F- Cemiyet Kurulursa Nasıl Olmalı?
Nur talebeleri konjoktür müsait ise, gerektiği zaman ve zeminlerde kullanılmak üzere bir cemiyet kurabilirler. Fakat bunun esaslı bir İslami yaşayış tarzı ve esaslı bir tebliğ metodu olmadığını da daima gözönünde bulundurmaları gerekir. Zira esaslı bir İslami yaşayış tarzı ve tebliğ metodu cemaattir.
Eğer bir cemiyet kurulacaksa bunun kuruluş ve işleyişinin mümkün olduğu kadar cemaati ilke ve kurallara uygun olmasına azami dikkat edilmelidir. Böylelikle cemiyetçiliğin bünyesinde, tabii olarak bulunan ve önceki bahislerde belirtilen önemli mahzurları kısmen de olsa bertaraf etme imkanı doğmuş olur. Aksi takdirde tamamen cemiyet işleyiş tarzını benimsemek Üstadın cemaat hizmeti tarzını terk etmek olur. Unutulmamalıdır ki siyasi partiler, politik gayeli cemiyetlerdir. Bu sebeple Üstadın, siyasetle ilgili çekinceleri büyük ölçüde burada da geçerlidir. Binaenaleyh “siyasetçi ekserce tam muttaki dindar olamaz. Tam ve hakiki dindar muttaki olanlar, siyasetçi olamazlar.”21
Yine “iman hizmeti, iman hakaiki, bu kainatta herşeyin fevkindedir. Hiçbir şeye tabii ve alet olamaz.”22
Burada sıkça düşülen bir hata “biz İslamı tebliğ gibi meşru bir gaye güdü-yoruz, öyleyse bu gaye için kullanacağımız, cemiyetçilikte dahil, bütün yollar meşrudur.” Makyavelist anlayışıdır. Halbuki İslam’da gaye gibi metot ve yollarda meşru ve İslam’ın özüne uygun olmalıdır. Aksi halde hizmet için cemiyeti kullanma yerine cemiyet için hizmeti kullanma tehlikesi doğar.
Bir başka hata da “madem ki bir cemiyet kurduk, cemiyet raconuna uygun en gösterişli faaliyeti yapalım” anlayışıdır. Burada da cemiyetçilik raconunun “meşru gayenin” önüne geçebildiğini görüyoruz. Yani gaye ile vasıta kolayca yer değiştirebiliyor. Böylelikle müptil batılı hak nazarı ile alıyor, içinde hakikatte bulunan batıl meslekler doğabiliyor.
Dikkat gereken önemli bir hususta “Halkın efendisi ona hizmet edendir” hadis-i şerifinin sırrınca, Cemiyet yöneticilerinin reis, ağa gibi bir şeref makamı değilde “hadim” hizmetkar olarak anlaşılmasıdır.23