Kur'ânı Kerîm, münafıkların bu tarz davranışlarına şu âyetiyle işaret eder:
"Münafıklar, sana geldikleri zaman 'şehâdet ederiz ki sen muhakkak ve mutlak Allah'ın peygamberisin.' dediler. Allah da bilir ki, sen elbette ve elbette O'nun peygamberisin. (Fakat) Allah, o münafıkların hiç şüphesiz, yalancılar olduğunu da biliyor!"51
Onlar suçlarını inkâr ederken, inen vahiy, bu suçları işlediklerini ve yalan söyleyerek bu suçlarını inkâr etme yoluna gittiklerini Peygamber Efendimize bildiriyordu. Buna rağmen Resûli Ekrem Efendimiz, onlara karşı sabır, müsamaha ve af ile mukabele ediyordu.Daha önce de bahsettiğiniz gibi, Peygamber Efendimiz, Abdullah b. Übey'le birlikte oturan bir kısım kimseye Kur'ânı Kerîm'den bir parça okuyup onlara nasihat edince, Abdullah b. Übey buna dayanamamış ve, "Sen bunları, git, sana gelenlere anlat. Bizi rahatsız etme!" demişti.
Peygamber Efendimiz bu sözlerden fazlasıyla rahatsız olmuştu. Bu durumu ziyaretine gittiği Sa'd b. Ubade Hazretlerine anlatmış, Hz. Sa'd da "Yâ Resûlallah, sen onun kusurunu affet." deyince, Peygamber Efendimiz de affetmişti.52
Münafıklar zümresinin belli başlı vasıflarından biri de, Müslümanlara rastgeldikleri zaman riyakârlık ederek ve yaltaklanarak, "îman ettik." demeleri, şeytanlarıyla baş başa kaldıkları zaman ise, "Emin olun ki biz sizinle beraberiz. Biz ancak (onlarla) alay edicileriz." demeleriydi.53 Yaptıkları bu iki yüzlülük ve ahlâksız davranışlarıyla iftihar ederlerdi.
Bu vasıflarını apaçık gösteren bir misâli, bizzat reisleri olan Abdullah b. Übey göstermiştir. Bir gün avanesiyle sokağa çıkmışlardı. Ashabı Kiram'dan birkaç kişinin karşıdan gelmekte olduğunu görünce İbni Übey, "Bakınız, ben bu gelenleri başınızdan nasıl savacağım." der. Yaklaştıkları zaman da, Hz. Ebû Bekir'in elini tutar, "Merhaba Benî Tamim Efendisi!.. Resûlullah'ın mağarada arkadaşı olan, nefs ve malını Resûlullah uğrunda seve seve sarfetmiş bulunan sıddık!" der. Sonra Hz. Ömer'in elini tutar, "Merhaba Benî Adiyy Efendisi!.. Dininde kuvvetli, nefs ve malını Resûlullah uğrunda esirgememiş bulunan Hz. Faruk!" der.
Hz. Ali bu riyakârlığa dayanamayıp, "Abdullah! Allah'tan kork, münafıklık etme! Çünkü, münafıklar Allah'ın en şerir mahlûklarıdır." diye konuşur.
Bunun üzerine İbni Übey, "Ey Ebû'lHasan!.. Benim hakkımda böyle mi söylüyorsun? Vallahi, bizim îmanımız sizin îmanınız gibi ve bizim tasdikimiz sizin tasdikiniz gibidir." deyip ayrılır.
Sonra Abdullah b. Übey arkadaşlarına dönerek, "Gördünüz mü nasıl yaptım? İşte, siz de bunları görünce benim gibi yapınız!" der.54
Bir rivayete göre, Bakara Sûresinin 14. âyeti, bu hâdise üzerine nazil olmuştur.55