Kur’ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân | Rabb-i Rahîm: rahmetinin çok özel tecellîleri olan sonsuz merhamet ve şefkat sahibi ve herşeyi terbiye ve idare eden Allah |
Resul-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) | bekà: devamlılık ve kalıcılık |
celâl: haşmet, görkem, heybet | celâlî isimler: Allah’ın daha çok kudret, haşmet ve azametinin tecelli ettiği isimleri—Kahhâr, Cebbâr ve Müntakim isimleri gibi |
cemâl: güzellik | cilve: görüntü, yansıma |
dar-ı saadet: mutluluk yurdu | delâlet etme: delil olma, işaret etme |
ebed: sonsuzluk | ebedü’l-âbâd: sonsuzlukların sonsuzluğu olan âhiret |
evham: kuruntular, şüpheler | fâni: geçici, ölümlü |
hayat-ı dünyeviye: dünya hayatı | hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması |
hüccet-i haşriye: haşrin delili | hülâsa: özet, öz |
icmâ: fikir birliği, birleşme | ihsânât: bağışlar, ikramlar, iyilikler |
iktiza etmek: gerektirmek | inayet: bütün yararların, hikmetlerin ve faydaların kaynağı olan düzenlilik |
istimrar: devam etme | istinaden: dayanarak |
itimaden: güvenerek | ittifak: birleşme, birlik |
izale etmek: gidermek | izzet-i celâl: haşmet ve yüceliğin izzeti |
kudret: Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı | kudsî: her türlü kusur ve noksandan uzak, kutsal |
kutup: önder, rehber | kütüb-ü semâviye: vahye dayanan kutsal kitaplar; Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’ân-ı Kerîm |
muhabbet: sevgi | mukaddes: her türlü çirkinlik ve eksiklikten arınmış |
mu’cizat-ı bâhire: apaçık mu’cizeler | münevver: aydın, nurlanmış |
münâcât: Allah’a yalvarış, dua | müşahede etmek: görmek, gözlemlemek |
müştak: arzulu, çok istekli | nuranî: aydın, nurlu |
nümune: örnek, misal | rahmet: İlâhî şefkat, merhamet |
rahîmâne: şefkatli ve merhametli bir şekilde | refakat: arkadaşlık |
saltanat-ı Rububiyet: Allah’ın varlıkları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurma hükümranlığı | suhuf-u Semâviye: bazı peygamberlere Allah’ın gönderdiği sahifeler halindeki küçük kitaplar |
suret: şekil, biçim; görüntü | sıddıkîn: daima doğruluk üzere ve Allah’a ve peygambere sadakatte en ileride olanlar |
tecellî: görünme, yansıma | tereşşuhât: sızıntılar, izler |
tâlim: öğretme, eğitme | âyât-ı kàtıa: kesin, şüphe götürmez deliller |
şa’şaalı: gösterişli, göz alıcı | şehadet: şahitlik, tanıklık |
şe’n: zâtî nitelik, Allah’ın Zâtına ait kutsal özellik |
|