Sâni-i Âlem: bütün varlık âlemini san’atlı bir şekilde yaratan Allah | acz: acizlik, güçsüzlük |
antika: eski ve kıymetli sanat eseri | arz: dünya |
azap: acı, sıkıntı, ceza | celb etmek: kendine çekmek |
cihet: taraf, yön | düstur: kâide, kural |
ehemmiyet: değer, önem | ekser: çoğunluk |
envâ-ı zevi’l-hayat: hayat sahibi canlıların çeşitleri | fakr: fakirlik, ihtiyaç hâli |
ferman: buyruk, emir | fevkinde: üstünde |
gayet: son derece | hadsiz: sınırsız |
halife: yeryüzünde Allah namına hareket eden insan | haysiyet: itibar, özellik |
haysiyetiyle: özelliğiyle | hendese: mühendislik |
hevesat: hevesler, gelip geçici istekler, arzular | hikmet-i hilkat: yaratılış hikmeti, gayesi |
hilkat: yaratılış | hülâsa: özet, öz |
ihtiyacat: ihtiyaçlar | ihtiyar: dileme, istek, irade |
imhal etmek: müddet vermek, süre tanımak | ins: insanlar |
itibarıyla: özelliğiyle | kesret-i mahlûkat: yaratılmışların çokluğu |
kâinat: evren, bütün yaratılmışlar | mahiyet: esas nitelik, özellik |
mahlukât: yaratılmışlar | mahşer: haşir meydanı, kıyametten sonra insanların tekrar diriltilip toplanacakları yer |
masnuat: san’at eseri varlıklar | menşe: kaynak, kök |
mesken: ev, mekân | mevcudat: varlıklar |
meşher: sergi, fuar | mizaç: huy, tabiat, yaratılış |
muvaffakiyet: başarı | mu’cize: yaratma noktasında bütün sebepleri âciz bırakan olağanüstü şey |
mütemadiyen: sürekli olarak | nazar: bakış, dikkat |
nazar-ı dikkat: dikkat içeren bakış | nazar-ı istihsan: güzel gören ve beğenen bakış |
nev-i beni Âdem: Âdemoğulları, insanlar | nevi: çeşit, tür |
sebeb-i hilkat: yaratılış sebebi | semâvât: gökler |
semâvî: İlâhî, vahiyle gelen | tanzim: düzenleme, düzene koyma |
tanzim etmek: düzenlemek | tasarruf etmek: dilediği gibi kullanmak |
teellümât: elemler, acılar | tehir etmek: ertelemek, sonraya bırakmak |
teshir etmek: boyun eğdirmek, emrine vermek | tezyin: süsleme |
teşhir: ilân etme, duyurma, sergileme | zevi’l-ervâh: ruh sahipleri |
zîhayat: canlı, hayat sahibi | âciz: güçsüz, zavallı |