elhamdülillah hiç bir zaman Üstad Hz'ni olağanüstü bir varlık olarak düşünmedim, hayal etmedim
hatta edenlede karşılaşmadım
her zaman okuduğum ve bilenlerden dinlediğim; elbetteki bizim gibi yiyip içen, acı çeken, ayakları yere basan, nihayetinde bir insan olduğuydu
ama şu zamanki normal insan kavramından çok farklı özellikleri muhakkak var:
bir insanın imanının kurtulmasını dünyadaki herşeye tercih eden,
Kur'an'ın ışığından istifade edilmesi için sadece hayatını değil ahiretini dahi öne süren
hatta bu yolda çok acılar ızdıraplar çeken
ulvi bir şahsiyet görüyorum
bu şahsiyetinde bir filmle yansıtılması zaten mümkün değildir
Üstad Hz. lahikaklarda birçok yerde diyorki
"bana ilişiyorlar ama ben tahammül ediyorum
zaten Rabbim cc onları benle oyalıyor
elhamdülillah şahsımla uğraşmaktan Risale-i Nur'ları düşünemiyorlar
Nur'lara, hizmete zarar gelmesin ben dayanırım inşaAllah" diyor
hani demişsiniz ya İleri düzey talebelerin filim hakkında yaptıkları bir çok tenkit aslında bu süpriz karşılaşmanın etkileridir.
yanılıyorsunuz
sizin tabirinizle İleri Düzey Talebe sıfatına liyakat kazanan insanlar Üstad Hz'ni insanlık vasfından çıkarmazlar
zaten öyle bir şahsiyeti, rol yapan bir oyuncuda göremeyeceklerini bilirler
hatta Üstad Hz'den ziyade Risale-i Nur'ların şahsı manevisini düşünürler
çünkü Üstad Hz böyle istemektedir:
"Eski zamandan beri çok zatlar, üstadını veya mürşidini veya muallimini veya reisini kıymet-i şahsiyelerinden çok ziyade hüsn-ü zan etmeleri, dersinden ve irşadından istifadeye vesile olması noktasında o pek fazla hüsn-ü zanlar bir derece kabul edilmiş, hilâf-ı vâkıadır diye tenkit edilmezdi.
Fakat şimdi, Risale-i Nur şakirtlerine lâyık bir üstada muvafık bir ulvî mertebe ve fazileti, bîçare, kusurlu bu şahsımda kabul ettikleri sebebiyle gayret ve şevkleriyle çalışmaları, bu noktada haddimden ziyade hüsn-ü zanları kabul edilebilir; fakat Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinin malı olarak elimde bulunuyor diye bilmek gerektir. Fakat, başta zındıklar ve ehl-i dalâlet ve ehl-i siyaset ve ehl-i gaflet, hattâ sâfi-kalb ehl-i diyanet, şahsa fazla ehemmiyet verdikleri cihetinde haksızlar, o şahsı çürütmekle hakikatlere darbe vurmak; ve o Nurlara benim gibi bir bîçareyi mâden zannederek, bütün kuvvetleriyle beni çürütüp o Nurları söndürmeye ve sâfi-kalblileri de inandırmaya çalışıyorlar." Emirdağ Lahikası