Konuya cevap cer

İkinci Kısım - Sayfa 277


en ehemmiyetli ve vâcip bir hakikati olduğunu göstermekle beraber, sair âyetlerinde dahi o hakikatin çeşit çeşit delillerini beyan edip ikna eder.


Acaba birtek âyetin birtek işareti gözümüz önünde ulûm-u İslâmiyede müteaddit ilmî ve kevnî hakikatleri meyve veren bir kitabın binler böyle şehadetleri ve dâvâları ile, güneş gibi zuhur eden iman-ı haşrî hakikatsiz olması, güneşin inkârı belki kâinatınademi gibi hiçbir cihet-i imkânı var mı? Ve yüz derece muhal ve bâtıl olmaz mı? Acaba, bir sultanın birtek işareti yalan olmamak için bazan bir ordu hareket edip çarpıştığı halde, o pek ciddî ve izzetli sultanın binler sözleri ve vaadleri ve tehditlerini yalan çıkarmak hiçbir cihette kàbil midir? Ve hakikatsız olmak mümkün müdür?


Acaba, on üç asırda fasılasız olarak hadsiz ruhlara, akıllara, kalblere, nefislere hak ve hakikat dairesinde hükmeden, terbiye eden, idare eden bu mânevî Sultan-ı Zîşânın birtek işareti böyle bir hakikati ispat etmeye kâfi iken, binler tasrihat ile buhakikat-ı haşriyeyi gösterip ispat ettikten sonra, o hakikati tanımayan bir echelahmak için Cehennem azabı lâzım gelmez mi? Ve ayn-ı adâlet olmaz mı?


Hem, birer zamana ve birer devre hükmeden bütün semâvî suhuflar ve mukaddes kitaplar dahi, bütün istikbale ve umum zamanlara hükümran olan Kur’ân’ın tafsilâtla,izahatla, tekrarla beyan ve ispat ettiği hakikat-i haşriyeyi asırlarına ve zamanlarına göre o hakikatı kat’î kabul ile beraber, tafsilâtsız ve perdeli ve muhtasar bir surettebeyan, fakat kuvvetli bir tarzda iddia ve ispatları, Kur’ân’ın dâvâsını binler imza iletasdik ederler.


Bu bahsin münasebetiyle Risale-i Münâcâtın âhirinde: İmânûn bi’l-yevmi’l-âhirrüknüne sair rükünlerin, hususan rusül ve kütübün şehadeti, münacat suretinde




Risale-i Münâcât: Münacat Risalesi; Üçüncü Şuâadem: hiçlik, yokluk
ayn-ı adalet: adaletin ta kendisibeyan: açıklama, anlatım
bâtıl: gerçek dışı, hak olmayancihet: taraf, yön
cihet-i imkan: mümkün olma yönüechel: çok cahil
ehemmiyetli: önemlifasılasız: aralıksız
hadsiz: sınırsızhakikat: doğru, gerçek
hakikat-ı haşriye: haşir gerçeğihakikatsiz: asılsız, gerçek olmayan
hususan: bilhassa, özelliklehükümran: hükmü geçen, hükmeden
iman-ı haşrî: haşre imanimanûn bilyevmi’l-âhir: âhiret gününe iman etmek
inkâr: kabul etmeme, yok saymaistikbal: gelecek
izahat: izahlar, açıklamalarizzetli: şerefli, değerli, yüce
kabil olmak: mümkün olmakkat’î: kesin olarak
kevnî: yaratılışla ilgilikâfi: yeterli
kâinat: evren, yaratılmış her şeykütüb: kitaplar
muhal: imkânsız, akıl dışımuhtasar: kısaca, özetle
mukaddes kitaplar: kutsal kitaplarmünasebet: bağlantı, ilişki
münâcât: Allah’a yalvarış, duamüteaddit: bir çok, çeşitli
rusül: resuller, peygamberlerrükn/rükün: esas, şart, temel parça
sair: diğer, başkasemâvî: İlahî, vahiyle gelen
suhuf: bazı peygamberlere gelen sahifeler halindeki küçük kitaplarsultan: hükümdâr, yönetici
sultan-ı zîşan: şan ve şeref sahibi sultansuret: biçim, şekil
tafsilât: ayrıntılar, detaylartarz: biçim, şekil
tasdik etmek: doğrulamak, onaylamaktasrihat: açıklamalar, beyan etmeler
terbiye etmek: beslemek, yetiştirmekulûm-u İslâmiye: İslâm ilimleri
umum: bütünvaad: Allah’ın mükafat için söz vermesi
vâcib: gerekli, zorunluzuhur etmek: ortaya çıkmak, görünmek
âhir: sonşehadet: şahitlik, tanıklık
 


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst