Yeltegiyan

Elfidam
Hindistan'ın en belirgin dinlerinden biri de Hinduizm'dir. Hind dinlerindeki gelişmeler sonucu Hinduizm adını alan din, Brahmanların hakimiyet sağladıkları dönemde ise Brahmanizm terimi ile ifade edilmiştir. Günümüzde Hinduizm ve Brahmanizm terimlerinin herbiri yerine kullanıldığı bilinmektedir. Yaygın bir anlayışa göre Hinduizm ve Brahmanizm terimleriyle, en eski Vedalar döneminden günümüze ulaşmış bulunan Hintlilerin, inanç, düşünüş, his ve hayat tarzları kastedilmektedir. Hind yarımadasındaki halkın çoğunun dinî inanç ve geleneklerini ifade ettiği için Hinduizm terimi kullanılmaktadır. (20)
Tarihi kayıtlardan elde edilen bilgilere göre takriben M.Ö. 1500 yılları civarında Doğu Avrupa'dan gelen Arîler, Hindistan'ı ele geçirirler. İki farklı halkın birbiriyle ************şması sonucu, dinî inanç ve gelenekler de birbirine ************şmıştır. Kökü yüzyıllar öncesine kadar uzanan bu ************şım sonucunda Hinduizm teşekkül etmiştir. Dinler Tarihçileri, iki ırkın ************şımından meydana gelen bu gelişmeyi beş devreye ayırır: 1- Vedalar dönemi, 2- Upanişalar dönemi, 3- Klasik dönem, 4- Ortaçağ'daki İlahiyat, felsefe gelişmeleri dönemi, 5- Modern dönem.
Din tasniflerinde Millî Dinler grubuna giren Hinduizm, yaklaşık dünya nüfusunun %12'sini oluşturur. Hinduizm'in tesbit edilebilmiş bir kurucusu bulunmadığı gibi, kendine özgü bir inanç sistemi ve kitabı yoktur. Hinduizm terimi hem geniş, hem muğlaktır.
Hinduizm'in temelinde Brahma (Mutlak varlık) inancı yatmaktadır. Bu husustaki geniş bilgiyi Hinduizmin mukaddes metinleri olan Veda'larla Brahmana'larda (21) bulmak mümkündür. Bir diğer açıklamaya göre Brahmanizm kelimesi Tanrı Brahman'dan değil, bir nevi Hind rahipler sınıfı olan Brahmanlardan gelmektedir.
Hinduizm'in hayat tarzı, özellikle de din duygusu, çok eski zamanlardan beri batı dünyasının fikrî yapısında izler bırakmıştır. Bunun en tipik örneklerinden biri, Buda'nın hayat hikâyesinin, doğuda yaşayan bir Hristiyan zahidin hayat hikâyesi sanılmasıdır. Bu suretle Buda, ister istemez kilise azizleri arasına girmiştir. Hinduizm daha ziyade Ari ırkın üstünlüğü, kast sistemi, sınırsız bir vatan sevgisi ve bağlılık duygusu kavramları üzerine kurulmuş toplumsal ve siyasi olguların bir özel görüntüsüdür. (22)
Bir bakıma Hinduizm, bazan ayırdedilmesi imkânsız olan ilâh ve devirlerin çokluğundan dolayı, anlaşılması zor bir dindir. Bu din Hindistan'da çeşit çeşit şekillerde, birçok kollarla, üç dört başla tasvir edilen put ve heykellerle süslü muazzam mabetler gibi bize ilk bakışta pek garip görünmektedir. (23) Hinduizmin bir ilk lideri, temel tebliği bildiren bir ilk kurucusu olmadığı için bir anlamda kurucularının kalabalık olduğunu söylemek mümkündür.

a) İnanç Sistemi

Daha önce açıklandığı üzere Hinduizm, tarihi gelişmeler sonucu ortaya çıkan dinî, felsefî ve sosyolojik bir olgudur. Bu bakımdan Hinduizm'de, meselâ İslâm gibi belirli bir inanç sistemi veya Budizm gibi, hidâyet yolu gösteren prensipler aranmamalıdır. Hinduizm'de, Dinler Tarihi'nin çeşitli inanç ve yorum tarzlarını (Fetişizm, Politeizm, Panteizm, Henoteizm) birarada bulmak mümkündür. Bundan dolayı da Hinduizm, batılıların daima ilgisini çekmiştir.
Bazı Dinler Tarihçilerine göre belirli inanç esasları, öğreti ve düşünce sisteminin kesin hatlarla tesbit edilemeyişi, bu dinin bir başka özelliğidir. Hinduizm'de sayısız kutsal varlık ve kurtuluş yollarının bulunuşu, O'nun bir tolerans dini diye algılanmasını gerektirmiştir.
Hinduizm'de ilâh sayısı da akıl almaz derecede çoktur. Tanrı Brahma'nın dünyayı meydana getirdiğine inanılır. Tanrı Şiva ve Vişnu O'ndan sonra gelir. (24) Hinduizm'de hürmet gösterilen bazı varlıklar Kaylasa, Himalaya Dağları, Ganj Yamuna Nehirleri vardır. (25) Vedalar Dönemi'nde önemli sayılan pekçok Tanrı bugün unutulmuş gibidir; onlara nadiren dua edilir. Tanrılardan Suya güneşi, Soma ayı, Vayu rüzgarı, Varun suyu, İndra yağmuru, Agni ateşi, Yama ölüler âlemini idare ederler.
Hinduizm'in Tanrı anlayışı çeşitli mezhep ve ekollere göre değişik şekilde algılanmıştır. Bir kısım Hindu'nun monoteist olduğunu da belirtmeliyiz. Bir Hindu, doğumundan ölümüne kadar bütün hayatı boyunca belirli merasimleri yerine getirmekle mükelleftir. Nitekim adaklarının yerini bulması için ziyaret, kalbin aydınlanması için, meditasyon şarttır. Vedalar Döneminde ölenlerin cesetleri kısmen gömülür, kısmen yakılırken, günümüzde ise "asket"lerin dışında bütün cesetler yakılmaktadır. Dulların da yakıldığı Hindistan'da bu uygulama genel bir kaide halini almamıştır. Bununla beraber günümüzde ara sıra da olsa dulların yakıldığına şahit olunmaktadır.

b) Kutsal Metinleri

Hinduizm mukaddes kit************rının tamamını içine alan metinler Veda'lardır. Sanskritçe yazılmış bulunan Veda'lar dört bölümden meydana gelmiştir: 1- Rigveda, 2-Samaveda, 3-Yajurveda, 4- Atharvaveda.

1- Rigveda: Tanrıları tazim için yazılmış on kitaptan ibarettir. 1028 ilâhiyi ihtiva etmektedir. Vedaların en eskisi ve en önemlisidir. Dünya dinleri içinde en eski belge özelliğini taşımaktadır.
2- Samaveda: Kurban esnasında söylenen ilâhileri ihtiva eder. Bir çeşit melodiler vedasıdır. Yüksek sesle okunur.
3- Yajurveda: Bu da Kurbanla ilgili formüllerden meydana gelmiştir. Bazı kısımları nesir, bazı kısımları manzum olmak üzere iki bölümden oluşmuştur. Bir özelliği de kurban esnasında mırıldanılarak okunmasıdır.
4- Atharvaveda: Kâinat ve büyü ile ilgili dualardan ibaret olan Atharvaveda'yı Brahmanlar hayatın belirli pozisyonlarında okumak zorundadırlar.

Genellikle hemen bütün vedalarda ilâhi, niyaz, dua, hayat kaideleri, tılsım ve büyü ile ilgili konular içiçedir. Vedaların, tabiat üstü güçlerle temas kurduğuna "hakim" kişilerin kalblerine doğduğuna da inanılır.
Gerçekte Hinduizm'in mukaddes metinleri sadece Veda'lardan ibaret değildir. Brahmana, Upanişad (27) ve Aranyaka'lar da Veda'ların tamamlayıcısı niteliğindedir. Upanişad'lar Tanrı, kâinat, ruh, ölümden sonraki hayat vb. konuları işlemiştir. Bu sayılan kutsal metinler dışında Muhabharata Destanı, 240.000 cümleden oluşmakta ve dünyanın en uzun destanı olma niteliğini korumaktadır.

c) Hinduizm Taassubu Kast Sistemi

Hinduizm'i din ve hayat tarzı kabul eden Hindular, kendi dışındaki din ve felsefî görüş sahiplerine hayat hakkı tanımadıklarını tarih boyunca hemen her fırsatta açığa vurmaktan çekinmemişlerdir. Gayeleri, diğer din mensuplarını Hinduizm içinde asimile ederek kimliklerinden uzaklaştırmaktır. Hindular, 1932 yılında yapılan Poona Anlaşması'na rağmen, 1941 Genel Nüfus Sayımı'na kadar ayrı bir toplum özelliğini korumuşlardır. Ancak İngiltere'nin Hindistan hakimiyetine son vermesi ve Müslümanların değişen şartlar karşısında çaresiz kalarak zorla Hindu gösterilmeleri, Hinduların lehine gelişmeler sağlamıştır.
Bunlardan ayrı olarak Hinduizm taraftarları, Müslümanlara karşı her fırsatta ekonomik ambargo uygulayarak, onları mahkûm etmek istemişlerdir.
Hindistan Müslümanlarını Hinduizm'e döndürme plânları, Müslümanların içinde yaşadığı zulüm ortamı, işsizlik, fakirlik ve maruz kaldıkları iktisadî ve toplumsal ayırım perspektifi içinde bakılacak olursa hayali bir Hindu korkusu olarak artık bir kenara itilmemelidir. Hindistan'daki Müslümanların uğradıkları zulümleri anlatması bakımından aşağıdaki haberlere de bir göz atalım:
"Hindu isyancılar, Müslüman okulunu kuşatarak bir put yerleştirmek için Müslüman yetkililere baskı yapmaya başlamışlar. İsteklerinin reddedilmesi üzerine zorla okula girerek Müslüman öğrencileri dövmüşlerdir. Hind ordusu Müslüman köylere saldırarak önce gençleri boğazlamış, sonra kadınların şeref ve iffetlerine tecavüz etmiştir. Bu saldırılarda bir tek Müslümanın bile sağ bırakılmadığı (Nalgunda) yerler olmuştur. "(2
Hinduizm'de halkın ayrıldığı sınıflardan her birine Kast denir. (29) Bir bakıma Kast, "Aynı işle meşgul olan, görev ve gelenekleriyle birbirine sımsıkı bağlanan insanların meydana getirdiği birlik" diye de tanımlanabilir. Kişi kendi isteği doğrultusunda Kast seçemez, belli bir Kast'ta dünyaya gelir. Bununla beraber sonradan Kast terkeden, Kast dışı sayılan gruplar da vardır. Bunlara "Dokunulmazlar" denir. Kast sistemi Hinduizm inançlarından kaynaklanır. Belli başlı dört Kast vardır:

1- Brahmanlar (rahipler ve âlimler),
2- Kşatriya (prensler ve askerler),
3- Vaikya (tüccar, esnaf ve çiftçiler),
4- Çudra (işçiler, sanatkârlar).

Bu Kast'lar dışında, insanlığın en aşağı tabakası sayılan bir de (Parya) sınıfı vardır. Kast içinde en önemli yeri işgal eden Brahmanların başlıca görevleri, kurban âyinlerini idare etmektir; kutsal metinleri (Veda) korumak, dinî âyinleri icra etmek irsî haklarıdır.
Meslekler Kastlara ayrıldığı gibi, evlenmeler de ancak aynı kast içinde cereyan edebilir. Yeme-içme, giyim-kuşam, nişan ve düğün merasimleri de her Kast için belli özellikler taşır.

ç) Hinduizm'in Bazı Kavramları

Hemen her dinde olduğu gibi Hinduizm'de de, dini çeşitli yönleriyle açıklayan bazı kavramlar vardır: 1- Tanrı, 2-Yoga, 3-Karma, 4- Tenasüh, 5- Hulul.
1. Tanrı: Hinduizm'de Tanrı kavramı değişik tarzda algılanmaya müsaittir. Her insan ve toplumun kendi anlayışı doğrultusunda Tanrı'ya yönelmesi yadırganamaz. Hinduizm'de çoktanrıcılık, üçleme ve tektanrıcılık inanışları birarada görülmektedir. Panteizm (Tanrı-âlem birliği) de Hinduizm Tanrı kavramının bir başka yönüdür.
2. Yoga ve Yogizm: Sanskritçe'de "Bağlamak, birleştirmek" anlamına gelen Yoga, insanın enerji ve iradesine hakim olarak nefsini dizginlemeyi sağlayan bir egzersizdir. Buna Hind fakirizmi de denir. (30) Dinî bir yönü yoktur. Yoga yapan kişiye "Yogi" denir. Türkiye'den de Hindistan'a giderek bu egzersizleri tamamlayan yogiler olmuştur. Yogi, nefsine hakim olmak suretiyle zihin ve melekelerini belli bir noktaya teksif ederek, birtakım üstün kuvvetlerle ilgi kurar.
Yoga, daha çok Budist ve Caiynistler tarafından uygulanmaktadır. Zamanla birtakım gelişmeler gösteren Yogaizm, daha sonra kast ve gruplardan ayrı bir sistem halini almıştır.
3. Karma: Bir sebep-sonuç kanunu olan karma, insanın geçmişte yaptığının gelecekte ayrıca görüleceği esasına dayanır. İnsan ektiğini biçer.
Bugün ekilen yarın alınacaktır. İyiliklerin karşılığı iyilik, kötülüklerin karşılığı da ancak kötülük olacaktır.
Karma terimi, hem maddi hem de manevi âlemin iyilik ve kötülükleri için kullanılır. Karma, her kararın doğru ve yanlış sonuçlarını tesbit eden bir kavramdır. Karma'da asıl olan mükâfat beklemeksizin hareket etmektir. Böylece sonuç bekleme arzusu frenlenmiş olur. Karma'ya göre ölüm bir yokluk değil, bir halden diğerine geçiştir.
4. Tenasüh: Türkçe'de Ruhgöçü karşılığında kullanılan Tenasüh, Sansara, Reenkarnasyon ve Tranmigration terimleriyle de ifade edilmektedir. "Ruhun bir bedenden ötekine geçtiği inancı"nın adı olan tenasüh, Karma doktrinine bağlı olarak doğmuştur. Tenasüh inancına göre, bedenden ayrı olarak ruhun ölümden sonra devamlılığı, ruhun kendi derecesi içinde yüksek veya alçak şekilde tecellî etmektedir. Buna göre insan, yaptıklarına uygun tarzda, insan, ****************** veya tanrı şeklinde yeniden doğar. Ölümden sonraki hayatta mutlu olmak, hayatta iken doğru hareket etmeğe bağlıdır. Sonuç itibariyle herkes yaptığından sorumlu tutulacaktır.
Tenasüh inancına göre kişinin ölümden korkmasına gerek yoktur. İnsan devamlı olarak yeniden doğuşlarla isteklerine ulaşır. Tenasüh inancına benzer düşüncelere Yunan, Eski Mısır, bazı Hristiyan mezhepleri ve İhvan-ı Safa'da da rastlanmaktadır.
5. Hulul: Sanskritçe bir kelime olan hulul "Tanrı Vişnu'nun insan şeklinde tecessüm etmesi" anlamına gelir. Aynı terim karşılığında Enkarnasyon ve Avator kelimeleri de kullanılır.
Hinduizm'e göre Tanrı tarihin her döneminde çeşitli şahsiyetlere bürünerek kendini göstermiş, kötülüğü yok ederek, insanların ihtiyacı olan kanunları bildirmiştir. Böylece peygamberlerin mesajları, hulul vasıtasıyla sonsuza kadar devam edecektir.

d) İbadet ve Ayinleri

İbadet ve ayinler üç temele dayanır: 1- Güzel ameller, 2- Bilgi sahibi olmak, 3- Tanrı ile beraber olmak. Bu gayelere ulaşmak için sıra ile şu hususlar yerine getirilmelidir:

1- Ölenler için kurban kesmek,
2- Güneşe saygı göstermek,
3- Doğumda ve ölümde ibadet etmek,
4- Mukaddes metinleri devamlı okumak,
5- Hakikat bilgisini elde etmeğe çalışmak,
6- Her an Tanrı'nın varlığını düşünerek O'na kullukta bulunmak.
Hinduizm'de ayin esnasında bir takım kutsal sözler telaffuz edilir. "Om" en etkili kelimedir. Hemen her yerde ibadet etmek mümkündür. Tapınaklar olmakla beraber ibadet ve ayinlerde ferdilik tercih edilir. Tanrı her yerde yapılan ibadeti gördüğü için, ibadetin belirli bir şekli ve düzeni yoktur. İbadetin ortak sembolü kabul edilen "Om", her ibadet ve yemekten önce, Veda'ları okumaya ve her tür işe başlarken söylenir. İlk ibadete sabah şafaktan önce başlanır; doğuya doğru dönülerek oturulur. Evlerde de genellikle tapınılan puta ayrılmış bir oda bulunur.
İnekler yer, gök ve atmosferin anası sayıldığı için, inek ve öküzler, caddelerde, alış-veriş merkezlerinde veya diledikleri her yerde serbestçe dolaşabilirler. Etinin yenilmesi yasaktır. (31)
Tapınaklarda yapılan ibadet evdeki ibadetten biraz farklıdır. İbadete boru çalınarak başlanır. Her köyde tapmak vardır. Büyük mabetlerin hemen yakınında kutsal yıkanmayı sağlayan havuzlar bulunur.
Mabetlerdeki yıllık ayinler dışında ilkbahar, sonbalar ve yeni yılda özel şenlikler yapılır. Bazı mezheplerde kabile başkanlarına bir nevi uluhiyet vererek onlara saygı gösterildiği, ölmüş kahraman ve azizlere yardım için dua edildiği görülmektedir. Kurban, Hinduizm'de çok önemli bir yer tutar ve dinî hayatın eksenini teşkil eder. Tanrıların kudretlerini kurban sayesinde gösterdikleri inancı tartışılamaz. Bu insanlar ancak kurban sayesinde tanrılarla ilgi kurabilirler. Tanrılara sunulan her şey kurban kabul edilir.
Kutsal sayılan yedi ziyaret mahalli vardır. Hinduların hayatında önemli rol oynayan bu kutsal yerlere ziyaret ve "Hac" seferlerinin en meşhuru Benores'e yapılan ziyarettir.

e) Ahlâk Anlayışları

Ahlâk anlayışında en temel unsur nefse hakimiyettir. Nefse hakimiyetin hemen ardından feragat ve fedakârlıkla başkalarına kendinden fazla değer vermek gelir. Ahlâk prensiplerini sosyal hayatın bir görüntüsü şeklinde algılamak mümkündür. Genel olarak kişiye, hem bu dünyada, hem de ölümden sonraki hayatta mutluluk vermeği gaye edinen ahlâkî umdeler, öncelikle Brahmanların kanunlarına uymayı emreder. Kadınlara hiç bir hakkın tanınmadığı, Parya'ların adeta kurbanlık ******************lar gibi telâkki edildiği bir toplumda ahlâk anlayışının boyutlarını tesbit etmek zor değildir. Bu konuda Hindistan eski Başbakanı P. Nehru şöyle diyor:
"Hinduizm bir doktrin olarak alınınca, bütün halinde kapalı ve değişkendir. Onu tarif etmek, kelimenin kendine mahsus manası ile onun bir din olup-olmadığını söylemek imkânsızdır. O, gerçek ruhu yaşamak ve yaşamağa terk etmektir." (32)
 
Üst