Konuya cevap cer

Ecel Birdir Değişmez


Ey Hâlık'ını tanıyan hasta! Hastalıklardaki elem ve tevahhuş ve korkmak ise; hastalık bazan ölüme vesile olduğu cihetindendir. Ölüm, nazar-ı gaflet ve zahirî cihetinde dehşetli olduğundan, ona vesile olabilen hastalıklar korkutuyor, telaş veriyor.


Evvelâ bil ve kat'î iman et ki: "Ecel mukadderdir, tegayyür etmez." Çok ağır hastaların başında ağlayanlar ve sıhhatleri yerinde olanlar ölmüşler, o ağır hastalar şifa bulup yaşamışlar.


Sâniyen: Ölüm, sureten göründüğü gibi dehşetli değil. Çok risalelerde gayet kat'î, şeksiz, şübhesiz bir surette, Kur'an-ı Hakîm'in verdiği nur ile isbat etmişiz ki: Ehl-i iman için ölüm, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir; hem dünya meydanındaki imtihanda, talim ve talimat olan ubudiyetten bir paydostur; hem öteki âleme gitmiş yüzde doksandokuz ahbab ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir; hem hakikî vatanına ve ebedî makam-ı saadetine girmeye bir vasıtadır; hem zindan-ı dünyadan bostan-ı cinana bir davettir; hem Hâlık-ı Rahîm'inin fazlından, kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir. Madem ölümün mahiyeti hakikat noktasında budur; ona dehşetli bakmak değil, bilakis rahmet ve saadetin bir mukaddemesi nazarıyla bakmak gerektir. 


Hem ehlullahın bir kısmının ölümden korkmaları, ölümün dehşetinden değildir. Belki daha fazla hayır kazanacağım diye, vazife-i hayatın idamesinden kazanacakları hayrat içindir. 


Evet ehl-i iman için ölüm, rahmet kapısıdır. Ehl-i dalalet için, zulümat-ı ebediye kuyusudur.



Lem'alar



Hâlık: Yaratıcı Allah(cc).

Elem: Acı, dert, kaygı.

Tevahhuş: Korkmak, ürkmek, kaçmak.

Cihet: Yön, taraf.

Nazar-ı gaflet: Allah(cc) ve ahiret düşüncesinden yoksun bakış.

Zahirî: Görünüşte olan, görünen, dış görünüşle ilgili.

Evvelâ: İlk önce, birinci olarak.

Kat'î: Kesin.

Mukadder: Belirlenmiş.

Tegayyür: Değişme, başkalaşma.

Sâniyen: İkinci olarak.

Sureten: Görünüş bakımından, şekil olarak.

Ehl-i iman: İman edenler, inananlar.

Vazife-i hayat: Hayat görevi, hayat vazifesi.

Külfet: Zahmet, zorluk.

Talim: Öğretmek, eğitmek, yetiştirmek. 

Talimat: Eğitimler, emir ve yasaklar, hareket tarzını bildiren emirler.

Ubudiyet: Allah'ın(cc) emir ve yasaklarına uymak.

Ebedî: Sonsuz.

Makam-ı saadet: Mutluluk yeri.

Zindan-ı dünya: Dünya zindanı, karanlık ve sıkıntılı dünya hapishanesi.

Bostan-ı cinan: Cennet bahçesi.

Hâlık-ı Rahîm: Çok merhametli ve şefkatli yaratıcı.

Mukabil: Karşılık.

Ahz-ı ücret: Ücret alma.

Mahiyet: Temel özellik, temek gerçek, asıl, esas.

Bilakis: Aksine, tersine.

Rahmet: Acıma, şefkat etme, esirgeme, merhamet.

Mukaddeme: Başlangıç, giriş, önsöz.

Ehlullah: Allah'ın(cc) sevgisini kazanmış üstün kimseler, veliler, ermişler.

Belki: Kat'iyyetle. Şüpesiz. *Hattâ. *İhtimal, olabilir.

İdame: Devam ettirme.

Hayrat: Allah(cc) rızası için yapılan hayırlar ve iyilikler.

Ehl-i dalalet: Kur'anın gösterdiği yoldan ayrılanlar, iman ve islâm yolundan sapanlar.

Zulümat-ı ebediye: Sonsuz ve tükenmez karanlıklar.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst