Kadîr-i Hakîm: herşeyi hikmetle yaratan sonsuz kudret sahibi Allah | Kahhâr-ı Zülcelâl: haşmet ve yücelik sahibi ve herşeye her zaman mutlak galip gelen ve kahretmeye gücü yeten Allah |
Rahmân-ı Rahîm: dünya ve âhirette yarattığı varlıklara sonsuz rahmet, şefkat ve merhametiyle davranan Allah | Sâdıku’l-Vâ’di’l-Kerîm: kullarına vaad ettiği şeylere sadık ve onlara karşı cömert olan Allah |
aynelyakîn: gözlem ve müşahedeye dayanarak, şüpheye yer bırakmayacak şekilde kesin bilme | azamet: büyüklük, yücelik |
binaen: –dayanarak | celâl: haşmet, görkem, heybet |
cemâl: güzellik | ehl-i dalâlet: doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler |
ehl-i hidayet: doğru yolda olanlar, iman nimetine ermiş olanlar | ehl-i küfür: inkârcılar, inanmayanlar |
hadsiz: sınırsız | haysiyet: şeref, itibar, değer |
haşr: insanların öldükten sonra tekrar diriltilip muhakeme için Allah’ın huzurunda toplanması | ibâd: kullar |
ilmelyakîn: ilmî ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak derecede kesin bilme | inkâr: inanmama, kabul etmeme |
itaat etmek: emre uymak | itikad: inanç |
izzet: üstünlük, yücelik | izzet-i celâl: haşmet ve yüceliğin izzeti |
kat’î: kesin olarak | keşfiyat: mânevî âlemlerde bazı olayları ve hakikatleri görme |
kibriyâ: yücelik ve büyüklük | makbul: kabul gören, geçerli |
mukaddes: her türlü çirkinlik ve eksiklikten arınmış | muktaziyat: gerektirici sebepler; gerekler |
münezzeh: arınmış, kusur ve eksiklikten yüce | müteessir etmek: dokunmak, etkilemek |
müşahede: görme, gözlem | nihayetsiz: sınırsız, sonsuz |
rahmet: İlâhî şefkat, merhamet | saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk |
sadık: doğru, gerçek | saltanat-ı Rububiyet: Allah’ın varlıkları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması; rablık sanatı |
sıfat: özellik, vasıf | takdis etmek: kutsamak, her türlü eksiklik ve çirkinlikten pâk ve yüce olduğunu dile getirmek |
tasdik: doğrulama, onaylama | tasdik etmek: doğrulamak, onaylamak |
tekzip etmek: yalanlamak | ulûhiyet: İlâhlık, mabudiyet |
vaad/va’d: Allah’ın mükafat için söz vermesi | âhiret: öteki dünya |
âli: yüksek, yüce | şefkat-i rubûbiyet: herşeyi terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın şefkati |
şehadet etmek: şahitlik, tanıklık etmek | şuûnât: Allah’ın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait kutsal özellikler |