Huzurlu bir aile için her deliye bir veli

NuruAhsen

Sonsuz Temâþâ
Aile içinde istenmeyen tartışmalar yaşanabiliyor. Eşler, tartışmayı ileri boyutlara götürüp birbirine "çek git" resti çekebiliyor. Her iki taraf da aynı tonda konuşur, direnir ve diretirse, ortak kayıplar yaşanır. Bunun olmaması için yapılması gereken "deli/veli" rolü üstlenmektir.

“Ben 2 yıldır evli bir insanım. Eşimle üniversitede tanışıp evlenmeye karar verdik. Üniversiteyi bu nedenden dolayı bitiremedim. Eşimin ailesi çok detaycı ve çok lüks yaşamayı seven bir aile… Eşim her zaman onların etkisinde kalıp benim yapamayacağım taleplerde bulunuyor. Konuşma açılınca da muhakkak bir tartışma ortamı oluyor. Yakında askere gideceğim. Eşimde, ben askerdeyken ‘Nerede kalacağım’ paniği başladı. Kendisi ‘Ailemde kalırım’ diyor. ‘İstediğim zaman da kayınvalidemlere giderim, yalnız yatıya kalmam diyor?’ Sizce bu sorunları nasıl aşabilirim?”

Evet, bu ve buna benzer sorunlar maalesef ailelerde yaşanıyor. İsterim ki herkes sorunsuz bir şekilde ailesiyle yaşasın, eşi kendisinden yerine getiremeyeceği taleplerde bulunmasın. Ama bunlar hayatın bir gerçeği. Bunu böyle kabul edip zorluklardan kaçmak yerine sorunları çözmek gerekir. Sorunları çözmek için de sevgi, şefkat, anlayış ve sabır gerekir.


eşiniz sizden yerine getirmekte zorlanacağınız taleplerde bulunursa nasıl davranmak gerekir? Böyle bir durumda en iyi davranış şekli nedir? İsterseniz bu konuya öncelikle yukarıda bahsi geçen soruna çözüm yolları önermekle başlayalım.


Eşiniz nerede rahat ediyor, kimin yanında kalmak istiyorsa, orada kalsın. Bu bir tercih ve gönül meseledir. Zorlamanın, ısrar etmenin bir faydası olmaz. Annesiyle birlikte kalmak istiyorsa, seve seve annesiyle kalsın. Bir hanımın en rahat ettiği yer şüphesiz ki annesinin evidir. Ama sizin ailenizle de ilişkiyi kesmemeye çalışsın.


Bir kişinin eşinin "yapamayacağı taleplerde" bulunmaması lazım. Çünkü evlenmeden önce eşinin gelir durumunu, aile yapısını biliyordu. Eşini zorda bırakması, bir yerde sıkboğaz etmesi aradaki sevginin, saygının ve güvenin aksamasına, azalmasına ve zayıflamasına yol açar.


Aileniz varlıklı olabilir, çok lüks yaşayabilirler, her istediğinizi alabilirler, fakat sizin aynısını eşinizden istemeniz ne gerçeklere sığar ne de aile bütünlüğüne... Hayat, alışkanlıkların terk edilmesiyle huzur içinde devam eder. Bunun için tartışmaya, münakaşa etmeye, işi açmaza, çıkmaza sürüklemeye gerek yok, ihtiyaç da yoktur.

Ailenizdeki huzuru, sevinci ve neşeyi temin eden para pul, giyim kuşam, ev eşya da değildir. Bunları aşmanız, bunları geçmeniz, bunları öncelik sırasına koymamanız lazım. Kendi ayaklarınız üzerinde durmaya çalışın, birbirinizi sevginizle ayakta tutun, kanaat etmeye, var olanla yetinmeye alışın.


Sizin lüksünüz, aşkınız, sevdanız olsun. Bunlar olmazsa maddenin de bir değeri kalmıyor. Bu hayata baştan karar vermişsiniz, kararınızda sabit kalın, birbirinize sahip çıkın, ailenizden de gelse, aranızın soğumasına göz yummayın!


Her deliye veli rolü

Bazen de aile içinde istenmeyen tartışmalar yaşanabiliyor. Eşler, tartışmayı ileri boyutlara götürüp birbirine "çek git" resti çekebiliyor. Ancak bir süre sonra kızgınlık geçince, etraf sakinleşince eşler birbirine karşı ettikleri sözlerin pişmanlığını yaşıyor.


Aile içinde tartışma olabilir, fakat tartışmayı belli bir sınır içinde tutmak lazım. Her iki taraf da aynı tonda konuşur, direnir ve diretirse, ortak kayıplar yaşanır. Bunun olmamasının çaresi "deli/veli" rolü üstlenmektir.


Bir Allah dostu, bir toplulukta konuşulanları dinler. Hepsi de hanımından dert yanmaktadır. Fakat kendisinde şikâyet filan yoktur. Derler ki: "Veli gibi bir hanıma düştün de sesin çıkmıyor." "Hayır" der, "Bizim hanım veli filan değil, kelimenin tam manasıyla delidir deli!" "Nasıl geçiniyorsun öyleyse?" dediklerinde de şu açıklamayı yapar: "Hanımla bu konuda anlaştık. İnsan öfkelenince akıl gidiyor, deli haline geliyor. Öyleyse kim öfkelenirse o an sanki o delidir. Deliye karşı ise bir veli lazımdır. Ben öfkelenirsem hemen farkına varacaksın, sabır gösterip ters cevap vermeyeceksin. Çünkü ben o an deli sayıldığımdan 'deli adamdan her şey beklenir' diyerek veli rolüne gireceksin, aklım gelinceye kadar bir deliye bir veli rolü oynayacaksın."


“Kocam ailemle görüşmemden rahatsız”

Bana gelen mektuplardan birisinde bir bayan, “Kocam ailemle görüşmemden rahatsız, onlar gelemiyor, ben gittiğimde de huzursuz ediyor. Geçerli bir sebep olmadığı halde ailemi sevmiyor, görüşmüyor. Eşime nasıl davranmalıyım?” diye soruyor. Burada yine eşlerden birisi diğerinden yapamayacağı bir şeyi, ailesi ile görüşmemesini istiyor. Bu, fıtrata uygun olmayan bir davranış ve istek.


, Kur'an, anne-babaya itaati Allah'a kulluktan sonra sayar. Peygamberimiz de, Allah'ın rızasının anne-babasının rızasına bağlı olduğunu bildirir. Erkek, ev bark sahibi olduğunda da anne-babasını ihmal etmemeli. Kadın da kendi evini, kocasına olan hizmetini veya kocasının izin vermemesini ileri sürerek anne-babasını ziyaretten uzak kalmamalı.


Anne-baba bakıma muhtaçsa, bakacak kimse de yoksa, kadın, kocası izin versin vermesin gider, ihtiyaç olduğu kadar kalır. Erkek, büyük günah işlemiş, ağır sorumluluk altına girmiş olur. Bu olayın dinî boyutudur. Bir de meselenin geçim ve psikolojik yönü var.


Önce siz kendinize düşeni yapın. Bu konunun dışında samimi, sevgi, şefkat dolu, muhabbetli konuşma ve ilişkileri artırın. Bu arada bu tür problemleri yaşayanlara da Gülay Atasoy'un "Duy Beni Sevgili Eşim!" (Nesil Yayınları) kitabını da okumalarını tavsiye ederim.


Eşinizin iyi davranmasını istiyorsanız
Bazen, eşler yaşadıkları tartışma sonucu birbirine küsüyor, konuşmuyor. İki kişi, karı koca da olsalar her konuda yüzde yüz anlaşamayabilir fakat meseleyi hemen tatlıya bağlamak çok önemlidir.

Eşinizin gönlünüzü almasını istiyorsanız, nasıl gönül alınmasını siz ona öğreteceksiniz. Zamanı gelince siz onun gönlünü alacaksınız ki, o da yeri geldiğinde sizin gönlünüzü alsın.


Kendinizi mutlu etmek istiyorsanız, önce eşinizi mutlu etmelisiniz. O mutlu oldukça siz de mutlu olursunuz. Karşınızda şen şakrak olsa, neşe dağıtıp gülüp dursa suratınızı asmaya devam edebilir misiniz?


"Ben ona küsüyorum, o da bana küsüyor" sözü evcilik oynayan küçük çocukların "küsmece"sine benziyor. Birbirinize küseceğinize şeytanı küstürseniz, şeytana surat assanız neler kazanacağınızı düşünebiliyor musunuz?


Göreceksiniz o zaman aile içinde büyüttüğünüz sorunların hiç de o kadar büyük olmadığını fark edeceksiniz. Mutlu ve huzurlu bir aile hayatı için birbirinize değil, şeytana küsün…

Kaynak:Mehmet Paksu
 
Üst