Hasret;

Eyvàh!

Well-known member
Hasret; gönüllerde açan bir yaradır, her dokunuşta kanayan... Yürekte taşınan paslı bir hançerdir, gözyaşlarıyla arınan. Günler ızdırapla kararır, gece dayanılmaz kızıllığa bürünür... Yürekteki paslı kilitler çözülür gözyaşlarıyla hasret kuşağında.
Islanır ruhum, hasret bulutlarının kırkikindi sağanağında. Yedi renkli ebem kuşağının altında hasretle ıslanan yediveren gülleriyim.

Hasretin kucağında yorgunluğumu atmaya çalışıyorum. Üşüyorum sensizliğin kuytuluğunda. Özgürlük gemisinin hasrete tutsak mahkûmuyum çaresiz.

Hasretin yorgunluğu omuzlarımda.

Kaybolmuş yılların hasretiyle yanmaktayım nicedir. Hasret ipini omuzladım, vurdum kendimi yollara. Ayrılık acısını, kavuşma ümidini besteledim bülbülün soluklarında. Yalnızlık mahkûmuyum kimsesiz loş sokaklarda.

Beni, iç dünyamdan koparıp başka dünyalara götüren yarım kalmış bir şarkıdır hasret.

Ve ben, bir şarkının titrek ve gözyaşı yüklü mısralarında, okuduğum bir kitabın hasret kokulu sayfalarında yaşarım hasretin dayanılmaz sıcaklığını. Ve üşürüm sensizliğin soğukluğunda.

Hasret türküsü hep uzaktakilere mi yakılır? Yoksa omzuna başımı dayadığım, gözlerinde gözlerimin hasretini dindirdiğim yakın hasretlere de türküler yakmalı mıyım?

Vefa gerdanlığı boynumda, türkü söylemekteyim.

Hasretim yalnızlığa.
Hasretim sonsuzluğa.
Hasretim güzelliğe.

Gündüzünde gözyaşı bestelediğim, gecesinde hıçkırıklar eşliğinde Rabbime sunduğum, gecenin asudeliğine hasretim...

Bazen hasretimden yanar gözlerim, bazen prangalar eskitir yüreğim.

Gecenin maviliğinde düşlerin misafirine, gündüzün beyazında hayallerimin vefasına hasretim.

Gözyaşının yalnızlıklar ülkesindeki saltanatıdır hasret.

Hasret; Mecnun'dan Leylalara türküler yaktırır çağları aşan nağmeleriyle, vuslat aşkıyla dağlar kazdırır Ferhatlara...

Habeşistan'a yol tutan kutlu kervanın attığı her adım, kor üzerinde atılan adımlar gibi dağlar yürekleri. En sevgilinin sıcaklığına ulaşmak için anadan, yardan, sılâdan bilinmezlere hicret edilir. Çölün yaban kumlarında hasret yudumlanır.

Hasret ateşi kavurur yürekleri. En kutsî yolcular seniye-i vedâ türkülerini duyuncaya kadar gözyaşlarıyla teneffüs ederler sılâyı.

Sevgililer diyarından asıl sevgiliye kanatlanan ruh, "Allahümme er-refika'l-a'la: Artık senin refakatini istiyorum Allah'ım..." nidâsıyla kucaklar sonsuzluğu.

Gurbette hasrete tutsak olanlar; sevenlerinin gönül kumaşlarına dokuduğu vefa ile teselli bulurlar. Buruk gönüllerden süzülen incilerle, gönülden gönüle sunulur besteler. Okyanuslar engelleyemez yakarışların sevgiliye ulaşmasını.

Ve ben okyanusun dalgalarına bıraktım yüreğimi, gözyaşıyla doldurup.

Küllenmiş duyguları alevlendiren yürek acısıdır her dokunuşta kanayan.

Hasret; katran ağacının sevgilisinin ardından çarmıha gerilişidir. Devâsa çınarın kutlu misafirinin ruhaniyetinin gölgesinde damarlarından koparılışıdır sessiz hıçkırıklarla.

Hasret, asrın çilekeşinin toprağın altındaki hicranını ve iniltilerini kıtalar ve denizler ötesine duyurmasıdır. Ve hasret bu inleyişler karşısında, çaresizlikler içerisinde Azrail'in gölgesinde yatağa mahkum oluştur deryalar ötesinden:

"Gözlerimde kanlı yaşlar,
Hasretin bağrımda kışlar,
Başa geldi olmaz işler,
Yokluğunda öldü gönlüm."
Yüreğim taşıyamaz bunca ızdırabı.

Dur yolcu! Gel otur, beraber ağlayalım, ıslak kirpiklerle gönül kapılarını bir kez daha çalalım. Kalmasın çalınmadık bir kapı, yaşarmadık bir göz. Medet dileyelim Cibril'in kanatlarında taşınan; "Dua edin icabet edeyim." fermanından.

Ve bu defa soluğumuzu ulaştıralım deryalar ötesine. Hıçkırığın yükünü omuzlayalım birlikte... Izdırap mirasçıları, çile mirasçıları biz olalım vefa yamaçlarında.

Vefasızlığı silelim sözlüklerden. Dinsin, hasret soluklu gözyaşları.

Davetimiz yeni bir medeniyete, gözyaşı medeniyetine...

Gözlerimin çorağında eziliyorum, gözyaşı yükünün ağırlığında. Gözyaşı yükünü kirpiklerin omzunda paylaşmayadır çağrım. Ağlayanları susturmayın. Oturun beraber ağlayın, kirpikler paslanmasın. Yıkansın günah lekeli, çilesi çekilmemiş gönül yaraları. Günahlar, nicedir Maiz'in tövbe soluklarına hasret. Niçin semaya, günahlarına ağlayan insanların hıçkırıkları yükselmez? Neden tövbeler ve dualar bestelenmez gözyaşlarıyla? Sema ne zaman doyar gözyaşlarına. Rahmet esintileri hasret gözyaşlarını ulaştırır mı kıtalar ötesine?

Gözyaşı sıcaklığı eritir ruhumun günah buzullarını; Nebiler Sultanı'nın huzurunda, hasret ateşiyle yanıp can veren Sudanlı gibi...

Sürün gözyaşı tiryakını, yaralı ruhlara.

Gözyaşlarınızla gülistana çevirin gönülleri... Filizlensin vuslat ağacı hasret soluklu gözyaşlarıyla. Gözyaşı çiçekleri açsın gözlerin çorağında. Gözyaşı ile gülşene dönsün göz çölünün yamaçları.

Gözlerinizin yaşarmasından değil, gözyaşlarınızın kurumasından korkun...

Süzülün artık hasret soluklu gözyaşlarım. Heyecanlarınız dinmesin. Zira her çağlayan, sızıntılarla hayat bulur...
 
Üst