Konuya cevap cer

Görüşme Yasağı


Resûli Ekrem, Allah'ın kendisine vahiyle bildireceği hükme kadar, diğer Müslümanların bu üç kişiyle görüşüp konuşmalarını da yasakladı.1061


Bu yasak üzerine, artık, herkes onlardan kaçıyordu. Görüşmek istedikleri kimseler, hattâ akrabaları bile kendileriyle görüşmek, konuşmak istemiyorlardı; hattâ, selâmlarını bile almıyorlardı. Artık yeryüzü, bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmeye, ruhlarını sıkmaya, kalblerini sıkıştırmaya başlamıştı. 


Ka'b b. Mâlik, bu hazin ve sıkıntılı hâlini ise şöyle tasvir eder:


"Resûlullah (a.s.m.), harbe iştirak etmeyen ben ve diğer iki zâtla Müslümanların konuşmalarını yasakladı. İnsanlar bizden kaçıyorlardı. Bize karşı tutumları başkalaştı. Bu yüzden dünya beni sıkmaya başladı. Dünya, artık tanıdığım o dünya değildi sanki... Bu durumumuz tam 50 gün devam etti.


"İki arkadaşım, kaderlerine rıza göstererek evlerinde oturup günlerini ağlayarak geçiriyorlardı; ben ise, onlardan daha genç ve güçlü idim. Dışarı çıkıyor, Müslümanlarla beraber namaz kılıyor, sokaklarda, çarşılarda dolaşıyordum. Fakat, bir tek kişi bile benimle konuşmuyordu. Namazdan sonra sahabîleriyle sohbete başlayan Resûlullah'a (a.s.m.) selâm veriyordum ve kendi kendime, 'Acaba selâm almak için dudakları kımıldadı mı, kımıldamadı mı?' diye soruyordum.


"Sonra Resûlullah'ın (a.s.m.) yakınında namaz kılıyor, yan gözle kendisini kolluyordum. Ben namaza durduğumda Resûlullah bana bakıyor, onun tarafına döndüğüm zaman da benden yüz çeviriyordu."10"


Evet, işte bu üç sahabî, böylesine acı ve ibretli bir imtihana tâbi tutulmuşlardı. Hatta, oldukça ibret vericidir: Hiç kimsenin kendisiyle görüşmek istemediğini gören Ka'b Hazretleri, bir gün amcasının oğlu Ebû Katade'nin yanına varır. Selâm verir. Ebû Katâde onun selâmını almaz. Hz. Resûlullah'ın selâmını almadığı kimsenin selâmını Ebû Katade nasıl alabilir? İsterse en yakın akrabası, isterse öz kardeşi olsun! Ashabı Kiram'm, Hz. Resûlullah'a olan muhabbet ve sadâkatlerinin bariz bir misâlidir bu...


Ka'b b. Mâlik, selâmını almayan Ebû Katade'ye, "Allah için olsun söyle: Allah'ı ve Resulünü ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun, değil mi?" diye sorar. 


Ebû Katade tek kelime cevap vermez. İkinci kere sorar. Ebû Katade yine tek kelime konuşmaz. Üçüncü sefer soruşunda sâdece, "Allah ve Resulü daha iyi bilir!" diye cevap verir.


Çok sevdiği amcasının oğlu Ebû Katade'den bu cevabı alan Ka'b, tabiî ki gözyaşlarını tutamaz ve gözleri yaşlı yaşlı oradan uzaklaşır.1063


Cebele 'den Ka 'b 'a Gelen Mektup


Henüz Ka'b ve arkadaşları Allah'ın Resulü ve Müslümanların kendilerine karşı tatbik ettikleri her türlü boykottan kurtulmuş değillerdi. Bu sırada Gassan Hükümdarı Hıristiyan Cebele b. Eyhem'den kendisine bir mektup geldi. Mektupta kendisine hitaben şöyle deniliyordu:


"Haber aldığıma göre, sahibin (Hz. Peygamber) sana cefa ve eza ediyormuş! Allah, seni hakaret görecek ve hakkın zâyî olacak bir mevkide (tahkir ve tezlil için) yaratmamıştır. Orada durma, bize gel! Sana sânına lâyık bir surette hürmet ve ihsanda bulunuruz."1064


Hz. Ka'b, mektubu okuyunca, kendi kendine, "Bu da bir başka imtihandır." dedi ve mektubu ânında yırtıp yakarak1065 Hz. Resûlullah'a olan sadâkatini bir kere daha ortaya koydu.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst