Hakîm-i Ezelî: varlığının başlangıcı olmayıp sürekli var olan ve herşeyi hikmetle yapan Allah | Rab: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah |
adalet-i mutlaka: sınırsız, tam ve yerinde adalet | asfiya: hem veli, hem de âlim olan büyük zâtlar |
biçare: çaresiz | bâkî: yok olmayan, sürekli ve kalıcı |
ehemmiyet vermek: önem vermek | enbiya: nebiler, peygamberler |
evliya: Allah’ın sevgili kulları, veliler | fâni: geçici, ölümlü |
gaddar: acımasız | gayet: son derece |
hakikat: doğru gerçek | hakikî: gerçek |
hayat-ı dünyeviye: dünya hayatı | haşmet-i saltanat: saltanatın haşmeti, görkemi |
hikmet: herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması | hüsn-ü cemâl: güzellik |
intihap etmek: seçmek | intizam: disiplin, düzen |
kâinat: evren, bütün yaratılmışlar | küre-i arz: yerküre, dünya |
mahzen: depo | makàsıd-ı rububiyet: Allah’ın bütün varlık âlemini terbiye edip idaresi ve egemenliği altında tutmasındaki maksat ve gayeler |
mazlum: zulme uğramış | meyus: ümitsiz |
meşakkat: güçlük, sıkıntı | muhalif: aykırı |
mutasarrıf: sonsuz tasarruf hakkı olan, mülkünde dilediği gibi tasarruf eden, her işi kendi istek ve kurallarına göre idare eden Allah | muvakkat: geçici |
muvazene: denge | mu’cize: Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hâl ve iş |
mâhiyet: esas özellik, nitelik | münâfi: aykırı, zıt |
müsaade etmek: izin vermek | müsâvat: eşitlik, denklik |
nev-i insan: insan türü, insanlık | nevi: çeşit, tür |
semâvî: İlahî, Allah tarafından gelen | sermediyet-i hâkimiyet: egemenliğin devamlılığı |
suret: biçim, şekil | taam: gıda, yiyecek |
tazip etmek: azap vermek, cezalandırmak | tevafuk etmek: uygun olmak, birbirine denk gelmek |
tevfik: başarı, muvaffakiyet | umum: bütün |
velînimet: nimeti veren, nimetin sahibi | vuku: gerçekleşme, meydana gelme |
zemin: yer, dünya | ömr-ü beşer: insan ömrü |
şefkat: içten ve karşılıksız sevgi, merhamet |
|