Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Her hicret, Ensar ister-1-
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Nevzatt" data-source="post: 39188" data-attributes="member: 1580"><p><strong>Her hicret, Ensar ister-2-</strong></p><p></p><p><img src="http://www.resimload.com/070505/rA_jcg6x1x.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> <span style="color: green"><span style="font-size: 10px"> <strong>Akabe biatlarında Ensarın en ziyade öne çıkan ismi Es’ad b. Zürâre’nin dediği şekilde, onlar, Peygamber aleyhisselamı ve Mekkeli sahabileri Medine’ye davet ederken, kendileri için nelere davetiye çıkardıklarının farkında olarak bu biatı etmişlerdir:</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>“Bizler, ancak bu zâtın Resûlullah olduğunu bilerek, develerimizin böğürlerini tepe tepe buraya gelmiş bulunuyoruz. bugün kendisini alıp Medine’ye götürmek, bütün Araplardan ayrılmaş, ayrı baş çekmek, ve neticede en hayırlılarınızın öldürülmesi ve sizlerin de kılıç darbeleriyle kesilip biçilmeniz demektir. (...) Ey insanlar! Muhammed’e ne üzerine bey’at edeceğinizi biliyor musunuz? Siz ona; Arap ve Arap olmayanlarla, bütün cin ve insanlar topluluğu ile savaşmak üzere bey’at edeceğinizin farkında mısınız?”</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Yahut Abbas b. Ubâde’nin dikkat çektiği şu istikbale razı olarak:</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>“Sizler; insanların kızıl ve kara derilileriyle savaşmak üzere kendisi ile biatlaşacaksınız!</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Eğer karşılaşacağınız musibetle mallarınız azaldığı, eşrafınız öldürüldüğü zaman ona yardım etmeyecek, kendisini muhaliflerinin ellerine bırakacaksanız, vallahi bu, dünyada da, ahirette de yüzkarasıdır. Şimdiden bundan vazgeçin.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Fakat eğer sizler kendisine vaadde bulunduğunuz yardım, barındırma, muhaliflerinden koruma gibi şeyleri yerine getireceğinize kani iseniz, mallarınızın azalması ve eşrafınızın öldürülmeleri pahasına da olsa onu tutunuz ki, vallahi bu da, dünyada da, ahirette de hayırlıdır!”</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Onlar işte bunun farkında olarak Akabe’de Hz. Peygambere biat edip onu Medine’ye davet etmişlerdir.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Verdikleri bu sözün şartlarını da bihakkın yerine getirmişlerdir. Mallarını da, zamanlarını da, hayatlarını da Resûlullah için feda etmekten çekinmemiş; asla ve kat’a, “Git, sen ve Rabbin savaşın!” kabilinden bir aymazlığa düşmemişlerdir. işte Bedir, işte Uhud, hele ki Hendek, bunun apaçık delilidir.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Bu açıdan bakıldığında ise, Hicrette Ensar’ın da hissesi daha bir berraklıkla çıkar karşımıza.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Anlarız ki, Hicret, tek-taraflı bir göç değildir.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>İmanından dolayı yurdunda barınamayan ve canına kastedilen bir topluluğun, imanını yaşayabilmek için meçhul bir diyara göç etmesi değildir Hicret.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>İmanından dolayı yurdunda barınamayıp canlarına kastedilen bir topluluğun, imanlarını yaşayabilmeleri için her açıdan onlara yardıma, her türlü destek ve korumaya söz veren insanların olduğu bir diyara yapılan göçtür o.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Hicretten söz ediyorsak, bir tarafta tanım gereği elbette Muhacirîn, yani ‘göç edenler’ vardır.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Ama diğer tarafta o hicret edenleri yurtlarına kabule, her açıdan yardıma, desteğe ve korumaya önceden söz vermiş Ensar, yani ‘yardımcılar’ da vardır.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Hicret, bir bilinmeze yolculuk değildir. Bir “Git, sen ve Rabbin savaşın!” yolculuğu da değildir. Bir “Gidin, siz ve Rabbiniz savaşın!” yolculuğu da değildir.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Hicretin bir ucunu Allah için herşeyden feragat eden Muhacirîn tutmuş, gitmekte; öteki ucunu ise Allah için herşeyden feragat edenler için herşeyden feragat eden Ensar tutmuş, “Bize gelin!” demektedir.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Hicret, “Gelin, ne gerekiyorsa ben de varım; ne yapılacaksa, ben de işin içindeyim; hangi bedel ödenecekse, ben de hazırım!” diyebilen bir Ensarın varlığında gerçekleşmektedir.</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Yok mudur “İçimde bir Muhacir var” diyebilen?</strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></span></p><p><span style="color: green"><span style="font-size: 10px"><strong>Var mıdır “İçimde bir Ensar var” diyebilen?</strong></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Nevzatt, post: 39188, member: 1580"] [b]Her hicret, Ensar ister-2-[/b] [img]http://www.resimload.com/070505/rA_jcg6x1x.jpg[/img] [color=green][size=2] [b]Akabe biatlarında Ensarın en ziyade öne çıkan ismi Es’ad b. Zürâre’nin dediği şekilde, onlar, Peygamber aleyhisselamı ve Mekkeli sahabileri Medine’ye davet ederken, kendileri için nelere davetiye çıkardıklarının farkında olarak bu biatı etmişlerdir: “Bizler, ancak bu zâtın Resûlullah olduğunu bilerek, develerimizin böğürlerini tepe tepe buraya gelmiş bulunuyoruz. bugün kendisini alıp Medine’ye götürmek, bütün Araplardan ayrılmaş, ayrı baş çekmek, ve neticede en hayırlılarınızın öldürülmesi ve sizlerin de kılıç darbeleriyle kesilip biçilmeniz demektir. (...) Ey insanlar! Muhammed’e ne üzerine bey’at edeceğinizi biliyor musunuz? Siz ona; Arap ve Arap olmayanlarla, bütün cin ve insanlar topluluğu ile savaşmak üzere bey’at edeceğinizin farkında mısınız?” Yahut Abbas b. Ubâde’nin dikkat çektiği şu istikbale razı olarak: “Sizler; insanların kızıl ve kara derilileriyle savaşmak üzere kendisi ile biatlaşacaksınız! Eğer karşılaşacağınız musibetle mallarınız azaldığı, eşrafınız öldürüldüğü zaman ona yardım etmeyecek, kendisini muhaliflerinin ellerine bırakacaksanız, vallahi bu, dünyada da, ahirette de yüzkarasıdır. Şimdiden bundan vazgeçin. Fakat eğer sizler kendisine vaadde bulunduğunuz yardım, barındırma, muhaliflerinden koruma gibi şeyleri yerine getireceğinize kani iseniz, mallarınızın azalması ve eşrafınızın öldürülmeleri pahasına da olsa onu tutunuz ki, vallahi bu da, dünyada da, ahirette de hayırlıdır!” Onlar işte bunun farkında olarak Akabe’de Hz. Peygambere biat edip onu Medine’ye davet etmişlerdir. Verdikleri bu sözün şartlarını da bihakkın yerine getirmişlerdir. Mallarını da, zamanlarını da, hayatlarını da Resûlullah için feda etmekten çekinmemiş; asla ve kat’a, “Git, sen ve Rabbin savaşın!” kabilinden bir aymazlığa düşmemişlerdir. işte Bedir, işte Uhud, hele ki Hendek, bunun apaçık delilidir. Bu açıdan bakıldığında ise, Hicrette Ensar’ın da hissesi daha bir berraklıkla çıkar karşımıza. Anlarız ki, Hicret, tek-taraflı bir göç değildir. İmanından dolayı yurdunda barınamayan ve canına kastedilen bir topluluğun, imanını yaşayabilmek için meçhul bir diyara göç etmesi değildir Hicret. İmanından dolayı yurdunda barınamayıp canlarına kastedilen bir topluluğun, imanlarını yaşayabilmeleri için her açıdan onlara yardıma, her türlü destek ve korumaya söz veren insanların olduğu bir diyara yapılan göçtür o. Hicretten söz ediyorsak, bir tarafta tanım gereği elbette Muhacirîn, yani ‘göç edenler’ vardır. Ama diğer tarafta o hicret edenleri yurtlarına kabule, her açıdan yardıma, desteğe ve korumaya önceden söz vermiş Ensar, yani ‘yardımcılar’ da vardır. Hicret, bir bilinmeze yolculuk değildir. Bir “Git, sen ve Rabbin savaşın!” yolculuğu da değildir. Bir “Gidin, siz ve Rabbiniz savaşın!” yolculuğu da değildir. Hicretin bir ucunu Allah için herşeyden feragat eden Muhacirîn tutmuş, gitmekte; öteki ucunu ise Allah için herşeyden feragat edenler için herşeyden feragat eden Ensar tutmuş, “Bize gelin!” demektedir. Hicret, “Gelin, ne gerekiyorsa ben de varım; ne yapılacaksa, ben de işin içindeyim; hangi bedel ödenecekse, ben de hazırım!” diyebilen bir Ensarın varlığında gerçekleşmektedir. Yok mudur “İçimde bir Muhacir var” diyebilen? Var mıdır “İçimde bir Ensar var” diyebilen?[/b][/size][/color] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Her hicret, Ensar ister-1-
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst