Konuya cevap cer

Hizmet-i Kur'ân, beni hayat-ı  içtimâiye-i siyasiye-i beşeriyeyi düşünmekten menediyor. Şöyle ki: Hayât-ı  beşeriye bir yolculuktur. Şu zamanda, Kur'ân'ın nuriyle gördüm ki, o yol bir  bataklığa girdi. Mülevves ve ufûnetli bir yolda gider. Bir kısmı, mümkün olduğu  kadar çamurdan, bataklıktan kurtulmak için bâzı vasıtaları bulmuş. Bir kısm-ı  ekseri; o ufûnetli, pis, çamurlu bataklık içinde karanlıkta gidiyor. Yüzde  yirmisi, sarhoşluk sebebiyle, o pis çamuru misk ü amber zannederek yüzüne gözüne  bulaştırıyor; düşerek kalkarak gider, tâ boğulur. Yüzde sekseni ise; bataklığı  anlar, ufûnetli, pis olduğunu hisseder, fakat mütehayyirdirler, selâmetli yolu  göremiyorlar... 

 İşte bunlara karşı iki çare var: 

 Birisi: Topuz ile o sarhoş  yirmisini ayıltmaktır. 

 İkincisi: Bir nur göstermekle mütehayyirlere selâmet  yolunu irâe etmektir. 

 Ben bakıyorum ki, yirmiye karşı seksen adam, elinde topuz  tutuyor. Halbuki o bîcâre ve mütehayyir olan seksene karşı hakkıyle nur  gösterilmiyor; gösterilse de bir elinde hem sopa, hem nur olduğu için emniyetsiz  oluyor. Mütehayyir adam, "Acaba nurla beni celb edip topuzla dövmek mi istiyor?"  diye telâş eder. Hem de bâzan ârızalarla topuz kırıldığı vakit, nur dahi uçar  veya söner. 

 İşte o bataklık ise, gafletkârane ve dalâlet-pîşe olan sefihane  hayat-ı içtimâiye-i beşeriyedir. O sarhoşlar; dalâletle telezzüz eden  mütemerridlerdir. O mütehayyir olanlar, dalâletten nefret edenlerdir, fakat  çıkamıyorlar; kurtulmak istiyorlar, yol bulamıyorlar; mütehayyir insanlardır. O  topuzlar ise, siyaset cereyanlarıdır. O nurlar ise, hakaik-ı Kur'âniyedir. Nûra  karşı kavga edilmez, ona karşı adâvet edilmez. Sırf şeytân-ı racîmden başka  ondan nefret eden olmaz. İşte ben de Nûr-u Kur'ân'ı elde tutmak için, "Şeytandan  ve siyasetten Allah'a sığınırım" deyip, siyaset topuzunu atarak, iki elim ile  nûra sarıldım. Gördüm ki: Siyaset cereyanlarından; hem muvâfıkta, hem muhalifte  o nurların âşıkları var. Bütün siyaset cereyanlarının ve tarafgirliklerin çok  fevkınde ve onların garazkârane telâkkiyatlarından müberra ve sâfi olan bir  makamda verilen ders-i Kur'ân ve gösterilen envâr-ı Kur'âniyeden hiçbir taraf ve  hiçbir kısım çekinmemek ve ittiham etmemek gerektir. Meğer dinsizliği ve  zındıkayı siyaset zannedip ona tarafgirlik eden insan sûretinde şeytanlar ola  veya beşer kıyafetinde hayvanlar ola... 

 Elhamdülillâh, siyasetten tecerrüd  sebebiyle, Kur'ân'ın elmas gibi hakikatlarını propaganda-i siyaset ittihamı  altında cam parçalarının kıymetine indirmedim. Belki gittiçe o elmaslar  kıymetlerini her taifenin nazarında parlak bir tarzda ziyadeleştiriyor.  

 Mektubat, s. 52-53. 


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst