Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
İşaratü'l İcâz
İbadet
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ahmet.1" data-source="post: 468370" data-attributes="member: 1040028"><p><em><span style="font-size: 12px">ﻳَٓﺎ ﺍَﻳُّﻬَﺎ ﺍﻟﻨَّﺎﺱُ ﺍﻋْﺒُﺪُﻭﺍ ﺭَﺑَّﻜُﻢُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺧَﻠَﻘَﻜُﻢْ ﻭَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻣِﻦْ ﻗَﺒْﻠِﻜُﻢْ ﻟَﻌَﻠَّﻜُﻢْ ﺗَﺘَّﻘُﻮﻥَ ٭ ﺍَﻟَّﺬِﻯ ﺟَﻌَﻞَ ﻟَﻜُﻢُ ﺍْﻻ َﺭْﺽَ ﻓِﺮَﺍﺷًﺎ ﻭَﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀَ ﺑِﻨَٓﺎﺀً ﻭَﺍَﻧْﺰَﻝَ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻣَٓﺎﺀً ﻓَﺎَﺧْﺮَﺝَ ﺑِﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺜَّﻤَﺮَﺍﺕِ ﺭِﺯْﻗًﺎ ﻟَﻜُﻢْ ﻓَﻼ</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">ﺗَﺠْﻌَﻠُﻮﺍ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍَﻧْﺪَﺍﺩًﺍ ﻭَ ﺍَﻧْﺘُﻢْ ﺗَﻌْﻠَﻤُﻮﻥَ</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Yani: "Ey insanlar! Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine vâsıl olasınız. Ve yine Rabbinize ibadet ediniz ki; Arz'ı size döşek, semayı binanıza dam yapmış ve semadan suları indirmiş ki, sizlere rızık olmak üzere yerden meyve ve sair gıdaları çıkartsın. Öyle ise, Allah'a misil ve şerik yapmayınız. Bilirsiniz ki, Allah'tan başka mabud ve hâlıkınız yoktur."</span></em></p><p></p><p><strong><em><span style="font-size: 15px">İşarat-ül İ'caz </span></em></strong></p><p>----------------</p><p><span style="color: #008000">Vâsıl: Ulaşan, erişen, kavuşan.</span></p><p><span style="color: #008000">Arz: Yeryüzü, dünya.</span></p><p><span style="color: #008000">Sema: Gök, gökyüzü.</span></p><p><span style="color: #008000">Sair: Diğer, başka.</span></p><p><span style="color: #008000">Misil: Benzer, eş.</span></p><p><span style="color: #008000">Şerik: Ortak.</span></p><p><span style="color: #008000">Mabud: İbadet edilen, kulluk yapılan (Allah(cc)).</span></p><p><span style="color: #008000">Hâlık: Yoktan en güzel şekilde yaratan Allah(cc).</span></p><p></p><p></p><p><span style="font-size: 15px">--------------------------------------</span></p><p></p><p></p><p><strong><em><span style="font-size: 12px">Üçüncü Söz </span></em></strong></p><p><em><span style="font-size: 12px">ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">ﻳَٓﺎ ﺍَﻳُّﻬَﺎ ﺍﻟﻨَّﺎﺱُ ﺍﻋْﺒُﺪُﻭﺍ</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px"></span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">İbadet, ne büyük bir ticaret ve saadet; fısk ve sefahet, ne büyük bir hasaret ve helâket olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle...</span></em></p><p>--------------</p><p><span style="color: #008000">Fısk: Günah, dinin emir ve yasaklarını çiğnemek, İslam dininin gösterdiği doğru yoldan sapmak.</span></p><p><span style="color: #008000">Sefahet: Günah olan zevk ve eğlencelere düşkünlük.</span></p><p><span style="color: #008000">Hasaret: Hasar, zarar, ziyan. *Yoldan sapmak. Sapıtmak.</span></p><p><span style="color: #008000">Helâket: Yıkılma, mahvolma, felaket.</span></p><p><span style="color: #008000">Temsilî: Örnekle canlandırılmış.</span></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Bir vakit iki asker, uzak bir şehre gitmek için emir alıyorlar. Beraber giderler; tâ, yol ikileşir. Bir adam orada bulunur, onlara der: "Şu sağdaki yol, hiç zararı olmamakla beraber, onda giden yolculardan ondan dokuzu büyük kâr ve rahat görür. Soldaki yol ise, menfaatı olmamakla beraber, on yolcusundan dokuzu zarar görür. Hem ikisi, kısa ve uzunlukta birdirler. Yalnız bir fark var ki, intizamsız, hükûmetsiz olan sol yolun yolcusu çantasız, silâhsız gider. Zahirî bir hıffet, yalancı bir rahatlık görür. İntizam-ı askerî altındaki sağ yolun yolcusu ise, mugaddi hülâsalardan dolu dört okkalık bir çanta ve her adüvvü alt ve mağlub edecek iki kıyyelik bir mükemmel mîrî silâhı taşımaya mecburdur."</em></span></p><p>------------------------</p><p><span style="color: #008000">Zahirî: Görünüşte olan, görünen.</span></p><p><span style="color: #008000">Hıffet: Hafiflik.</span></p><p><span style="color: #008000">İntizam-ı askerî: Askerlik düzeni.</span></p><p><span style="color: #008000">Mugaddi: Gıdalı, besleyici.</span></p><p><span style="color: #008000">Adüvv: Düşman.</span></p><p><span style="color: #008000">Mîrî: Devlete ait, devletin.</span></p><p></p><p><em><span style="font-size: 12px">O iki asker, o muarrif adamın sözünü dinledikten sonra şu bahtiyar nefer, sağa gider. Bir batman ağırlığı omuzuna ve beline yükler. Fakat kalbi ve ruhu, binler batman minnetlerden ve korkulardan kurtulur. Öteki bedbaht nefer ise, askerliği bırakır. Nizama tâbi olmak istemez, sola gider. Cismi bir batman ağırlıktan kurtulur, fakat kalbi binler batman minnetler altında ve ruhu hadsiz korkular altında ezilir. Hem herkese dilenci, hem her şeyden, her hâdiseden titrer bir surette gider. Tâ, mahall-i maksuda yetişir. Orada, âsi ve kaçak cezasını görür.</span></em></p><p>-------------------------------------------------------------</p><p><span style="color: #008000">Muarrif: Tarif edici, açıklayıp bildirici, tanıtıcı.</span></p><p><span style="color: #008000">Nefer: Asker, er.</span></p><p><span style="color: #008000">Bedbaht: Bahtı kara, mutsuz, talihsiz.</span></p><p><span style="color: #008000">Hadsiz: Sınırsız, sayısız.</span></p><p><span style="color: #008000">Hâdise: Olay.</span></p><p></p><p><em><span style="font-size: 12px">Askerlik nizamını seven, çanta ve silâhını muhafaza eden ve sağa giden nefer ise, kimseden minnet almayarak, kimseden havf etmeyerek rahat-ı kalb ve vicdan ile gider. Tâ o matlub şehre yetişir. Orada, vazifesini güzelce yapan bir namuslu askere münasib bir mükâfat görür.</span></em></p><p>--------------------------------</p><p><span style="color: #008000">Havf: Korku.</span></p><p><span style="color: #008000">Matlub: İstenen, istenilen.</span></p><p></p><p><em><span style="font-size: 12px">İşte ey nefs-i serkeş! Bil ki: O iki yolcu; biri muti'-i kanun-u İlahî, birisi de âsi ve hevaya tâbi insanlardır. O yol ise, hayat yoludur ki; âlem-i ervahtan gelip kabirden geçer, âhirete gider. O çanta ve silâh ise, ibadet ve takvadır. İbadetin çendan zahirî bir ağırlığı var. Fakat manasında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki, tarif edilmez. Çünki âbid, namazında der:</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">ﺍَﺷْﻬَﺪُ ﺍَﻥْ ﻻ َٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻻ َّ ﺍﻟﻠَّﻪُ</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">Yani: "Hâlık ve Rezzak, ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat, onun elindedir. O hem Hakîm'dir, abes iş yapmaz. Hem Rahîm'dir; ihsanı, merhameti çoktur" diye itikad ettiğinden her şeyde bir hazine-i rahmet kapısını bulur. Dua ile çalar. Hem her şeyi kendi Rabbisinin emrine müsahhar görür, Rabbisine iltica eder. Tevekkül ile istinad edip her musibete karşı tahassun eder. İmanı, ona bir emniyet-i tâmme verir. Evet her hakikî hasenat gibi cesaretin dahi menbaı, imandır, ubudiyettir. Her seyyiat gibi cebanetin dahi menbaı, dalalettir. Evet tam münevver-ül kalb bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimaldir ki, onu korkutmaz. Belki hârika bir kudret-i Samedaniyeyi, lezzetli bir hayret ile seyredecek. Fakat meşhur bir münevver-ül akıl denilen kalbsiz bir fâsık feylesof ise; gökte bir kuyruklu yıldızı görse, yerde titrer. "Acaba bu serseri yıldız Arzımıza çarpmasın mı?" der; evhama düşer. (Bir vakit böyle bir yıldızdan Amerika titredi. Çokları gece vakti hanelerini terkettiler.)</span></em></p><p>--------------------------------------------</p><p><span style="color: #008000">Nefs-i serkeş: Dikkafalı ve isyankar nefis.</span></p><p><span style="color: #008000">Muti'-i kanun-u İlahî: Allah’ın(cc) koyduğu kurala uyan.</span></p><p><span style="color: #008000">Heva: Gelip geçici heves.</span></p><p><span style="color: #008000">Âlem-i ervah: Ruhlar alemi.</span></p><p><span style="color: #008000">Takva: Bütün günahlardan ve her türlü yasaklardan kendini koruma.</span></p><p><span style="color: #008000">Çendan: Gerçi.</span></p><p><span style="color: #008000">Zahirî: Görünüşte olan, görünen, dış görünüşle ilgili.</span></p><p><span style="color: #008000">Âbid: İbadet eden.</span></p><p><span style="color: #008000">Hâlık: Yoktan en güzel şekilde yaratan Allah(cc).</span></p><p><span style="color: #008000">Rezzak: Rızık verici.</span></p><p><span style="color: #008000">Hakîm: Hikmet sahibi, her şeyi gayeli ve faydalı olarak yerli yerinde yapan.</span></p><p><span style="color: #008000">Abes: Boş ve faydasız, gayesiz ve gereksiz.</span></p><p><span style="color: #008000">Rahîm: Çok merhametli, çok acıyan, çok şefkatli.</span></p><p><span style="color: #008000">İhsan: İyilik, lütuf, bağışlama, cömertlik.</span></p><p><span style="color: #008000">İtikad: İnanmak, inanç, gönülden iman.</span></p><p><span style="color: #008000">Hazine-i rahmet: Rahmet hazinesi.</span></p><p><span style="color: #008000">Müsahhar: Boyun eğip emir dinler, isteneni yapmaya hazır.</span></p><p><span style="color: #008000">İltica: Sığınma.</span></p><p><span style="color: #008000">Tevekkül: Allah’a(cc) güvenmek, Allah’a dayanmak, yapılması gerekenleri elinden geldiğince yapıp gerisini Allah’a bırakma. </span></p><p><span style="color: #008000">İstinad: Dayanma.</span></p><p><span style="color: #008000">Musibet: Afet, bela, felaket.</span></p><p><span style="color: #008000">Tahassun: Sığınma.</span></p><p><span style="color: #008000">Emniyet-i tâmme: Tam ve eksiksiz güven ve korkusuzluk.</span></p><p><span style="color: #008000">Hasenat: İyilikler, sevaplar.</span></p><p><span style="color: #008000">Menbaı: Kaynağı.</span></p><p><span style="color: #008000">Ubudiyet: Allah’ın(cc) emir ve yasaklarına uymak, kulluk.</span></p><p><span style="color: #008000">Seyyiat: Günahlar, kötülükler, suçlar.</span></p><p><span style="color: #008000">Cebanet: Korkaklık.</span></p><p><span style="color: #008000">Dalalet: Sapıtma, doğru yoldan ayrılma, iman ve İslam yolundan sapmak.</span></p><p><span style="color: #008000">Münevver-ül kalb: Kalbi nurlanmış, kalbi aydınlanmış.</span></p><p><span style="color: #008000">Küre-i arz: Yer küre, dünya.</span></p><p><span style="color: #008000">Kudret-i Samedaniye: Samed olan Allah’a(cc) ait kudret. Her şey her an kendisine muhtaçken kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın(cc) sonsuz güç ve kuvveti.</span></p><p><span style="color: #008000">Münevver-ül akıl: Aklı nurlanmış, aklı aydınlanmış.</span></p><p><span style="color: #008000">Fâsık: Günahkar, Allah’ın(cc) emirlerinin dışına çıkan.</span></p><p><span style="color: #008000">Feylesof: Filozof, felsefe ile uğraşan.</span></p><p><span style="color: #008000">Arz: Yeryüzü, dünya.</span></p><p><span style="color: #008000">Evham: Vehimler, kuruntular, olmayanı var zannetme.</span></p><p><span style="color: #008000">Hane: Ev.</span></p><p></p><p><em><span style="font-size: 12px">Evet insan, nihayetsiz şeylere muhtaç olduğu halde; sermayesi hiç hükmünde... Hem nihayetsiz musibetlere maruz olduğu halde; iktidarı, hiç hükmünde bir şey... Âdeta sermaye ve iktidarının dairesi, eli nereye yetişirse o kadardır. Fakat emelleri, arzuları ve elemleri ve belaları ise; dairesi, gözü, hayali nereye yetişirse ve gidinceye kadar geniştir. Bu derece âciz ve zaîf, fakir ve muhtaç olan ruh-u beşere ibadet, tevekkül, tevhid, teslim; ne kadar azîm bir kâr, bir saadet, bir nimet olduğunu, bütün bütün kör olmayan görür, derk eder. Malûmdur ki: Zararsız yol, zararlı yola -velev on ihtimalden bir ihtimal ile olsa- tercih edilir. Halbuki mes'elemiz olan ubudiyet yolu, zararsız olmakla beraber ondan dokuz ihtimal ile bir saadet-i ebediye hazinesi vardır. Fısk ve sefahet yolu ise; -hattâ fâsıkın itirafıyla dahi- menfaatsız olduğu halde, ondan dokuz ihtimal ile şekavet-i ebediye helâketi bulunduğu; icma ve tevatür derecesinde hadsiz ehl-i ihtisasın ve müşahedenin şehadetiyle sabittir. Ve ehl-i zevkin ve keşfin ihbaratıyla muhakkaktır.</span></em></p><p>----------------------------</p><p><span style="color: #008000">Nihayetsiz: Sonsuz.</span></p><p><span style="color: #008000">Maruz: Uğrayan, uğramış.</span></p><p><span style="color: #008000">İktidar: Güç, kuvvet.</span></p><p><span style="color: #008000">Emel: Ümit, ummak, kuvvetli istek.</span></p><p><span style="color: #008000">Arzu: İstek.</span></p><p><span style="color: #008000">Elem: Acı, dert, kaygı.</span></p><p><span style="color: #008000">Âciz: Güçsüz, gücü yetmez.</span></p><p><span style="color: #008000">Ruh-u beşer: Beşer ruhu, insan ruhu.</span></p><p><span style="color: #008000">Tevhid: Birleme, birlik, birtek Allah’tan(cc) başka ilah olmadığına inanmak.</span></p><p><span style="color: #008000">Azîm: Büyük, yüce.</span></p><p><span style="color: #008000">Derk: Anlamak.</span></p><p><span style="color: #008000">Velev: Eğer, her ne kadar, hatta, isterse.</span></p><p><span style="color: #008000">Saadet-i ebediye: Bitmez ve tükenmez sonsuz mutluluk.</span></p><p><span style="color: #008000">Şekavet-i ebediye: Devamlı ve sonsuz sürecek bela ve sıkıntılara düşmek.</span></p><p><span style="color: #008000">Helâket: Yıkılma, mahvolma, felaket.</span></p><p><span style="color: #008000">İcma: Fikir birliği.</span></p><p><span style="color: #008000">Ehl-i ihtisas: İhtisas sahipleri, uzmanlar.</span></p><p><span style="color: #008000">Müşahede: Görme, seyretme.</span></p><p><span style="color: #008000">Muhakkak: Kesin, şüphesiz.</span></p><p><span style="color: #008000"></span></p><p><em><span style="font-size: 12px">Elhasıl: Âhiret gibi, dünya saadeti dahi, ibadette ve Allah'a asker olmaktadır. Öyle ise, biz daima</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﻄَّﺎﻋَﺔِ ﻭَﺍﻟﺘَّﻮْﻓِﻴﻖِ</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">demeliyiz. Ve müslüman olduğumuza şükretmeliyiz.</span></em></p><p>------------------------</p><p><span style="color: #008000">Elhasıl: Kısacası, sözün kısası ve özü.</span></p><p></p><p><em><strong><span style="font-size: 15px">SÖZLER / Üçünü Söz </span></strong></em></p><p></p><p><span style="font-size: 15px">-------------------------------------------------------------</span></p><p></p><p></p><p><em><span style="font-size: 12px">İbadetin manası şudur ki: Dergâh-ı İlahîde abd, kendi kusurunu ve acz ve fakrını görüp kemal-i rububiyetin ve kudret-i Samedaniyenin ve rahmet-i İlahiyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir. Yani rububiyetin saltanatı, nasılki ubudiyeti ve itaati ister; rububiyetin kudsiyeti, paklığı dahi ister ki: Abd, kendi kusurunu görüp istiğfar ile ve Rabbını bütün nekaisten pâk ve müberra ve ehl-i dalaletin efkâr-ı bâtılasından münezzeh ve muallâ ve kâinatın bütün kusuratından mukaddes ve muarrâ olduğunu; tesbih ile Sübhanallah ile ilân etsin.</span></em></p><p>-----------------------------------------</p><p><span style="color: #008000">Dergâh-ı İlahî: Allah’ın(cc) huzuru.</span></p><p><span style="color: #008000">Abd: Kul.</span></p><p><span style="color: #008000">Acz: Güçsüzlük, kuvvetsizlik.</span></p><p><span style="color: #008000">Fakr: Fakirlik, yoksulluk.</span></p><p><span style="color: #008000">Kemal-i rububiyet: Varlıkları yetiştirme ve terbiye etmekteki mükemmellik.</span></p><p><span style="color: #008000">Kudret-i Samedaniye: Samed olan Allah’a(cc) ait kudret. Her şey her an kendisine muhtaçken kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın(cc) sonsuz güç ve kuvveti.</span></p><p><span style="color: #008000">Rahmet-i İlahiye: Allah’ın(cc) merhameti.</span></p><p><span style="color: #008000">Rububiyet: Allah’ın(cc) terbiyecilik sıfatı, Allah’ın her şeyin sahibi, ihtiyaçlarının karşılayıcısı ve terbiye edicisi olması</span></p><p><span style="color: #008000">Saltanat: İdare etme gücü, yönetme gücü, padişahlık.</span></p><p><span style="color: #008000">Ubudiyet: Kulluk.</span></p><p><span style="color: #008000">Kudsiyet: Mukaddeslik, kutsallık.</span></p><p><span style="color: #008000">İstiğfar: Af dileme, Allah’tan(cc) bağışlanma isteme, tövbe etme.</span></p><p><span style="color: #008000">Nekais: Noksanlıklar, noksanlar.</span></p><p><span style="color: #008000">Pâk: Temiz, saf, katıksız.</span></p><p><span style="color: #008000">Müberra: Fenalıktan uzak kalmış. Temiz. Noksansız.</span></p><p><span style="color: #008000">Ehl-i dalalet: Dalalet ehli. Kur’anın gösterdiği yoldan ayrılanlar, iman ve İslam yolundan sapanlar.</span></p><p><span style="color: #008000">Efkâr-ı bâtıla: Batıl fikirler, asılsız uydurma düşünceler.</span></p><p><span style="color: #008000">Münezzeh: Temiz, pak, arınmış.</span></p><p><span style="color: #008000">Muallâ: Yüksek, yüce.</span></p><p><span style="color: #008000">Kusurat: Kusurlar.</span></p><p><span style="color: #008000">Sübhanallah: Her türlü eksikliklerden ve noksanlıklardan uzak ve kusursuz olan Allah(cc).</span></p><p></p><p><em><strong><span style="font-size: 15px">SÖZLER (Dokuzucu Söz / 2. Nota’dan)</span></strong></em></p><p></p><p></p><p><span style="font-size: 15px">--------------------------------------------------</span></p><p></p><p></p><p><em><span style="font-size: 12px">İbadetin şahsî kemalâta sebeb olduğunun izahı:</span></em></p><p><em><span style="font-size: 12px">İnsan cismen küçük, zaîf ve âciz olmakla beraber, hayvanattan addedildiği halde, pek yüksek bir ruhu taşıyor ve pek büyük bir istidada mâliktir ve hasredilmeyecek derecede meyilleri vardır ve gayr-ı mütenahî emeller sahibidir ve addedilemez fikirleri vardır ve gayr-ı mahdud şeheviye ve gazabiye gibi kuvveleri vardır ve öyle acaib bir yaratılışı vardır ki, sanki bütün enva' ve âlemlere fihriste olarak yaratılmıştır.</span></em></p><p>------------------------------------------</p><p><span style="color: #008000">Şahsî: Şahsa ait, kişiyle ilgili, kişisel.</span></p><p><span style="color: #008000">Kemalât: Kemaller, mükemmellikler, olgunluklar, üstünlükler.</span></p><p><span style="color: #008000">Cismen: Cisim olarak.</span></p><p><span style="color: #008000">Hayvanat: Hayvanlar.</span></p><p><span style="color: #008000">İstidad: Kabiliyet, yetenek.</span></p><p><span style="color: #008000">Mâlik: Sahip.</span></p><p><span style="color: #008000">Gayr-ı mütenahî: Sonsuz, nihayet bulmaz, bitmez.</span></p><p><span style="color: #008000">Emel: Ümit, kuvvetli istek, ummak.</span></p><p><span style="color: #008000">Gayr-ı mahdud: Sınırsız, sonsuz, sayısız.</span></p><p><span style="color: #008000">Şeheviye: Şehvetle ilgili.</span></p><p><span style="color: #008000">Gazabiye: Hiddetle ilgili, öfke ile ilgili.</span></p><p><span style="color: #008000">Enva': Nevler, türler, çeşitler.</span></p><p></p><p><em><span style="font-size: 12px">İşte böyle bir insanın o yüksek ruhunu inbisat ettiren, ibadettir; istidadlarını inkişaf ettiren, ibadettir; meyillerini temyiz ve tenzih ettiren, ibadettir; emellerini tahakkuk ettiren ibadettir; fikirlerini tevsi' ve intizam altına alan, ibadettir; şeheviye ve gazabiye kuvvelerini hadd altına alan, ibadettir; zahirî ve bâtınî uzuvlarını ve duygularını kirleten tabiat paslarını izale eden, ibadettir; insanı mukadder olan kemalâtına yetiştiren, ibadettir; abd ile Mabud arasında en yüksek ve en latif olan nisbet, ancak ibadettir. Evet kemalât-ı beşeriyenin en yükseği, şu nisbet ve münasebettir.</span></em></p><p>---------------------------------------------</p><p><span style="color: #008000">İnbisat: Genişleme, yayılma, genleşme.</span></p><p><span style="color: #008000">İbadet: Kulluk, Allah’ın(cc) emir ve yasaklarına uyma.</span></p><p><span style="color: #008000">İstidad: Kabiliyet, yetenek.</span></p><p><span style="color: #008000">İnkişaf: Açılma, meydana çıkma, gelişme, ilerleme.</span></p><p><span style="color: #008000">Temyiz: Ayırmak, ayırt etmek, seçmek.</span></p><p><span style="color: #008000">Tevsi': Genişletme.</span></p><p><span style="color: #008000">Hadd: Sınır, hudud, çizgi.</span></p><p><span style="color: #008000">Zahirî: Görünüşte olan, görünen, dış görünüşle ilgili.</span></p><p><span style="color: #008000">Bâtınî: İçteki, görünmez içle ilgili.</span></p><p><span style="color: #008000">İzale: Giderme, ortadan kaldırma.</span></p><p><span style="color: #008000">Mukadder: Takdir edilmiş, belirlenmiş.</span></p><p></p><p><strong><em><span style="font-size: 12px">İhtar: </span></em></strong></p><p><em><span style="font-size: 12px">İbadetin ruhu, ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir faide ibadete illet gösterilse, o ibadet bâtıldır. Faideler, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar.</span></em></p><p>----------------</p><p><span style="color: #008000">Hikmet: Gözetilen fayda ve gaye. İnsanın, mevcudatın hakikatlerini(gerçeklerini) bilip hayırlı işler yapmak sıfatı.</span></p><p><span style="color: #008000">Faide: Fayda, yarar.</span></p><p><span style="color: #008000">İllet: Asıl sebep, temel sebep.</span></p><p><span style="color: #008000">Bâtıl: Asılsız, gerçek dışı, yalan ve yanlış.</span></p><p><span style="color: #008000">Müreccih: Tercih eden, üstün tutan.</span></p><p></p><p><em><span style="font-size: 15px"><strong>İşarat-ül İ'caz</strong></span></em></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ahmet.1, post: 468370, member: 1040028"] [I][SIZE=3]ﻳَٓﺎ ﺍَﻳُّﻬَﺎ ﺍﻟﻨَّﺎﺱُ ﺍﻋْﺒُﺪُﻭﺍ ﺭَﺑَّﻜُﻢُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺧَﻠَﻘَﻜُﻢْ ﻭَ ﺍﻟَّﺬِﻳﻦَ ﻣِﻦْ ﻗَﺒْﻠِﻜُﻢْ ﻟَﻌَﻠَّﻜُﻢْ ﺗَﺘَّﻘُﻮﻥَ ٭ ﺍَﻟَّﺬِﻯ ﺟَﻌَﻞَ ﻟَﻜُﻢُ ﺍْﻻ َﺭْﺽَ ﻓِﺮَﺍﺷًﺎ ﻭَﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀَ ﺑِﻨَٓﺎﺀً ﻭَﺍَﻧْﺰَﻝَ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺴَّﻤَٓﺎﺀِ ﻣَٓﺎﺀً ﻓَﺎَﺧْﺮَﺝَ ﺑِﻪِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺜَّﻤَﺮَﺍﺕِ ﺭِﺯْﻗًﺎ ﻟَﻜُﻢْ ﻓَﻼ ﺗَﺠْﻌَﻠُﻮﺍ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍَﻧْﺪَﺍﺩًﺍ ﻭَ ﺍَﻧْﺘُﻢْ ﺗَﻌْﻠَﻤُﻮﻥَ Yani: "Ey insanlar! Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takva mertebesine vâsıl olasınız. Ve yine Rabbinize ibadet ediniz ki; Arz'ı size döşek, semayı binanıza dam yapmış ve semadan suları indirmiş ki, sizlere rızık olmak üzere yerden meyve ve sair gıdaları çıkartsın. Öyle ise, Allah'a misil ve şerik yapmayınız. Bilirsiniz ki, Allah'tan başka mabud ve hâlıkınız yoktur."[/SIZE][/I] [B][I][SIZE=4]İşarat-ül İ'caz [/SIZE][/I][/B] ---------------- [COLOR="#008000"]Vâsıl: Ulaşan, erişen, kavuşan. Arz: Yeryüzü, dünya. Sema: Gök, gökyüzü. Sair: Diğer, başka. Misil: Benzer, eş. Şerik: Ortak. Mabud: İbadet edilen, kulluk yapılan (Allah(cc)). Hâlık: Yoktan en güzel şekilde yaratan Allah(cc).[/COLOR] [SIZE=4]--------------------------------------[/SIZE] [B][I][SIZE=3]Üçüncü Söz [/SIZE][/I][/B] [I][SIZE=3]ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ ﻳَٓﺎ ﺍَﻳُّﻬَﺎ ﺍﻟﻨَّﺎﺱُ ﺍﻋْﺒُﺪُﻭﺍ İbadet, ne büyük bir ticaret ve saadet; fısk ve sefahet, ne büyük bir hasaret ve helâket olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak, dinle...[/SIZE][/I] -------------- [COLOR="#008000"]Fısk: Günah, dinin emir ve yasaklarını çiğnemek, İslam dininin gösterdiği doğru yoldan sapmak. Sefahet: Günah olan zevk ve eğlencelere düşkünlük. Hasaret: Hasar, zarar, ziyan. *Yoldan sapmak. Sapıtmak. Helâket: Yıkılma, mahvolma, felaket. Temsilî: Örnekle canlandırılmış.[/COLOR] [SIZE=3][I]Bir vakit iki asker, uzak bir şehre gitmek için emir alıyorlar. Beraber giderler; tâ, yol ikileşir. Bir adam orada bulunur, onlara der: "Şu sağdaki yol, hiç zararı olmamakla beraber, onda giden yolculardan ondan dokuzu büyük kâr ve rahat görür. Soldaki yol ise, menfaatı olmamakla beraber, on yolcusundan dokuzu zarar görür. Hem ikisi, kısa ve uzunlukta birdirler. Yalnız bir fark var ki, intizamsız, hükûmetsiz olan sol yolun yolcusu çantasız, silâhsız gider. Zahirî bir hıffet, yalancı bir rahatlık görür. İntizam-ı askerî altındaki sağ yolun yolcusu ise, mugaddi hülâsalardan dolu dört okkalık bir çanta ve her adüvvü alt ve mağlub edecek iki kıyyelik bir mükemmel mîrî silâhı taşımaya mecburdur."[/I][/SIZE] ------------------------ [COLOR="#008000"]Zahirî: Görünüşte olan, görünen. Hıffet: Hafiflik. İntizam-ı askerî: Askerlik düzeni. Mugaddi: Gıdalı, besleyici. Adüvv: Düşman. Mîrî: Devlete ait, devletin.[/COLOR] [I][SIZE=3]O iki asker, o muarrif adamın sözünü dinledikten sonra şu bahtiyar nefer, sağa gider. Bir batman ağırlığı omuzuna ve beline yükler. Fakat kalbi ve ruhu, binler batman minnetlerden ve korkulardan kurtulur. Öteki bedbaht nefer ise, askerliği bırakır. Nizama tâbi olmak istemez, sola gider. Cismi bir batman ağırlıktan kurtulur, fakat kalbi binler batman minnetler altında ve ruhu hadsiz korkular altında ezilir. Hem herkese dilenci, hem her şeyden, her hâdiseden titrer bir surette gider. Tâ, mahall-i maksuda yetişir. Orada, âsi ve kaçak cezasını görür.[/SIZE][/I] ------------------------------------------------------------- [COLOR="#008000"]Muarrif: Tarif edici, açıklayıp bildirici, tanıtıcı. Nefer: Asker, er. Bedbaht: Bahtı kara, mutsuz, talihsiz. Hadsiz: Sınırsız, sayısız. Hâdise: Olay.[/COLOR] [I][SIZE=3]Askerlik nizamını seven, çanta ve silâhını muhafaza eden ve sağa giden nefer ise, kimseden minnet almayarak, kimseden havf etmeyerek rahat-ı kalb ve vicdan ile gider. Tâ o matlub şehre yetişir. Orada, vazifesini güzelce yapan bir namuslu askere münasib bir mükâfat görür.[/SIZE][/I] -------------------------------- [COLOR="#008000"]Havf: Korku. Matlub: İstenen, istenilen.[/COLOR] [I][SIZE=3]İşte ey nefs-i serkeş! Bil ki: O iki yolcu; biri muti'-i kanun-u İlahî, birisi de âsi ve hevaya tâbi insanlardır. O yol ise, hayat yoludur ki; âlem-i ervahtan gelip kabirden geçer, âhirete gider. O çanta ve silâh ise, ibadet ve takvadır. İbadetin çendan zahirî bir ağırlığı var. Fakat manasında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki, tarif edilmez. Çünki âbid, namazında der: ﺍَﺷْﻬَﺪُ ﺍَﻥْ ﻻ َٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻻ َّ ﺍﻟﻠَّﻪُ Yani: "Hâlık ve Rezzak, ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat, onun elindedir. O hem Hakîm'dir, abes iş yapmaz. Hem Rahîm'dir; ihsanı, merhameti çoktur" diye itikad ettiğinden her şeyde bir hazine-i rahmet kapısını bulur. Dua ile çalar. Hem her şeyi kendi Rabbisinin emrine müsahhar görür, Rabbisine iltica eder. Tevekkül ile istinad edip her musibete karşı tahassun eder. İmanı, ona bir emniyet-i tâmme verir. Evet her hakikî hasenat gibi cesaretin dahi menbaı, imandır, ubudiyettir. Her seyyiat gibi cebanetin dahi menbaı, dalalettir. Evet tam münevver-ül kalb bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimaldir ki, onu korkutmaz. Belki hârika bir kudret-i Samedaniyeyi, lezzetli bir hayret ile seyredecek. Fakat meşhur bir münevver-ül akıl denilen kalbsiz bir fâsık feylesof ise; gökte bir kuyruklu yıldızı görse, yerde titrer. "Acaba bu serseri yıldız Arzımıza çarpmasın mı?" der; evhama düşer. (Bir vakit böyle bir yıldızdan Amerika titredi. Çokları gece vakti hanelerini terkettiler.)[/SIZE][/I] -------------------------------------------- [COLOR="#008000"]Nefs-i serkeş: Dikkafalı ve isyankar nefis. Muti'-i kanun-u İlahî: Allah’ın(cc) koyduğu kurala uyan. Heva: Gelip geçici heves. Âlem-i ervah: Ruhlar alemi. Takva: Bütün günahlardan ve her türlü yasaklardan kendini koruma. Çendan: Gerçi. Zahirî: Görünüşte olan, görünen, dış görünüşle ilgili. Âbid: İbadet eden. Hâlık: Yoktan en güzel şekilde yaratan Allah(cc). Rezzak: Rızık verici. Hakîm: Hikmet sahibi, her şeyi gayeli ve faydalı olarak yerli yerinde yapan. Abes: Boş ve faydasız, gayesiz ve gereksiz. Rahîm: Çok merhametli, çok acıyan, çok şefkatli. İhsan: İyilik, lütuf, bağışlama, cömertlik. İtikad: İnanmak, inanç, gönülden iman. Hazine-i rahmet: Rahmet hazinesi. Müsahhar: Boyun eğip emir dinler, isteneni yapmaya hazır. İltica: Sığınma. Tevekkül: Allah’a(cc) güvenmek, Allah’a dayanmak, yapılması gerekenleri elinden geldiğince yapıp gerisini Allah’a bırakma. İstinad: Dayanma. Musibet: Afet, bela, felaket. Tahassun: Sığınma. Emniyet-i tâmme: Tam ve eksiksiz güven ve korkusuzluk. Hasenat: İyilikler, sevaplar. Menbaı: Kaynağı. Ubudiyet: Allah’ın(cc) emir ve yasaklarına uymak, kulluk. Seyyiat: Günahlar, kötülükler, suçlar. Cebanet: Korkaklık. Dalalet: Sapıtma, doğru yoldan ayrılma, iman ve İslam yolundan sapmak. Münevver-ül kalb: Kalbi nurlanmış, kalbi aydınlanmış. Küre-i arz: Yer küre, dünya. Kudret-i Samedaniye: Samed olan Allah’a(cc) ait kudret. Her şey her an kendisine muhtaçken kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın(cc) sonsuz güç ve kuvveti. Münevver-ül akıl: Aklı nurlanmış, aklı aydınlanmış. Fâsık: Günahkar, Allah’ın(cc) emirlerinin dışına çıkan. Feylesof: Filozof, felsefe ile uğraşan. Arz: Yeryüzü, dünya. Evham: Vehimler, kuruntular, olmayanı var zannetme. Hane: Ev.[/COLOR] [I][SIZE=3]Evet insan, nihayetsiz şeylere muhtaç olduğu halde; sermayesi hiç hükmünde... Hem nihayetsiz musibetlere maruz olduğu halde; iktidarı, hiç hükmünde bir şey... Âdeta sermaye ve iktidarının dairesi, eli nereye yetişirse o kadardır. Fakat emelleri, arzuları ve elemleri ve belaları ise; dairesi, gözü, hayali nereye yetişirse ve gidinceye kadar geniştir. Bu derece âciz ve zaîf, fakir ve muhtaç olan ruh-u beşere ibadet, tevekkül, tevhid, teslim; ne kadar azîm bir kâr, bir saadet, bir nimet olduğunu, bütün bütün kör olmayan görür, derk eder. Malûmdur ki: Zararsız yol, zararlı yola -velev on ihtimalden bir ihtimal ile olsa- tercih edilir. Halbuki mes'elemiz olan ubudiyet yolu, zararsız olmakla beraber ondan dokuz ihtimal ile bir saadet-i ebediye hazinesi vardır. Fısk ve sefahet yolu ise; -hattâ fâsıkın itirafıyla dahi- menfaatsız olduğu halde, ondan dokuz ihtimal ile şekavet-i ebediye helâketi bulunduğu; icma ve tevatür derecesinde hadsiz ehl-i ihtisasın ve müşahedenin şehadetiyle sabittir. Ve ehl-i zevkin ve keşfin ihbaratıyla muhakkaktır.[/SIZE][/I] ---------------------------- [COLOR="#008000"]Nihayetsiz: Sonsuz. Maruz: Uğrayan, uğramış. İktidar: Güç, kuvvet. Emel: Ümit, ummak, kuvvetli istek. Arzu: İstek. Elem: Acı, dert, kaygı. Âciz: Güçsüz, gücü yetmez. Ruh-u beşer: Beşer ruhu, insan ruhu. Tevhid: Birleme, birlik, birtek Allah’tan(cc) başka ilah olmadığına inanmak. Azîm: Büyük, yüce. Derk: Anlamak. Velev: Eğer, her ne kadar, hatta, isterse. Saadet-i ebediye: Bitmez ve tükenmez sonsuz mutluluk. Şekavet-i ebediye: Devamlı ve sonsuz sürecek bela ve sıkıntılara düşmek. Helâket: Yıkılma, mahvolma, felaket. İcma: Fikir birliği. Ehl-i ihtisas: İhtisas sahipleri, uzmanlar. Müşahede: Görme, seyretme. Muhakkak: Kesin, şüphesiz. [/COLOR] [I][SIZE=3]Elhasıl: Âhiret gibi, dünya saadeti dahi, ibadette ve Allah'a asker olmaktadır. Öyle ise, biz daima ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﻄَّﺎﻋَﺔِ ﻭَﺍﻟﺘَّﻮْﻓِﻴﻖِ demeliyiz. Ve müslüman olduğumuza şükretmeliyiz.[/SIZE][/I] ------------------------ [COLOR="#008000"]Elhasıl: Kısacası, sözün kısası ve özü.[/COLOR] [I][B][SIZE=4]SÖZLER / Üçünü Söz [/SIZE][/B][/I] [SIZE=4]-------------------------------------------------------------[/SIZE] [I][SIZE=3]İbadetin manası şudur ki: Dergâh-ı İlahîde abd, kendi kusurunu ve acz ve fakrını görüp kemal-i rububiyetin ve kudret-i Samedaniyenin ve rahmet-i İlahiyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir. Yani rububiyetin saltanatı, nasılki ubudiyeti ve itaati ister; rububiyetin kudsiyeti, paklığı dahi ister ki: Abd, kendi kusurunu görüp istiğfar ile ve Rabbını bütün nekaisten pâk ve müberra ve ehl-i dalaletin efkâr-ı bâtılasından münezzeh ve muallâ ve kâinatın bütün kusuratından mukaddes ve muarrâ olduğunu; tesbih ile Sübhanallah ile ilân etsin.[/SIZE][/I] ----------------------------------------- [COLOR="#008000"]Dergâh-ı İlahî: Allah’ın(cc) huzuru. Abd: Kul. Acz: Güçsüzlük, kuvvetsizlik. Fakr: Fakirlik, yoksulluk. Kemal-i rububiyet: Varlıkları yetiştirme ve terbiye etmekteki mükemmellik. Kudret-i Samedaniye: Samed olan Allah’a(cc) ait kudret. Her şey her an kendisine muhtaçken kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın(cc) sonsuz güç ve kuvveti. Rahmet-i İlahiye: Allah’ın(cc) merhameti. Rububiyet: Allah’ın(cc) terbiyecilik sıfatı, Allah’ın her şeyin sahibi, ihtiyaçlarının karşılayıcısı ve terbiye edicisi olması Saltanat: İdare etme gücü, yönetme gücü, padişahlık. Ubudiyet: Kulluk. Kudsiyet: Mukaddeslik, kutsallık. İstiğfar: Af dileme, Allah’tan(cc) bağışlanma isteme, tövbe etme. Nekais: Noksanlıklar, noksanlar. Pâk: Temiz, saf, katıksız. Müberra: Fenalıktan uzak kalmış. Temiz. Noksansız. Ehl-i dalalet: Dalalet ehli. Kur’anın gösterdiği yoldan ayrılanlar, iman ve İslam yolundan sapanlar. Efkâr-ı bâtıla: Batıl fikirler, asılsız uydurma düşünceler. Münezzeh: Temiz, pak, arınmış. Muallâ: Yüksek, yüce. Kusurat: Kusurlar. Sübhanallah: Her türlü eksikliklerden ve noksanlıklardan uzak ve kusursuz olan Allah(cc).[/COLOR] [I][B][SIZE=4]SÖZLER (Dokuzucu Söz / 2. Nota’dan)[/SIZE][/B][/I] [SIZE=4]--------------------------------------------------[/SIZE] [I][SIZE=3]İbadetin şahsî kemalâta sebeb olduğunun izahı: İnsan cismen küçük, zaîf ve âciz olmakla beraber, hayvanattan addedildiği halde, pek yüksek bir ruhu taşıyor ve pek büyük bir istidada mâliktir ve hasredilmeyecek derecede meyilleri vardır ve gayr-ı mütenahî emeller sahibidir ve addedilemez fikirleri vardır ve gayr-ı mahdud şeheviye ve gazabiye gibi kuvveleri vardır ve öyle acaib bir yaratılışı vardır ki, sanki bütün enva' ve âlemlere fihriste olarak yaratılmıştır.[/SIZE][/I] ------------------------------------------ [COLOR="#008000"]Şahsî: Şahsa ait, kişiyle ilgili, kişisel. Kemalât: Kemaller, mükemmellikler, olgunluklar, üstünlükler. Cismen: Cisim olarak. Hayvanat: Hayvanlar. İstidad: Kabiliyet, yetenek. Mâlik: Sahip. Gayr-ı mütenahî: Sonsuz, nihayet bulmaz, bitmez. Emel: Ümit, kuvvetli istek, ummak. Gayr-ı mahdud: Sınırsız, sonsuz, sayısız. Şeheviye: Şehvetle ilgili. Gazabiye: Hiddetle ilgili, öfke ile ilgili. Enva': Nevler, türler, çeşitler.[/COLOR] [I][SIZE=3]İşte böyle bir insanın o yüksek ruhunu inbisat ettiren, ibadettir; istidadlarını inkişaf ettiren, ibadettir; meyillerini temyiz ve tenzih ettiren, ibadettir; emellerini tahakkuk ettiren ibadettir; fikirlerini tevsi' ve intizam altına alan, ibadettir; şeheviye ve gazabiye kuvvelerini hadd altına alan, ibadettir; zahirî ve bâtınî uzuvlarını ve duygularını kirleten tabiat paslarını izale eden, ibadettir; insanı mukadder olan kemalâtına yetiştiren, ibadettir; abd ile Mabud arasında en yüksek ve en latif olan nisbet, ancak ibadettir. Evet kemalât-ı beşeriyenin en yükseği, şu nisbet ve münasebettir.[/SIZE][/I] --------------------------------------------- [COLOR="#008000"]İnbisat: Genişleme, yayılma, genleşme. İbadet: Kulluk, Allah’ın(cc) emir ve yasaklarına uyma. İstidad: Kabiliyet, yetenek. İnkişaf: Açılma, meydana çıkma, gelişme, ilerleme. Temyiz: Ayırmak, ayırt etmek, seçmek. Tevsi': Genişletme. Hadd: Sınır, hudud, çizgi. Zahirî: Görünüşte olan, görünen, dış görünüşle ilgili. Bâtınî: İçteki, görünmez içle ilgili. İzale: Giderme, ortadan kaldırma. Mukadder: Takdir edilmiş, belirlenmiş.[/COLOR] [B][I][SIZE=3]İhtar: [/SIZE][/I][/B] [I][SIZE=3]İbadetin ruhu, ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir faide ibadete illet gösterilse, o ibadet bâtıldır. Faideler, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar.[/SIZE][/I] ---------------- [COLOR="#008000"]Hikmet: Gözetilen fayda ve gaye. İnsanın, mevcudatın hakikatlerini(gerçeklerini) bilip hayırlı işler yapmak sıfatı. Faide: Fayda, yarar. İllet: Asıl sebep, temel sebep. Bâtıl: Asılsız, gerçek dışı, yalan ve yanlış. Müreccih: Tercih eden, üstün tutan.[/COLOR] [I][SIZE=4][B]İşarat-ül İ'caz[/B][/SIZE][/I] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
İşaratü'l İcâz
İbadet
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst