Peygamberimizin, Übeyy b. Halefi Öldürmesi
Bedir Harbinden önceydi.
Resûli Kibriya Efendimiz harb sahasında dolaşırken, "Burası Ebû Cehil'in, burası Utbe'nin, burası Ümeyye'nin, buralar da filân ve filânın öldürülecekleri yerlerdir. Übeyy b. Halefi de, ben kendi elimle öldüreceğim!" buyurmuştu.
Peygamberimizin sığındığı Uhud mağarası
Bedir'de haber verdiği gibi, Ebû Cehil, Utbe ve Ümeyye b. Halef, mücâhidler tarafından gösterilen aynı yerlerde öldürülmüşlerdi. Geriye Übeyy b. Halef kalmıştı. Bu adam Kureyş'in ileri gelenlerinden biri idi. Peygamberimize her karşılaşmasında, "Ey Muhammedi.. Bir atım var. Her gün ona 16 ölçek darı yedirip besliyorum. Bir gün gelir, onun sırtında olduğum hâlde seni öldürürüm!" derdi.
Peygamber Efendimizin ise, bu azgın ve şaşkın adama cevabı sâdece şu oluyordu:
"Belki, inşallah, ben seni öldürürüm!"169
İşte, Übeyy b. Halef, Bedir'de mücâhidler tarafından canı Cehennem'e yollanan kardeşi Ümeyye'nin intikamını almak ve Peygamber Efendimizin vücudunu ortadan kaldırmak üzere yemin ederek Uhud'a çıkıp gelmişti.
Hz. Resûlullah'ın Şib'e doğru çıktığı sırada idi.
Übeyy'in gelmekte olduğu görüldü. Mekke'de günde 16 okka darıyla beslediği atının üzerindeydi. İntikam dolu bakışlarla Peygamberimize yaklaşıyordu. Bunu fark eden sahabîler, önüne çıkıp hesabını görmek istediler. Ancak, Hz. Resûlullah, "Bırakın, gelsin." diyerek, mücâhidlerin karşı çıkmasına mâni oldu. Resûli Ekrem'e oldukça yaklaşan bu azgın müşrikin ağzından, "Ey Muhammedi.. Sen kurtulursan, ben kurtulmayayım!" lâfları dökülüyordu.
Bu sözleri duyan Resûli Kibriya Efendimiz, bir anda celallendi. Elindeki mızrağıyla, heybet ve haşyet verici adımlarla hasmının üzerine yürüdü. Übeyy, bir anda şaşkına döndü. Hz. Resûlullah'ın heybet ve haşyet verici tavrı karşısında duramayıp geri kaçmaya başladı. Peygamber Efendimiz peşini bırakmıyor ve arkasından, "Nereye kaçıyorsun ey yalancı?.." diye sesleniyordu.Bu kaçışla Übeyy kendini kurtaramadı. Peygamber Efendimizin fırlattığı mızrak, miğferle zırhı arasındaki kısma saplandı ve Übeyy, sığır böğürmesi gibi böğürerek atından yere yuvarlandı.
Müşrikler, yaralı hâlde onu alıp götürdüler, Yarasından kan akmıyordu. Ağrısına sızısına zor dayanıyordu. Zaman zaman arkadaşlarına, "Vallahi, Muhammed beni öldürdü!" diyordu.
Arkadaşları bu sözünü ciddîye almıyorlar ve yarasının önemsiz olduğunu ifade ederek tesellî etmeye çalışıyorlardı. Ne var ki, Übeyy, kurtulamayacağını anlamıştı. Arkadaşlarına, "O bana (Mekke'de) 'Seni öldüreceğim.' demişti. Vallahi, o benim üzerime tükürse, yine beni öldürür!"170 dedi.
Übeyy b. Halef, bir gün bile yaşamadan "Susadım, susadım!" çığlıkları arasında ölüp gitti. Resûli Kibriya'nın, Allah'ın izniyle, istikbâlden haber verdiği bir mucizesi de böylece tahakkuk etmiş oldu.
Peygamberimizin Vücudunu Ortadan Kaldırmak İçin And İçenlerin Belâlarını Bulmaları
Müslümanlarnı bozulup dağılmaya yüz tuttukları bir sıradaydı.
Azılı müşriklerden Abdullah b. Şihabı Zührî, Utbe b. Ebî Vakkas, Abdullah b. Kamia ve Übeyy b. Halef, bir araya gelerek, Peygamber Efendimizin hayatına son vermek için sözleşip and içmişlerdi.171
Resûli Kibriya Efendimiz, bu dört azılı müşrik hakkında, "Allah'ım, onların hiçbirisi senesine ulaşmasın!" diye dua etti. "Vallahi, Resûlullah'ı vuran veya yaralayanlardan hiçbirinin üzerinden yıl geçmedi."
Bunlardan biri olan İbni Şihab'ı, Mekke yolunda ak benekli, dişi bir yılan ısırıp öldürdü.
Übeyy b. Halefi, Peygamber Efendimiz bizzat kendi eliyle öldürdü.
Utbe b. Ebî Vakkas'ı, Hatıb b. Ebî Beltea öldürdü.
Resûli Kibriya Efendimizin yüzünü yaralayan İbni Kamia ise, Uhud'dan Mekke'ye döndükten sonra davarlarının yanına gitti. Dağın en yüksek tepesinde davarını buldu. Önünü kesip tutmak isteyince, bir koç üzerine yürüyerek onu boynuzlarıyla toslaya toslaya didik didik edip parçaladı.172