Konuya cevap cer

Sahabîlerden Gelen İtiraz


Peygamber Efendimizin, Müslümanlığa henüz pek ısınmamış ve yeni Müslüman olmuş kimselerin ruh dünyasına tesir etmek üzere başvurduğu bu tatbikatın gerçek sebep ve hikmetini bilmeyen bazı Müslümanlar, rahatsızlık duydular. Onlar, bu hareketle, Müslüman olmamış veya yeni Müslüman olmuşların kendilerine tercih edildiği, âdeta kendilerinden üstün tutulduğu zannına kapılmışlardı. Ne var ki, Resûli Ekrem Efendimiz, asla böyle bir düşünceyle hareket etmemişti.


Nitekim, tasarrufunda hür olduğu beşte bir hisseden Müellefei Kulûb'a bol ihsanda bulunduğu sırada, huzurlarına ashabtan Sa'd b. Ebî Vakkas çıkmış ve, "Yâ ResûlallahL Cuayl b. Süraka dururken, siz tutup Uyeyne b. Hısn ve benzerlerine 100'er deve verdiniz!" demişti.


Resûli Ekrem Efendimiz, şikâyetin mâhiyetini çok iyi anlamıştı. Evet, ashabtan Cuayl, gerçekten maddî cihetten oldukça fakirdi; ama îman cihetinde zengindi. İtirazın bu cihetten geldiğini bildiğinden, Resûli Ekrem, Sa'd Hazretlerine şu cevabı vermişti:


"Vallahi, Uyeyne ve Akra gibilerle yeryüzü dolsa, Cuayl yine onların hepsinden hayırlı ve daha faziletli olur! Ancak ben,onları İslâm'a, îmana ısındırmak için bu tarz hareket ediyorum! CuayPı, tereddütsüz bağlı bulunduğu Müslümanlığına ve âhirette kendisi için hazırlanmış bulunan mükâfatlarına havale ediyorum!"903


Ensâr 'dan Bazı Kimselerin Konuşmaları


Peygamber Efendimizi asıl üzen, Medineli Müslümanların bazılarından duyduğu sözlerdi. O Ensâr ki, Kâinatın Efendisi kendilerine olan bağlılık ve sevgisini, "Benim hayatım sizin hayatınızladır; ölümüm de sizin ölümünüzledir!" diyerek dile getirmişti.


Resûli Kibriya Efendimiz, daha düne kadar İslâm'a ve Müslümanlara bütün şiddetleriyle düşman olan, din uğrunda en küçük bir fedakârlıkta bulunmayan, bu yolda hiçbir zahmet ve meşakkat çekmemiş olan kimselere bolca ihsanda bulunuyordu. Ashabı düşündüren buydu. Nebîyyi Muhterem Efendimizin bu davranışının gerçek hikmetini anlayamadıklarından dolayı da üzülüyorlar ve bu üzüntülerini tavırlarıyla belli ediyorlardı. Hattâ, bazıları, hoşa gitmeyecek sözler de sarf ediyorlardı.904


Ensâr'dan bazı kimselerin duyduğu bu üzüntü ve kırgınlığı, Resûli Ekrem Efendimize, Sa'd b. Ubade Hazretleri ulaştırdı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, Ensâr'ı bir araya toplayarak, onlara, "Ey Ensâr topluluğu!.. Söylememeniz gereken bazı nahoş sözleri söylediğinizi işittim. Sizler şöyle şöyle demişsiniz!" diye hitab etti.


Bu hitab karşısında Ensâr'dan bazıları özür beyan ettiler: "Yâ Resûlallah!.. Bunları biz değil, birtakım gençlerimiz söylemişlerdir!"


Resûli Ekrem Efendimiz, buna rağmen sözlerine devam etti: "Ey Ensâr!.. Sizler yollarınızı şaşırmış kimseler iken ben yanınıza gelmedim mi? Allah, benim vasıtamla sizlere hidâyet ihsan etmedi mi? Sizler fakir ve yoksul iken, Allah benim vasıtamla sizi zengin kılmadı mı? Sizler birbirinize düşman idiniz. Allah benim vasıtamla kalblerinizi birbirine ısındırıp birleştirmedi mi?"


Ensâr cemaati: "Evet, yâ Resûlallah!.." dediler, "Sen bizi karanlık içinde buldun; senin sayende aydınlığa, nura kavuştuk! Sen, bizi bir ateş çukurunun başında buldun; senin sayende ondan kurtulduk! Sen bizi dalâlet ve şaşkınlık içinde buldun; senin sayende doğru yola kavuştuk! Bizler, Allah'ı Rab, İslâmiyeti din, Muhammed'i (s.a.v.) de peygamber olarak kabul etmiş bulunuyoruz! Allah ve Resulünün üzerimizdeki minnet ve nîmetleri her şeyden üstündür; Allah ve Resulüne minnettarız! Yâ Resûlallah, sen dilediğini yap!"905


Buna rağmen, Nebîyyi Ekrem Efendimiz, sözlerine son vermedi. Gönüllerinde en küçük bir endişenin, en ufak bir kırgınlığın kalmasını istemiyordu. Sözlerine şöyle devam etti:


"Ey Ensâr cemaati!.. Siz isteseydiniz şöyle diyebilirdiniz ve muhakkak doğruyu söylemiş olurdunuz: 'Sen, bize yalanlanmış olduğun hâlde geldin; biz, seni doğruladık! Sen, bize terk edilmiş olarak gelmiştin; biz, senden hiçbir yardımı esirgemedik! Sen, yurdundan kovulmuştun; biz sana kendi nefsimiz gibi baktık.' Evet, böyle deseydiniz, muhakkak ben de sizi bu hususta tasdik ederdim!"


Karşılıklı bu konuşmalardan sonra, Resûli Ekrem Efendimiz, asıl söylemek istediğini şu veciz ve müessir cümlelerle ifade etti: 


"Ey Ensâr cemaati!.. Bazı insanlar elde ettikleri dünyalıklar, develer, koyunlar ile çıkıp giderlerken, sizler Allah Resûlüyle beraber yurdunuza dönmeye razı değil misiniz?"


Medineli Müslümanlar bu soruya haykırarak, "Evet, yâ Resûlallah!.. Biz, buna razıyız!" cevabını verdiler.


Bu cevap üzerine Peygamber Efendimiz, mânâ âlemlerini bir anda değiştiren hitabesini şöyle bağladı:


"Muhammed'in varlığı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer hicret fazileti olmasaydı, Ensâr'dan bir fert olmayı arzu ederdim!


"Allah'ım!.. Ensâr'ın oğullarına, onların da oğullarının oğullarına acı ve merhamet et!"906


Fahri Kâinat Efendimizin bu samimi, bu muhabbet ve sevgi dolu sözleri karşısında, Medineli Müslümanlar, kendilerini tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağladılar; öyle ki, gözlerinden akan yaşlar sakallarını ıslattı!


Artık kesin kararlarını vermişlerdi: "Biz, ganimet payı olarak Resûlullah'a razıyız; başka hiçbir şey verilmezse bile!.."


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst