Kaza Umresi
(Hicret 'in 7. senesi Zilkade ayı / Milâdî 628)
Bu tarihten bir sene önce, Peygamber Efendimiz ve Ashab-ı Kiram'in Kabe'yi ziyaret edip umre yapmalarına, Kureyş müşrikleri mâni olmuşlar ve imzalanan Hudeybiye Anlaşmasıyla Resûl-i Ekrem ve Müslümanların bu niyet ve arzularının tahakkuku bir sene sonraya bırakılmıştı.
Cenâb-ı Hakk'ın yardımıyla, Peygamber Efendimiz, bu bir sene zarfında birçok muvaffakiyet elde etmişti. Devrin hükümdarlarını İslâm'dan haberdar etmiş ve onları İslâm'a davette bulunmuştu. Bunlardan bir kısmı İslâmiyetle müşerref olmuşlardı. Ayrıca Hayber'i fethederek, hemen hemen Arabistan Yarımadasında bulunan bütün Yahudileri tesirsiz hâle getirmişti. Yine, İslâmiyetin gittikçe güç kazandığını, kuvvet elde ettiğini göstermek babında da birçok kabîleye askerî birlik göndererek onları itaat altına almıştı.
Bütün bunlardan sonra, Kabe'yi ziyaret ve umrenin îfası zamanı gelmiş bulunuyordu.
Resûl-i Kibriya Efendimiz, Zilkade ayı girince, ashabına umre için hazırlanmalarını emretti. Bu emre göre, Hudeybiye Seferine katılmış bulunanlardan hayatta olanların hiçbiri geri kalmayacaktı.645
O sırada Medine'ye taşradan gelmiş kimsesiz ve yardıma muhtaç birçok Müslüman vardı. Efendimize başvurarak, "Yâ Resûlallah!.. Bizim ne azığımız, ne de bizi doyuracak bir adamımız var." diyerek durumlarını arzettiler.
Resûl-i Ekrem, ihtiyacı olanlara yardım etmelerini, onlara bakmalarını Medine halkına duyurdu. Bunun üzerine Ashab-ı Kiram, "Yâ Resûlallah!.." dediler, "Biz, sadaka olarak neyi verelim? Verecek hiçbir şey bulamıyoruz ki!.."
Resûl-i Zîşan Efendimiz, "Ne olursa... İsterse yarım hurma olsun!" buyurdu.
MEDİNE'DEN AYRILIŞ
Server-i Kâinat Efendimiz, yerine Uveyf b. Azbat'ı vekil bırakıp, umre için hazırlanmış bulunan iki bin civarındaki Müs-lümanla Medine'den Mekke'ye, Beytullah'a doğru yola çıktı.646 Müslümanlar yanlarında 60 kurbanlık deve sürüyorlardı. Peygamber Efendimiz, kendi kurbanlık devesini bizzat mübarek elleriyle işaretlemişti.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, ayrıca, Kureyş müşrikleri tarafından herhangi bir saldırı ve karşı koymaya mâruz kalabilirler düşüncesiyle 100 at ve miğfer, zırh gömlek ve mızrak gibi harb silâhları da almıştı. Hâlbuki, yapılan anlaşma gereği, beraberinde sâdece yolculuk silâhı sayılan kılıç olacak ve o da kınına sokulu vaziyette bulunacaktı. Öyle ise va'dinde hiçbir zaman hulf etmeyen Hz. Resûlullah, neden böyle hareket ediyordu? Bu husus, sahabîlerin nazarından kaçmadı. Sordular: "Yâ Resûlallah!.. Müşriklerle, sâdece kınına sokulu kılıçla geleceğine dair ahdin vardı. Hâlbuki, sen silâh taşımaktasın!"
Hz. Fahr-i Âlem, sebebini izah etti: "Biz, bu silâhları Ha-rem'e, Kureyşlilerin yanına götürmeyeceğiz; fakat her ihtimale karşı yanımızda bulunduracağız!"647