Konuya cevap cer

Nakşi tarikatinin güzellikleri


HAZNEVİ - NAKŞİ TARİKATININ GÜZELLİKLERİ HAKKINDA ŞEYH


İZZEDDİN HAZRETLERİNİN BAZI SÖZLERİ



Şeyh İzzeddin (k.s.) şöyle buyurdu: ?Bil ki Nakşibendi Tarikatı (Allah kudretiyle onu muhafaza buyursun), sahabenin (Allah cümle ashabdan razı olsun) çoğunun yaşayışını esas alır. Bu tarikat asliyetini ve safiyetini geldiği gibi koruyor. Bu tarikatta ilave olmadığı gibi ondan bir şey de çıkarılmamıştır.


Bu tarikat bütün hal ve hareketlerde adet, ibadet ve muamelelerde Allah-u Tealâ'ya karşı bir huzur içerisinde, bidat olan şeylerden ve ruhsatlardan uzaklaşarak kâmil bir azimet ve sünnete bağlılık içinde zahiren ve bâtınen Allah'a karşı olan kulluğun devamlı olmasından ibarettir.


Bu tarikatta en büyük vasıta Sıddık-ı Ekber olan Ebu Bekir Sıddık (r.a.)'dır. Tarikatın iki rüknü vardır. Bu iki rükün kime nasip olduysa o kimseye sanki bütün üstünlükler ve hayırlar nasip olmuştur. Bunlardan birincisi: Hz. Peygamber'e () kemâl derecesinde ittiba etmek. İkincisi ise: Kâmil olan Şeyhe sevgidir.


Yine Şeyh İzzeddin (k.s.) şöyle buyurdu: ?Allame İbn-i Hacer El- Haytemi Fetava-ı Hadissiyye isimli kitabının sonunda Nakşibendi tarikatından bahsederken der ki: ?Sofilerin cehaletinden uzak ve selim olan tarikat yüce olan Nakşi tarikatıdır.? Bu büyük alimin bu şehadeti bu tarikat hakkında şehadet olarak kafidir.?


Şeyh İzzeddin (k.s.) şöyle buyurdu: ?Apaçık ve tecrübe ile sabit oldu ki, Tevhid derecesine ulaşmak için müride en yakın ve kalıcı olan tarikat Nakşi tarikatıdır. Çünkü bu tarikatın aslı tasavvufa ve Peygambere varis olan mürşidin terbiyesine dayanır. Müridin nezdindeki seyr ve sülûke cezbe mukaddimdir. Bu tarikat şu mubarek sözde ortaya çıkar: "Allah göğsüme neyi koyduysa ben de onu Ebu Bekir'in göğsüne döktüm." (Hadis-i Şerif)


Bu üstünlüğün mimarı bu incilerin vasıtası Hz. Ebu Bekir'dir. Sünnete ittiba, bidattan uzaklaşma, azimetle amel, rezil işlerden uzaklaşma, fazilet ve ahlâkın güzellikleri ile süslenmeyi şiar edinmiştir.


Şeyh hazretleri (k.s.) şöyle buyurdu: ?Batın ilmini öğrenmek bazı insanların kurtuluşuna sebep olurken, diğer bazılarının helak olmasına sebep olur. Selim bir kalbi olmayan kimseye seyr ve sülük, muamele adabını öğrenmek farz-ı ayındır. Bu hakikat, hem önce gelen hem sonradan gelen alimlerce sabit olmuştur.?


?Allame İbn-i Hacer'in Tuhfet-ul Muhtaç kitabı gibi kaynak kitaplar derler ki: ?Selim bir kalb sahibi olmayan herkese kalb hastalıklarının ilacını, kibir, ucb, riya vb. öğrenmesi farzdır. Fakat bu ihtimal farz-ı kifayedir. Tıp ilmini öğrenmenin farz-ı kifaye olduğu gibi.?


?Gaye isimli kitabın şerhinde Şafii alimlerinden Hatip Eş-Şirbini şöyle der: ?Taharet; vacip ve sünnet diye ikiye ayrılır. Vacip ise bedeni ve kalbi diye ikiye ayrılır. Kalbi taharet; haset, ucb, kibir gibi. İmam-ı Gazali der ki: ?Kalbi taharetin haddini, sebebini ve ilacını bilmek farzdır.? 


?En kötü ucb (kişinin kendini beğenmesi), kişinin hatalı görüşünü beğenmesidir. Üstelik bu görüşüyle sevinir, ısrar eder; kimsenin nasihatini kabul etmez, herkese hor bakar. Cenab-ı Allah buyuruyor ki: "De ki (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları, kendileri muhakkak iyi yapıyorlar sanarak dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiş olanları size haber vereyim mi ?" (El-Kehf: 103-104)

 

Haznevi genel[gaçici alt başlık]


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst