Cevap: Her bir zerre, Cenab-ı Hakkı Zâtıyla ve Sıfâtıyla târif eder !
Nasıl herkesin elinde bir aynası bulunsa ve bir büyük saraya mukabil tutsa, herkes bir nevi saraya, aynası içinde sahip olur. Öyle de, herkesin hususî bir dünyası var. Bir kısım ehl-i hakikat bu hususî dünyasını Lâ mevcude illâ Hû diye inkâr etmekle, terk-i mâsivâ sırrıyla Cenab-ı Hakka karşı huzur-u dâimî ve mârifet-i İlâhiye bulur. Ve bir kısım ehl-i hakikat da, yine dâimî mârifet ve huzuru bulmak için Lâ meşhûde illâ Hû deyip kendi hususî dünyasını nisyan hapsine sokar, fânilik perdesini üstüne çeker, huzuru bulmakla bütün ömrünü bir nevi ibadet hükmüne getirir.
Şimdi, bu zamanda, Kur'ân'ın i'câz-ı mânevîsiyle tezahür eden
sırrıyla, yani, zerrelerden yıldızlara kadar herşeyde bir pencere-i tevhid var ve doğrudan doğruya Zât-ı Vâhid-i Ehadi sıfâtıyla bildiren âyetleri, yani delâletleri ve işaretleri var.
Emirdağ Lâhikası | Papalık Makamı Âlîsi | 309