İSLAM ORDUSU TOPARLANIYOR
Etrafında bir avuç mücâhidle kalan Resûli Ekrem, düşmanın bir sel gibi üzerine akıp gelmekte olduğunu görünce onlarla çarpışmak için boz DüldüPü mahmuzlamak istiyor, ancak amcası Hz. Abbas, DüldüFün dizginini, Ebû Süfyan b. Haris ise üzengisini tutup buna mâni olmaya çalışıyordu.
Bu dehşetli hengâmede, Resûli Kibriya, DüldüPün dizginini tutan amcası Hz. Abbas'a, '"Ey Ensâr cemaati!.. Ey Semure Ağacının altında bîat etmiş bulunan sahabîler topluluğu!.. Neredesiniz?' diye seslen!" emrini verdi. Hz. Abbas, gür sesiyle nida etti.856
Gür sadâ, dalga dalga vadiyi çınlattı. Kaçan mücâhidler, durdular. Etraf alaca karanlıktan sıyrılıp aydınlığa kavuştuğu gibi, mücâhidler de yüreklerini kaplayan ürkeklikten sıyrılıp kendilerine geldiler. Zihinlerinde artık şimşekler çakıyordu: "Nereye gidiyoruz? Resûlullah'ı kime terk edip gidiyoruz?"
Sanki daldıkları derin bir uykudan uyanır gibi olmuşlardı. Resûli Ekrem'e verdikleri vaadleri bir anda hatırlıyorlar ve toparlanmaya başlıyorlardı. Kaçan ayaklar, şimdi kan ve ölüm deryasında cesaret âbidesini andıran Peygamberimizin etrafına koşuşuyordu! Uhud'da da aynı durum vuku bulmuştu. O zaman da Resûli Kibriya'nın cesareti, metaneti, düşman karşısındaki sebatı, İslâm Ordusunu çok daha feci bir duruma düşmekten kurtarmıştı!
Bir anda Efendimizin etrafını saran mücâhidler, kılıçlarını sıyırıp cesaret ve var güçleriyle düşmanın üzerine saldırdılar. Kılıç şakırtılarına, mücâhidlerin tekbir sadâları karıştı. Düşman bir anda dehşet ve korku içinde kaldı.
Hz. Osman, Hz. Ali, Ebû Dücane gibi kahraman sahabîler, o dehşetli hengâmede Resûli Kibriya'nın önünde düşmana göğüslerini siper ederek çarpışıyorlardı. Hz. Ali, çevikliği ve cesaretiyle düşman askerlerinin cesaretini kırıyordu.
Harbin bu en şiddetli ânında Fahri Alem, üzerinde bulunduğu Düldül'ün üzengisine basarak, dikildi ve, "İşte, şimdi fırın tutuştu, harb kızıştı!"857 diye buyurdu; sonra da dehşetli manzarayı seyrederek, "Ben, Allah'ın Resulüyüm. Yalan yok!"858 diye seslendi.
Bu sözleriyle o, peygamberlikle yalanın bir araya gelemeyeceğini ifade ediyordu ve bütün kalbiyle Allah'ın va'dettiği yardımına inandığını haykırıyordu. Bu sesleniş, sabrın ve sebatın mükâfatı olan zaferin müjdesiydi!
Bu arada, Hz. Ali ile Etoû Dücane (r.a.), düşman bayraktarlarından birini yere serdiler. Bayraktarlarının yere serildiğini gören Havazinliler, korkmaya başladılar.