Konuya cevap cer

İkinci Kısım - Sayfa 279


hadsiz keşfiyatlarına ve müşahedelerine ve ilmelyakîn ve aynelyakîn derecesinde bulunan itikadlarına ve imanlarına binaen saadet-i ebediyeyi insanlara müjdeliyorlar.Ehl-i dalâlet için cehennem ve ehl-i hidâyet için cennet bulunduğunu haber verip ilân ediyorlar, kuvvetli iman edip şehadet ediyorlar.


Ey Kadîr-i Hakîm! Ey Rahmân-ı Rahîm! Ey Sâdıku’l-Vâ’di’l-Kerîm! Ey izzet ve azamet ve celâl sahibi Kahhâr-ı Zülcelâl!


Bu kadar sâdık dostlarını, bu kadar vaadlerini ve bu kadar sıfât ve şuûnâtını yalancı çıkarmak, tekzib etmek ve saltanat-ı rubûbiyetinin kat’î muktaziyatını tekzib edip yapmamak ve senin sevdiğin ve onlar dahi Seni tasdik ve itaat etmekle kendilerini sana sevdiren hadsiz makbul ibâdının âhirete bakan hadsiz dualarını ve dâvâlarını reddetmek, dinlememek ve küfür ve isyan ile ve Seni vaadinde tekzib etmekle, Senin azamet ve kibriyâna dokunan ve izzet-i celâline dokunduran ve ulûhiyetinin haysiyetine ilişen ve şefkat-i rubûbiyetini müteessir eden ehl-i dalâleti ve ehl-i küfrü haşrin inkârında, onları tasdik etmekten yüzbinler derece mukaddessin ve hadsiz derece münezzeh ve âlisin. Böyle nihayetsiz bir zulümden ve nihayetsiz bir çirkinlikten senin o nihayetsiz adâletini ve nihayetsiz cemâlini ve hadsiz rahmetini hadsiz derece takdis ediyoruz. Ve bütün kuvvetimizle iman ederiz ki; o yüzbinler sâdık elçilerin 1 ve o hadsiz doğru dellâl-ı



[NOT]Dipnot-1 Yüz yirmi dört bin nebî, üç yüz on beş (veya üç yüz on üç) resûl olduğuna dair bk. Müsned 5:265; İbn Hibbân, es-Sahîh 2:77; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr 8:217; el-Hâkim, el-Müstedrek 2:652; İbni Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, 1:32, 54. [/NOT]



Kadîr-i Hakîm: herşeyi hikmetle yaratan sonsuz kudret sahibi AllahKahhâr-ı Zülcelâl: haşmet ve yücelik sahibi ve herşeye her zaman mutlak galip gelen ve kahretmeye gücü yeten Allah
Rahmân-ı Rahîm: dünya ve âhirette yarattığı varlıklara sonsuz rahmet, şefkat ve merhametiyle davranan AllahSâdıku’l-Vâ’di’l-Kerîm: kullarına vaad ettiği şeylere sadık ve onlara karşı cömert olan Allah
aynelyakîn: gözlem ve müşahedeye dayanarak, şüpheye yer bırakmayacak şekilde kesin bilmeazamet: büyüklük, yücelik
binaen: –dayanarakcelâl: haşmet, görkem, heybet
cemâl: güzellikehl-i dalâlet: doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler
ehl-i hidayet: doğru yolda olanlar, iman nimetine ermiş olanlarehl-i küfür: inkârcılar, inanmayanlar
hadsiz: sınırsızhaysiyet: şeref, itibar, değer
haşr: insanların öldükten sonra tekrar diriltilip muhakeme için Allah’ın huzurunda toplanmasıibâd: kullar
ilmelyakîn: ilmî ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak derecede kesin bilmeinkâr: inanmama, kabul etmeme
itaat etmek: emre uymakitikad: inanç
izzet: üstünlük, yücelikizzet-i celâl: haşmet ve yüceliğin izzeti
kat’î: kesin olarakkeşfiyat: mânevî âlemlerde bazı olayları ve hakikatleri görme
kibriyâ: yücelik ve büyüklükmakbul: kabul gören, geçerli
mukaddes: her türlü çirkinlik ve eksiklikten arınmışmuktaziyat: gerektirici sebepler; gerekler
münezzeh: arınmış, kusur ve eksiklikten yücemüteessir etmek: dokunmak, etkilemek
müşahede: görme, gözlemnihayetsiz: sınırsız, sonsuz
rahmet: İlâhî şefkat, merhametsaadet-i ebediye: sonsuz mutluluk
sadık: doğru, gerçeksaltanat-ı Rububiyet: Allah’ın varlıkları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması; rablık sanatı
sıfat: özellik, vasıftakdis etmek: kutsamak, her türlü eksiklik ve çirkinlikten pâk ve yüce olduğunu dile getirmek
tasdik: doğrulama, onaylamatasdik etmek: doğrulamak, onaylamak
tekzip etmek: yalanlamakulûhiyet: İlâhlık, mabudiyet
vaad/va’d: Allah’ın mükafat için söz vermesiâhiret: öteki dünya
âli: yüksek, yüceşefkat-i rubûbiyet: herşeyi terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın şefkati
şehadet etmek: şahitlik, tanıklık etmekşuûnât: Allah’ın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait kutsal özellikler


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst