GuLSerbeti
Well-known member
İki damla kar
Kalbi çok kırılmıştı ona. Barışmak için ona saksıda bir kış menekşesi göndermiş ve telefonda defalarca özür dilemiş olsa dahi, kırgınlığı henüz geçmemişti.
Menekşe saksısını mutfakta camın önüne yerleştirmiş, mor üzerine sarı nakışlı yüzüne mahzun mahzun bakarken, bir yandan düşünüyordu.
O ne fedakârlıklar etmişti bu yuva için. İki meyvesi vardı yuvalarının. Biri kız, biri oğlan. Dünyalar tatlısı iki güzel yavru. Şu anda okuldaydılar.
Bir ara yine baktı menekşesine. Açılmış çiçeklerden biri yapraklarını dökmüştü. İçinde tohum tutmaya başlamış bir yuvacık vardı. Diğer çiçeklerin de tohum tutmuş hallerini düşününce, onun çok zengin olduğunu düşündü. Bire binler katan bir bereket. Bu zenginlik, ona Rabbi tarafından ihsan edilmişti.
O da bu menekşe gibi, bereketli sevgi çiçekleri açmakta iken, hiç lâyık olmadığı sözlerle kalbini kıran beyi, kalbine kış mevsimi gibi çöküp, içindeki çiçekleri soldurmuştu. Ona dargındı... Dargındı işte.
Bu arada zil çaldı. Hemen kapıya koşturdu. Tek dertdaşı, can yoldaşı bir hanım arkadaşı gelmişti. Buyur etti. Sohbetin ilerlediği bir saatte de, kalbindeki kırgınlıktan, bu kırgınlığı gidermek için gönderilen kış menekşesinden bahsetti ve tohum tutmuş dalını gösterdi.
Arkadaşı, ''Bu tohumların içinde ne var?'' diye sordu. Anlamsız bir soru olduğunu düşünmesine rağmen, ''Menekşe tabii'' diye cevapladı.
Arkadaşı, ''Beyini seviyorsun, değil mi?'' diye sorduğunda, ''Ne alâkasız şeyler soruyor'' demesine rağmen, iç çekerek yine cevap verdi.
''Eh, kırgın olsam da, seviyorum elbette. Çok güzel günlerimiz de oldu onunla. Sevgi, hemen kestirilip atılacak bir şey değil ki!''
Sonra ''Bu kış menekşeleri kar yağsa da açılıyorlar, değil mi?'' deyince, çok şaşırdı, ama bozuntuya vermeden, ''Evet'' dedi.
Arkadaşı, ''Canım, bak! Biz de bu menekşeler gibi dayanıklı olmalıyız. Hemen iki damla kar yağdı diye, sevgiye tohum tutan kalbimizin açacağı çiçeklerin solmasına izin vermemeliyiz. İnsan bu. Elbette hatasız olamıyor. Ama belki bir sıkıntısı, problemi vardır onun da. Kalbin hâlâ sevgiye tohum tutmakta iken ve onu sevdiğini biliyorken, şu kırgınlığı kalbinden atsan da, yine yüzüne gülücüklerini takınsan, baharın gelmesine müsaade etsen, bu sana daha çok yakışır.''
Tuhaf soruların mahiyeti anlaşılmıştı. Arkadaşı aslında çok bilinçli sorularla kalbini harekete getirmiş, karların altına gizlenmesini, solmasını önlemişti, kalbindeki çiçeklerin.
Arkadaşını geçirirken, ''Ne iyi bir arkadaşım var. Keşke herkesin böyle iyi arkadaşları olsa! Tek bir sözü ile beni kışkırtıp, yuvamın yıkılmasına dahi sebep olabilecekken, gönlümdeki baharı geri getirdi. Kalp membaımdaki zehri attırıp, yine gürül gürül akmasına ve hayata dönmesine vesile oldu'' diye geçirdi içinden.
Mutluluğunu derinden derine hissederek, o anda okuldan dönen yavrularına gülücüklerle kapıyı açıp, onları hasretle öptü.
Kış mevsimlerine teslim olmayacaktı artık. Sevgi çiçeklerinin solmasına izin vermeyecekti. Çünkü o, baharı istiyordu. Kış mevsimlerine dayanamayan, baharları görebilir miydi?
Mümine Güneş muminecakir@yahoo.com.tr
kaynak:bizimaile dergisi
Menekşe saksısını mutfakta camın önüne yerleştirmiş, mor üzerine sarı nakışlı yüzüne mahzun mahzun bakarken, bir yandan düşünüyordu.
O ne fedakârlıklar etmişti bu yuva için. İki meyvesi vardı yuvalarının. Biri kız, biri oğlan. Dünyalar tatlısı iki güzel yavru. Şu anda okuldaydılar.
Bir ara yine baktı menekşesine. Açılmış çiçeklerden biri yapraklarını dökmüştü. İçinde tohum tutmaya başlamış bir yuvacık vardı. Diğer çiçeklerin de tohum tutmuş hallerini düşününce, onun çok zengin olduğunu düşündü. Bire binler katan bir bereket. Bu zenginlik, ona Rabbi tarafından ihsan edilmişti.
O da bu menekşe gibi, bereketli sevgi çiçekleri açmakta iken, hiç lâyık olmadığı sözlerle kalbini kıran beyi, kalbine kış mevsimi gibi çöküp, içindeki çiçekleri soldurmuştu. Ona dargındı... Dargındı işte.
Bu arada zil çaldı. Hemen kapıya koşturdu. Tek dertdaşı, can yoldaşı bir hanım arkadaşı gelmişti. Buyur etti. Sohbetin ilerlediği bir saatte de, kalbindeki kırgınlıktan, bu kırgınlığı gidermek için gönderilen kış menekşesinden bahsetti ve tohum tutmuş dalını gösterdi.
Arkadaşı, ''Bu tohumların içinde ne var?'' diye sordu. Anlamsız bir soru olduğunu düşünmesine rağmen, ''Menekşe tabii'' diye cevapladı.
Arkadaşı, ''Beyini seviyorsun, değil mi?'' diye sorduğunda, ''Ne alâkasız şeyler soruyor'' demesine rağmen, iç çekerek yine cevap verdi.
''Eh, kırgın olsam da, seviyorum elbette. Çok güzel günlerimiz de oldu onunla. Sevgi, hemen kestirilip atılacak bir şey değil ki!''
Sonra ''Bu kış menekşeleri kar yağsa da açılıyorlar, değil mi?'' deyince, çok şaşırdı, ama bozuntuya vermeden, ''Evet'' dedi.
Arkadaşı, ''Canım, bak! Biz de bu menekşeler gibi dayanıklı olmalıyız. Hemen iki damla kar yağdı diye, sevgiye tohum tutan kalbimizin açacağı çiçeklerin solmasına izin vermemeliyiz. İnsan bu. Elbette hatasız olamıyor. Ama belki bir sıkıntısı, problemi vardır onun da. Kalbin hâlâ sevgiye tohum tutmakta iken ve onu sevdiğini biliyorken, şu kırgınlığı kalbinden atsan da, yine yüzüne gülücüklerini takınsan, baharın gelmesine müsaade etsen, bu sana daha çok yakışır.''
Tuhaf soruların mahiyeti anlaşılmıştı. Arkadaşı aslında çok bilinçli sorularla kalbini harekete getirmiş, karların altına gizlenmesini, solmasını önlemişti, kalbindeki çiçeklerin.
Arkadaşını geçirirken, ''Ne iyi bir arkadaşım var. Keşke herkesin böyle iyi arkadaşları olsa! Tek bir sözü ile beni kışkırtıp, yuvamın yıkılmasına dahi sebep olabilecekken, gönlümdeki baharı geri getirdi. Kalp membaımdaki zehri attırıp, yine gürül gürül akmasına ve hayata dönmesine vesile oldu'' diye geçirdi içinden.
Mutluluğunu derinden derine hissederek, o anda okuldan dönen yavrularına gülücüklerle kapıyı açıp, onları hasretle öptü.
Kış mevsimlerine teslim olmayacaktı artık. Sevgi çiçeklerinin solmasına izin vermeyecekti. Çünkü o, baharı istiyordu. Kış mevsimlerine dayanamayan, baharları görebilir miydi?
Mümine Güneş muminecakir@yahoo.com.tr
kaynak:bizimaile dergisi