[h=2]
[/h]
[/h]
Hayran oldum, zaman-ı Âdem’den beri tüm insanlarla beraber birer milyon hayvanları ve nebatatları, sayısı bilinmeyen camidâtı ve ruhaniyâtı ademiyetten vücuda çıkaran Vacib-ül Vücud’a.
Hayran oldum, bizdeki cahillik ile anladığımız o ilim sahibine, bizdeki acizlik ile anladığımız o kudret sahibine, bizde fakirlik ile anladığımız o Gani-yi Mutlak’a.
Hayran oldum, kudretine hiçbir şeyin ağır gelmediği, kudretinde hiçbir acizliğin bulunmadığı, zatında hiçbir kusurun bulunmadığı Samed, Cemil ve Celal olan Zat-ı İlahi’ye.
Hayran oldum, bizi Kur’an’ı Kerîm, âlemlerin sebeb-i vücudu olan Peygamberimiz (a.s.m), yüzyirmidört bin enbiya, yüzyirmidört milyon evliya ve en son da asrımızın imamı olan şah-ı ekber Bediüzzaman Said Nursî ile müşerref eyleyen Kadir-i Zülcemal’e.
Hayran oldum, insanı ademiyetten vücuda çıkaran, yeryüzünün halifesi yapan, mahlûklar içerisinde en şereflisi yapan, kendisine muhatap kabul eden Gani-yi Mutlak’a.
Hayran oldum, acz-i mutlak, fakr-i mutlak içerisindeki insanı dergâhında en makbul şefaatçi yapan, bütün mevcudatın takdisini, tahmidini ve ta’zimini kendine ulaştırmada insanı vesile kılan Rahmet-i Mutlak’a.
Hayran oldum, yaptığımız bir iyiliğe karşı birin belki trilyonda biri kadar sevap vermesi gerekirken 10 sevap veren, yaptığımız bir kötülüğe karşı amel defterimize belki bir trilyon katını yazması gerekirken bire bir yazan Rahmet-i Mutlak’a.
Hayran oldum, saniyede 30 km yol kat edecek kadar hızla küre-i arzı çevirmesiyle beraber, onda bir yerçekimi kanunu derç edip Ay’ın da çekim kuvvetiyle dengeleyip atmosferi halk eden Hakîm-i Mutlak’a.
Hayran oldum, arıya ihtiyacının bin katı kadar bal yaptıran, yağmur damlalarının buz kütlesi halinde inmesi gerekirken su şeklinde indiren, insanı ahsen-ül takvim üzere yaratan Hâlık-ı Kâinat’a.
Hayran oldum, kutup ile ekvator arasında 120 derecelik ısı farkı varken 1000 kilometre hızlık rüzgârların oluşmasını, küre-i arzın her an zelzeleye maruz kalmasını dağlarla engelleyen Müdebbir-i Hakîm’e.
Hayran oldum, yevm-i mahşerde cenneti kazanacak kadar azığı yokken onu cennete koyan, cennette de türlü türlü nimetlere vâsıl eyleyen, şeytanın dahi o gün yevm-i mahşerde rahmetinden ümit besleyeceği Rahîm-i Mutlak’a.
Hayran oldum, Dünya’yı Güneş’e en mükemmel mesafede, Ay’ı Dünya’ya en muntazam mesafede tutan, insan vücudundaki her mekanizmayı en hassas düzen de koruyan Adl-i Mutlak’a.
Hayran oldum, uzaydan dünyamıza gelip dünyamızı kirletecek olan göktaşlarını atmosfer ile, dünyamızdaki kirliliği ayrıştırıcılar ile, insandaki kirliliği solunum ile temizleyen Kuddüs-ü İlahiyye’ye.
Hayran oldum, uzunluğu iki metre bulan DNA’yı mikrometrelik hücrenin içine hatasız derç eden, ağacın tüm mekanizmasını santimetrelik tohumun içine işleyen, en küçük değişikliklere dahi harap olmaya hazır mevcudatı kayyûmiyetiyle ayakta tutan Zat-ı Akdes’e.
Hayran oldum Rabb-ül Alemîn’e.
Hayran oldum Er-hamür-Rahimîn’e.
Hayran oldum!
[h=2]YASİN TÜRKHAN[/h]Hayran oldum, bizdeki cahillik ile anladığımız o ilim sahibine, bizdeki acizlik ile anladığımız o kudret sahibine, bizde fakirlik ile anladığımız o Gani-yi Mutlak’a.
Hayran oldum, kudretine hiçbir şeyin ağır gelmediği, kudretinde hiçbir acizliğin bulunmadığı, zatında hiçbir kusurun bulunmadığı Samed, Cemil ve Celal olan Zat-ı İlahi’ye.
Hayran oldum, bizi Kur’an’ı Kerîm, âlemlerin sebeb-i vücudu olan Peygamberimiz (a.s.m), yüzyirmidört bin enbiya, yüzyirmidört milyon evliya ve en son da asrımızın imamı olan şah-ı ekber Bediüzzaman Said Nursî ile müşerref eyleyen Kadir-i Zülcemal’e.
Hayran oldum, insanı ademiyetten vücuda çıkaran, yeryüzünün halifesi yapan, mahlûklar içerisinde en şereflisi yapan, kendisine muhatap kabul eden Gani-yi Mutlak’a.
Hayran oldum, acz-i mutlak, fakr-i mutlak içerisindeki insanı dergâhında en makbul şefaatçi yapan, bütün mevcudatın takdisini, tahmidini ve ta’zimini kendine ulaştırmada insanı vesile kılan Rahmet-i Mutlak’a.
Hayran oldum, yaptığımız bir iyiliğe karşı birin belki trilyonda biri kadar sevap vermesi gerekirken 10 sevap veren, yaptığımız bir kötülüğe karşı amel defterimize belki bir trilyon katını yazması gerekirken bire bir yazan Rahmet-i Mutlak’a.
Hayran oldum, saniyede 30 km yol kat edecek kadar hızla küre-i arzı çevirmesiyle beraber, onda bir yerçekimi kanunu derç edip Ay’ın da çekim kuvvetiyle dengeleyip atmosferi halk eden Hakîm-i Mutlak’a.
Hayran oldum, arıya ihtiyacının bin katı kadar bal yaptıran, yağmur damlalarının buz kütlesi halinde inmesi gerekirken su şeklinde indiren, insanı ahsen-ül takvim üzere yaratan Hâlık-ı Kâinat’a.
Hayran oldum, kutup ile ekvator arasında 120 derecelik ısı farkı varken 1000 kilometre hızlık rüzgârların oluşmasını, küre-i arzın her an zelzeleye maruz kalmasını dağlarla engelleyen Müdebbir-i Hakîm’e.
Hayran oldum, yevm-i mahşerde cenneti kazanacak kadar azığı yokken onu cennete koyan, cennette de türlü türlü nimetlere vâsıl eyleyen, şeytanın dahi o gün yevm-i mahşerde rahmetinden ümit besleyeceği Rahîm-i Mutlak’a.
Hayran oldum, Dünya’yı Güneş’e en mükemmel mesafede, Ay’ı Dünya’ya en muntazam mesafede tutan, insan vücudundaki her mekanizmayı en hassas düzen de koruyan Adl-i Mutlak’a.
Hayran oldum, uzaydan dünyamıza gelip dünyamızı kirletecek olan göktaşlarını atmosfer ile, dünyamızdaki kirliliği ayrıştırıcılar ile, insandaki kirliliği solunum ile temizleyen Kuddüs-ü İlahiyye’ye.
Hayran oldum, uzunluğu iki metre bulan DNA’yı mikrometrelik hücrenin içine hatasız derç eden, ağacın tüm mekanizmasını santimetrelik tohumun içine işleyen, en küçük değişikliklere dahi harap olmaya hazır mevcudatı kayyûmiyetiyle ayakta tutan Zat-ı Akdes’e.
Hayran oldum Rabb-ül Alemîn’e.
Hayran oldum Er-hamür-Rahimîn’e.
Hayran oldum!