubunun kenarına yazdığı “Yâ Rab! Güldür Said’i, tâ gülmelerinden güller açılsın” duâsını okuyan Üstad Bediüzzaman, otuz günde bir defa gülmezken, bir günde otuz defa güldüğü aktarılır.
Kastamonu Lâhikasında kendisinden “Kürt Âtıf” olarak da bahsedilir. Bunun sebebini Son Şahidler’in ikinci cildinde bizzat kendisi şöyle aktarır:
“l933’den evvel hastalanmış, kırk beş kiloya düşmüş, kendime sıcak bir yer arıyordum. Sandıklı’ya, daha sonra ise Nazilli’ye gelmiştim. Sandıklı’nın Kızılören köyündeydim. Çivril kaymakamı bizimle alâkadar olmuş, Ankara’ya aleyhimizde telgraf çekmiş, bu telgrafta ‘Bir Kürt varken, başımıza bir kürt daha çıktı’ diye benden ‘Kürt’ diye bahsetmişti. Bu sebepten Kastamonu Lâhikasında ‘Kürt Atıf’ diye geçmektedir.”
Denizli hadisesi sırasında Sandıklı’da on yedi gün hapiste kaldı. Daha sonra Dazkırı, Çivril, Isparta, oradan da Denizli’ye götürüldü. Bir gün sonra da Üstad Bediüzzaman’ı getirmişlerdi. Hapishaneden mahkemeye beraber Üstad’la birlikte gidip geliyorlardı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Sinop’ta tahrirat kâtipliğinde görevliydi. Sonra telgrafçılığa başladı. Bu büyük savaşı telgrafçılıkla geçirdi ve bu şekilde askerlik görevini de tamamladı.
İsmi, özellikle Kastamonu Lâhikasında “Hasan, Âtıf, Aydınlı Hasan, Aydınlı Hasan Âtıf” ifadeleriyle geçer. Yaptığı hizmetleri hakkında Üstad Bediüzzaman’ın pek çok takdir ve övgü ifadeleri vardır.
El yazısının güzel oluşu ve bu şekilde risaleleri yazıp çoğaltması Üstad Said Nursî’nin çok hoşuna gidiyordu. Yazdığı bir risalenin altına Büdiüzzaman şu notu düşmüştü:
“Hadsiz bârekallah, hadsiz maşaallah, hadsiz es’adakümullah”.
Hasan Âtıf’ın, İslâmköylü Hafız Ali’nin mektubunun kenarına yazdığı “Yâ Rab! Güldür Said’i, tâ gülmelerinden güller açılsın” duâsını okuyan Üstad Bediüzzaman, otuz günde bir defa gülmezken, bir günde otuz defa güldüğü aktarılır.
Kastamonu Lâhikasında kendisinden “Kürt Âtıf” olarak da bahsedilir. Bunun sebebini Son Şahidler’in ikinci cildinde bizzat kendisi şöyle aktarır:
“l933’den evvel hastalanmış, kırk beş kiloya düşmüş, kendime sıcak bir yer arıyordum. Sandıklı’ya, daha sonra ise Nazilli’ye gelmiştim. Sandıklı’nın Kızılören köyündeydim. Çivril kaymakamı bizimle alâkadar olmuş, Ankara’ya aleyhimizde telgraf çekmiş, bu telgrafta ‘Bir Kürt varken, başımıza bir kürt daha çıktı’ diye benden ‘Kürt’ diye bahsetmişti. Bu sebepten Kastamonu Lâhikasında ‘Kürt Atıf’ diye geçmektedir.”
Denizli hadisesi sırasında Sandıklı’da on yedi gün hapiste kaldı. Daha sonra Dazkırı, Çivril, Isparta, oradan da Denizli’ye götürüldü. Bir gün sonra da Üstad Bediüzzaman’ı getirmişlerdi. Hapishaneden mahkemeye beraber Üstad’la birlikte gidip geliyorlardı.