hatem'in karısı/ya da islam'ın kadını

bardak

Well-known member
Geçmişte aile hayatına sabır ve tevekkül hâkimdi. Aile fertleri ne kadar imkana sahiplerse ona şükreder sahip olmadıklarının hasret ve hırsı içinde çırpınmaz mahrumiyet duygusuna kapılmazlardı. Rabb’imizin takdir buyurduğu kısmetimiz bu kadarmış diyerek şükreder huzur bulurlardı.

Zaman geçti zenginler sahip olduklarını sahip olmayanların gözleri önünde teşhirci bir görüntü içinde tüketmekten kaçınmaz oldular. Aynı imkana sahip olmayanlar ise onların israflı hayatlarına hasret ve imrenme ile bakmaya başladılar... Derken görenek belası hemen herkesi istila ve işgal eyledi aileler halinden şikayete yöneldiler... Bu yüzden geçmiş toplumda sık görülen sabır ve şükür örneği mütevazı aileler yavaş yavaş toplumdan kaybolarak birer ibret levhası halinde tarihimizin derinliklerinde kaldılar... İsterseniz böyle tarihin derinliklerinde kalmış tevekkül ve teslimiyet örneği mütevazı aileden bir örnek arz edeyim sizlere. Bakalım geçmişte ne türlü bir tevekkül ve teslimiyet söz konusu olmuş bazı hanımlarda... Rabb’imiz de böylesine tevekkül ve teslimiyet sahibi hanımlara nasıl sebepler halk edip rızkını göndermiş bir görelim.

Belh’in meşhur velisi Hatim-i Asam (852 -H.237) hacca gidiyordu. Hanımına teklifte bulundu:

- Hanım ne kadar nafaka bırakayım sana ben gelinceye kadar? Tevekkül ve teslimiyet timsali hanımın cevabı ibretliydi: -Ne kadar yaşayacaksam o kadar!

- Hanım senin ne kadar yaşayacağını ben ne bileyim?..

- Öyle ise dedi benim nafakamı ne kadar yaşayacağımı bilene bırak. O beni şimdiye kadar hiç nafakasız bırakmadı şimdiden sonra da bırakmaz. Sen harçlığını yanında tut gurbette sana lazım olabilir.

Hatim-i Asam yola çıktıktan sonra mahalle hanımları ziyarete geldiler.

- Allah kavuştursun beyiniz hacca gitti dediler. Hemen arkasından da mahalli dille sormadan edemediler:

- Beyin sana ne kadar rızık bıraktı gelinceye kadar?..

-
Benim beyim dedi rızık veren değil rızık yiyendir. Rızık yiyen rızık veremez. Ben rızkımı hep rızık verenden beklemişim şimdiye kadar. O beni hiç rızıksız bırakmamış yine de bırakmayacağına inanıyorum.

Hanımlar bu cevaptan pek memnun olmadılar dudaklarını büküp aleyhte konuşarak gittiler...

Aradan çok geçmedi Hatim’in evinin kapısında at kişnemeleri duyuldu. Dışarıya çıkan hanım bir atlı kafilesiyle karşılaştı. Hacıları uğurlamaktan dönen Bağdat halifesi susamış su içmek için uğramış buraya. Hanım hemen bir testi su ile bir bardak uzattı. Soğuk suyu kana kana içen halife yanındaki vezirine emir verdi:

- İçtiğimiz suyun bedelini bize yakışan şekilde öde!..

Toprak çanağın içini altınla dolduran vezir bardağı kapının yanına bırakırken söylendi:

- Allah’a emanet olun bacım, soğuk suyunu içtik hakkını helal et... Kafile uzaklaşırken Hatim’in hanımı bardağın içinde beyi hacdan dönünceye kadar yetip de artacak miktarda para bırakıldığını gördü. Her zaman yaptığı gibi yine seccadesine yönelip şükür secdesine kapandı:

- Rabb’im dedi çocukken anam babamın eliyle gönderiyordun rızkımı. Evlenince beyim Hatim’le göndermeye başladın rızkımı... Şimdi ise beyim hacca gitti bu defa da halifeyle gönderiyorsun rızkımı. Beni hayatım boyunca hiç rızıksız bırakmadın. Zaten ben de seni hep böyle bildim. Bu yüzden tevekkül ve teslimiyetim hiç azalmadı hep arttı. Ancak çevremdekiler aynı değiller. Onlar tevekkülsüz ve teslimiyetsizler... Hemen hücuma geçiyor tevekkülsüzlük telkin ediyorlar bizlere... Sen tevekkül ve teslimiyet duyguları nasip eyle bu aile bireylerine de asıl rızkı verenin sen olduğunu onlar da anlasınlar senin kimseyi rızıksız bırakmayacağını idrakte onlar da gaflete düşmesinler huzurlu yaşasınlar...
 

ReþHa2

Well-known member
gut.gif
icon_eek.gif
 
Üst