Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer
Hz. Ebû Bekir, Hânei Saadet'ten çıktıktan sonra Mescidi Şerife vardı. Hz. Ömer'in "Resûlullah vefat etmedi." sözlerini duymuştu. Bunun üzerine şöyle konuştu:
"Kim ki Muhammed'e (s.a.v.) tapıyorsa, bilsin ki Muhammed (s.a.v.) ölmüştür. Kim ki Allah'a ibâdet ve kulluk ediyorsa, bilsin ki Allah, Hayy'dır, ölümsüzdür."1203
Sonra da şu âyeti kerîmeyi okudu:
"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce birçok peygamber gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, siz ardınıza dönüverecek misiniz (Dininizden dönecek veya savaştan kaçacak mısınız?) Kim ardına dönerse, elbette Allah'a hiçbir şeyle zarar verecek değil; fakat şükredip sabredenlere, Allah muhakkak mükâfat verecektir!"1204
Bu âyeti kerîme, Uhud Muharebesinde, "Muhammed öldürüldü!" şayiası üzerine nazil olmuştu. Ashab, onu belki yüzlerce, binlerce defa okumuş oldukları hâlde, o andaki teessür sebebiyle bir anda unutuvermişlerdi sanki!..
İşte, yalnız metanetini m eden Hz. Ebû Bekir bunu unutmamış ve ashaba hizmeti ve vazifeyi îfa etmiş oluyordu.
Bu hitabe ve bu âyeti kerîmeyi hatırlamaları üzerine sahabîler, kendilerine geldiler. Bir anda toparlandılar ve şaşkınlıklarını üzerlerinden attılar.
Daha sonra Hz. Ebû Bekir, şu mealdeki âyeti kerîmeyi okudu:
"(Ey Resulüm!..) Elbette sen de öleceksin, onlar da ölecekler!"1205
Metanetini yitirmeyen Hz. Ebû Bekir, bu hitâbesiyle, o zamanki İslâm cemaatine büyük bir hizmet îfa etmiş oluyordu.
Ashabı Güzin artık Kâinatın Efendisinin bu dünyadan göçmüş olduğunu anlayıp kabul ettikleri gibi, Hz. Ömer de "Resûlullah ölmemiştir!" sözünü söylemekten vazgeçerek kendine geldi.
Evet, Medine Medine olalı beri, Kâinatın Efendisinin kendisine teşrifiyle duyduğu sevinç kadar hiçbir sevinç duymamıştı. Şimdi ise, aynı Medine, en büyük hüzün ve keder ânını yaşıyordu; âdeta, semâlarını hüzün ve kederden bir kara bulut kaplamıştı.