Kýrýk Testi
Well-known member
İki milyara yaklaşan nüfusuyla mensuplarının sayısı bakımından dünyanın en büyük dinidir. Bugün Katolik, Ortodoks ve Protestan kiliselerinden meydana gelen üç büyük mezheple, daha küçük çaptaki birçok mezhep ve tarikattan meydana gelen çeşitli cemaatlere ayrılmış durumdadır. Dinin hakikatleri, Allah’ın büyük bir mu’cizesiyle babasız dünyaya gelen Hz. İsâ’ya [bk. İsâ (a.s.) maddesi> İncil (bk. İncil maddesi) ile sunulmuştur. Ancak Hz. İsâ’nın (a.s.) göğe yükselmesinden seneler sonra İnciller yazılmaya başlandı ki, aralarında farkların bulunduğu bu İncillerin sayıları 100 civarındaydı.
Birkaç asır sonra konsüllerin kararı ve devletin de baskısıyla bu İnciller dörde düşürüldü. Bugün Hıristiyanların elinde Matta, Markos, Luka ve Yuhanna isimleriyle bilinen o dört İncil bulunmaktadır. İncillerin bir çok tercümeden geçmesi ve içine büyük ölçüde yorumların karışması ve ilk yazılırken büyük ölçüde rivayetlere dayanması gibi sebeplerden dolayı, indiği zamandaki saflığı tam olarak kalmamıştır. Son semâvî kitap olan Kur’ân’ın inmesiyle, İncilin nerelerine yabancı unsurların girdiği daha çok anlaşılmaktadır.
Hıristiyan, “Mesih’e bağlı” anlamına gelir. Yunanca “Christos”tan türetilen bu kelimenin İbranîcesi “Maşi’ah”dır ve “kutsal yağ sürülmüş, yağlanmış” anlamına gelir. İncillerde “Hıristiyan”, “Hıristiyanlık” gibi terimler yer almaz. Bu terimler, ilk defa Hz. İsâ’dan (a.s.) 20-30 sene sonra Antakya’da kullanılmıştır.
Hıristiyanlıkta peygamber, melek, âhiret, kader gibi dinî kavramlar, anlayış ve açıklayış şekli açısından büyük ölçüde İslâmiyetteki kavramlardan farklıdır. Hıristiyanlıkta Hz. İsâ (a.s.) merkezî bir öneme sahiptir. Bugünkü Hıristiyanlık, Hz. İsâ’nın (a.s.) havârîlerinin arasına sonradan giren Pavlus’un yorumları ile değişik bir hüviyet kazanmıştır. “Hz. İsâ zamanındaki en büyük ilâhiyatçı” olarak tanımlanan Pavlus, bugünkü Hıristiyanlığın kurucusu olarak bilinmektedir. Hattâ Hıristiyanlığın, Hz. İsâ’nın (a.s.) getirdiği vahiyden çok, Pavlus’un yorumlarına dayandığı söylenir. Pavlus’un telkinleri de, Cenâb-ı Hakkı değil, Hz. İsâ’yı (a.s.) ağırlık merkezine almıştır.
Hz. İsâ’nın şahsiyeti konusunda İnciller ile Yeni Ahid’in diğer kitapları arasında farklılık vardır. Hz. İsâ için ilâhlık fikrinin ortaya çıkmasında asıl rol oynayan onun şahsiyetinin tarihî boyutu olmuştur. İnciller Hz. İsâ’nın hayatı ile ilgili tam bir portre çizerken, Yeni Ahid’in diğer kitaplarında onun doğumuna dair en erken yazılı referans Pavlus’un Galatyalılar’a yazdığı mektubundan başlar ve diğer kitaplarla bu pekiştirilir.
Kur’ân-ı Kerime göre, Hz. Muhammed (a.s.m.) Allah tarafından Yahudi ve Hıristiyanlara da gönderilmiş olan bir elçidir; Hıristiyanların ve Yahudilerin gizledikleri şeylerin çoğunu onlara açıklamıştır. Ancak onlar, kendilerinin “Allah’ın oğulları ve sevgilileri” olduklarını söyleyerek, Hz. Muhammed’e (a.s.m.) karşı çıkmışlardır. Yahudiler Hz. Uzeyr’i (a.s.), Hıristiyanlar da Hz. İsâ’yı (a.s.) Allah’ın oğlu saymışlar, insanları tanrılaştırdıkları için de küfre girmişlerdir. Allah’a çocuk isnad etmekle Tevhid inancının özüne aykırı hareket etmişlerdir. Allah bütün bu benzetme ve noksanlıklardan münezzehtir.
Hıristiyanların ibadet mekânları kiliselerdir. İbadetleri ise genel olarak “dinî âyin” anlamına gelen sakrementler, günlük, haftalık ve yıllık ibadetler şeklinde dörde ayrılır. Katolik ve Ortodoks kiliseleri din adamlarına bir kutsiyet verirken, Protestan kilisesi vermez. Protestanlara göre herhangi bir durumda bu görevlileri değiştirme imkânı vardır. Katolik ve Ortodoks kiliselerinde ise din adamları piskopos, rahip ve diyakozlar şeklinde sıralanan statülere sahiptirler.
Üstad Bediüzzaman, bir hadis-i şerife dayanarak, Hıristiyanlığın hurafelerden sıyrılacağını, aslına döneceğini ve İslâmiyete tâbi olacağını belirtir. Hattâ Hıristiyanlar arasında önemli bir cemaatin çıkacağına ve bunların da “Müslüman İsevîleri” tabirine uygun şekilde, özde İslâmiyete tabi olacaklarına işaret eder.
Birkaç asır sonra konsüllerin kararı ve devletin de baskısıyla bu İnciller dörde düşürüldü. Bugün Hıristiyanların elinde Matta, Markos, Luka ve Yuhanna isimleriyle bilinen o dört İncil bulunmaktadır. İncillerin bir çok tercümeden geçmesi ve içine büyük ölçüde yorumların karışması ve ilk yazılırken büyük ölçüde rivayetlere dayanması gibi sebeplerden dolayı, indiği zamandaki saflığı tam olarak kalmamıştır. Son semâvî kitap olan Kur’ân’ın inmesiyle, İncilin nerelerine yabancı unsurların girdiği daha çok anlaşılmaktadır.
Hıristiyan, “Mesih’e bağlı” anlamına gelir. Yunanca “Christos”tan türetilen bu kelimenin İbranîcesi “Maşi’ah”dır ve “kutsal yağ sürülmüş, yağlanmış” anlamına gelir. İncillerde “Hıristiyan”, “Hıristiyanlık” gibi terimler yer almaz. Bu terimler, ilk defa Hz. İsâ’dan (a.s.) 20-30 sene sonra Antakya’da kullanılmıştır.
Hıristiyanlıkta peygamber, melek, âhiret, kader gibi dinî kavramlar, anlayış ve açıklayış şekli açısından büyük ölçüde İslâmiyetteki kavramlardan farklıdır. Hıristiyanlıkta Hz. İsâ (a.s.) merkezî bir öneme sahiptir. Bugünkü Hıristiyanlık, Hz. İsâ’nın (a.s.) havârîlerinin arasına sonradan giren Pavlus’un yorumları ile değişik bir hüviyet kazanmıştır. “Hz. İsâ zamanındaki en büyük ilâhiyatçı” olarak tanımlanan Pavlus, bugünkü Hıristiyanlığın kurucusu olarak bilinmektedir. Hattâ Hıristiyanlığın, Hz. İsâ’nın (a.s.) getirdiği vahiyden çok, Pavlus’un yorumlarına dayandığı söylenir. Pavlus’un telkinleri de, Cenâb-ı Hakkı değil, Hz. İsâ’yı (a.s.) ağırlık merkezine almıştır.
Hz. İsâ’nın şahsiyeti konusunda İnciller ile Yeni Ahid’in diğer kitapları arasında farklılık vardır. Hz. İsâ için ilâhlık fikrinin ortaya çıkmasında asıl rol oynayan onun şahsiyetinin tarihî boyutu olmuştur. İnciller Hz. İsâ’nın hayatı ile ilgili tam bir portre çizerken, Yeni Ahid’in diğer kitaplarında onun doğumuna dair en erken yazılı referans Pavlus’un Galatyalılar’a yazdığı mektubundan başlar ve diğer kitaplarla bu pekiştirilir.
Kur’ân-ı Kerime göre, Hz. Muhammed (a.s.m.) Allah tarafından Yahudi ve Hıristiyanlara da gönderilmiş olan bir elçidir; Hıristiyanların ve Yahudilerin gizledikleri şeylerin çoğunu onlara açıklamıştır. Ancak onlar, kendilerinin “Allah’ın oğulları ve sevgilileri” olduklarını söyleyerek, Hz. Muhammed’e (a.s.m.) karşı çıkmışlardır. Yahudiler Hz. Uzeyr’i (a.s.), Hıristiyanlar da Hz. İsâ’yı (a.s.) Allah’ın oğlu saymışlar, insanları tanrılaştırdıkları için de küfre girmişlerdir. Allah’a çocuk isnad etmekle Tevhid inancının özüne aykırı hareket etmişlerdir. Allah bütün bu benzetme ve noksanlıklardan münezzehtir.
Hıristiyanların ibadet mekânları kiliselerdir. İbadetleri ise genel olarak “dinî âyin” anlamına gelen sakrementler, günlük, haftalık ve yıllık ibadetler şeklinde dörde ayrılır. Katolik ve Ortodoks kiliseleri din adamlarına bir kutsiyet verirken, Protestan kilisesi vermez. Protestanlara göre herhangi bir durumda bu görevlileri değiştirme imkânı vardır. Katolik ve Ortodoks kiliselerinde ise din adamları piskopos, rahip ve diyakozlar şeklinde sıralanan statülere sahiptirler.
Üstad Bediüzzaman, bir hadis-i şerife dayanarak, Hıristiyanlığın hurafelerden sıyrılacağını, aslına döneceğini ve İslâmiyete tâbi olacağını belirtir. Hattâ Hıristiyanlar arasında önemli bir cemaatin çıkacağına ve bunların da “Müslüman İsevîleri” tabirine uygun şekilde, özde İslâmiyete tabi olacaklarına işaret eder.