Kýrýk Testi
Well-known member
Hz. Hasan (r.a.), 625 yılında Medine’de dünyaya geldi. İsmini bizzat Peygamber Efendimiz (a.s.m.) vermiş ve kulağına ezan okumuştu. Resulullaha (a.s.m.) çok benzemesi sebebiyle Hz. Ebû Bekir (r.a.) ona “Ey Nebiye benzeyen” diye hitâp ederdi.
Hz. Ali şehid olduktan sonra Kûfe ahalisi Hz. Hasan’a (r.a.) biat ettiler. Hz. Muaviye (r.a.) de Şam’da halifeliğini ilân etmişti ve halifelik konusunda ısrarını sürdürüyordu. Sonunda Hz. Muaviye (r.a.), büyük bir ordu ile Kûfe üzerine yürüdü. Hz. Hasan (r.a.) da kırk bin kişilik bir kuvvetle Kûfe’den çıktı. Ancak Hz. Hasan’ın (r.a.) ordusuna nifak tohumları atılmış, intizam ve irtibat kalmamıştı. Böyle başı bozuk bir orduyla iyi bir netice çıkmayacağını anlayan Hz. Hasan (r.a.), binlerce kişinin kanını dökmektense Halifelikten çekilmeyi tercih etti. “Bir avuç bile olsa kan akıtarak Muhammed ümmetine Halife olmak istemem” dedi. Bazı şartlar ileri sürerek Hz. Muaviye’ye (r.a.), hilâfetten çekileceğine dair bir mektup gönderdi. Böylece Resulullahın (a.s.m.) bir mucizesi de gerçekleşmiş oldu. Çünkü Resul-i Ekrem (a.s.m.), Hz. Hasan (r.a.) daha küçükken ona işaret ederek “Bu oğlum seyyiddir. Umarım ki Cenâb-ı Hak onunla iki İslâm cemaatının arasını düzeltir” diye buyurmuştu.
Hz. Hasan’ın (r.a.) hilâfeti altı ay sürdü. Dört halifenin hilâfet zamanları yirmi dokuz buçuk yıl idi. Böylece hilâfet müddeti otuz seneye ulaşmış ve Peygamberimizin “Benden sonra hilâfet otuz senedir, sonra saltanat gelir” hadisi tahakkuk etmiş oldu. Hz. Muaviye (r.a.) ile halifelik saltanat şeklini aldı. Hulefâ-yi Râşidîn’in halifeliğe gelmeleri, ehil ve fâzıl kimselerin toplanarak yaptıkları seçimle olmuş, Hz. Muâviye’nin (r.a.) halifeliği ise zora dayanan saltanat tarzında olmuştu.
Hz. Hasan (r.a.), hanımı Ca’de binti Eş’as tarafından zehirlendi. Cennetü’l-Bakî’ye annesi Hz. Fâtımâ’nın (r. anha) yanına defnedilmiştir.
Hz. Ali şehid olduktan sonra Kûfe ahalisi Hz. Hasan’a (r.a.) biat ettiler. Hz. Muaviye (r.a.) de Şam’da halifeliğini ilân etmişti ve halifelik konusunda ısrarını sürdürüyordu. Sonunda Hz. Muaviye (r.a.), büyük bir ordu ile Kûfe üzerine yürüdü. Hz. Hasan (r.a.) da kırk bin kişilik bir kuvvetle Kûfe’den çıktı. Ancak Hz. Hasan’ın (r.a.) ordusuna nifak tohumları atılmış, intizam ve irtibat kalmamıştı. Böyle başı bozuk bir orduyla iyi bir netice çıkmayacağını anlayan Hz. Hasan (r.a.), binlerce kişinin kanını dökmektense Halifelikten çekilmeyi tercih etti. “Bir avuç bile olsa kan akıtarak Muhammed ümmetine Halife olmak istemem” dedi. Bazı şartlar ileri sürerek Hz. Muaviye’ye (r.a.), hilâfetten çekileceğine dair bir mektup gönderdi. Böylece Resulullahın (a.s.m.) bir mucizesi de gerçekleşmiş oldu. Çünkü Resul-i Ekrem (a.s.m.), Hz. Hasan (r.a.) daha küçükken ona işaret ederek “Bu oğlum seyyiddir. Umarım ki Cenâb-ı Hak onunla iki İslâm cemaatının arasını düzeltir” diye buyurmuştu.
Hz. Hasan’ın (r.a.) hilâfeti altı ay sürdü. Dört halifenin hilâfet zamanları yirmi dokuz buçuk yıl idi. Böylece hilâfet müddeti otuz seneye ulaşmış ve Peygamberimizin “Benden sonra hilâfet otuz senedir, sonra saltanat gelir” hadisi tahakkuk etmiş oldu. Hz. Muaviye (r.a.) ile halifelik saltanat şeklini aldı. Hulefâ-yi Râşidîn’in halifeliğe gelmeleri, ehil ve fâzıl kimselerin toplanarak yaptıkları seçimle olmuş, Hz. Muâviye’nin (r.a.) halifeliği ise zora dayanan saltanat tarzında olmuştu.
Hz. Hasan (r.a.), hanımı Ca’de binti Eş’as tarafından zehirlendi. Cennetü’l-Bakî’ye annesi Hz. Fâtımâ’nın (r. anha) yanına defnedilmiştir.