Konuya cevap cer

İkinci Kısım - Sayfa 284


onların imamı ve mefhari olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmı intihap ederek, ehemmiyetli küre-i arzın yarısını ve ehemmiyetli nev-i insanın beşten birisini uzun asırlarda onun nuruyla tenvir ediyor. Âdetâ bu kâinat onun için yaratılmış gibi, bütün gayeleri onunla ve Onun diniyle ve Kur’ân’ı ile tezahür ediyor. Ve o pek çok kıymettar ve milyonlar sene yaşayacak kadar hadsiz hizmetlerinin ücretlerini hadsiz bir zamanda almaya müstehak ve lâyık iken, gayet meşakkatler ve mücahedeler içinde, altmış üç sene gibi kısacık bir ömür verilmiş. Acaba hiçbir cihetle hiçbir imkânı, hiçbir ihtimali, hiçbir kàbiliyeti var mı ki, o zât, bütün emsâli ve dostlarıyla beraber dirilmesin? Ve şimdi de ruhen diri ve hayy olmasın, idam-ı ebedî ile mahv olsunlar? Hâşâ, yüz bin defa hâşâ ve kellâ! Evet, bütün kâinat ve hakikat-i âlem onun dirilmesini dâvâ eder ve hayatını Sahib-i Kâinattan talep ediyor.


Ve madem, Yedinci Şuâ olan Âyetü’l-Kübrâ’da herbiri bir dağ kuvvetinde otuz üç adet icmâ-ı azîm ispat etmişler ki, bu kâinat bir elden çıkmış ve bir tek Zâtın mülküdür. Ve kemâlât-ı İlâhiyenin medarı olan vahdetini ve ehadiyetini bedahetle göstermişler. Ve vahdet ve ehadiyet ile, bütün kâinat o Zât-ı Vâhidin emirber neferleri ve musahhar memurları hükmüne geçiyor. Ve âhiretin gelmesiyle, kemâlâtı sukuttan ve adalet-i mutlakası müstehziyâne gadr-ı mutlaktan ve hikmet-i âmmesi sefahetkârâne abesiyetten ve rahmet-i vâsiası lâhiyâne tâzipten ve izzet-i kudreti zelilâne aczden kurtulurlar, takaddüs ederler.


Elbette ve elbette ve herhalde iman-ı billâhın yüzer nüktesinden, bu altı “madem”lerdeki1 hakikatlerin muktezasıyla kıyamet kopacak, haşir ve neşir olacak,


[NOT]Dipnot-1 “Ve madem” ile başlayan paragraflar [/NOT]



Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsunSahib-i Kâinat: evrenin ve herşeyin yaratıcısı ve sahibi Allah
Zât-ı Vâhid: bir ve tek olan Zât, Allahabesiyet: faydasızlık ve gayesizlik
acz: acizlik, güçsüzlükadalet-i mutlaka: tam ve yerinde, sonsuz adalet
bedahet: apaçıklıkcihet: taraf, yön
ehadiyet: Allah’ın her bir şeyde Kendi varlığına ve sıfatlarına işaret eden birlik tecellisiehemmiyetli: önemli
emirber: emre hazıremsal: benzerler, örnekler
gadr-ı mutlak: tam zulüm ve merhametsizlikgayet: son derece
hadsiz: sınırsızhakikat: doğru, gerçek
hakikat-i âlem: dünyanın gerçeği, aslıhayy: diri, canlı
haşir: insanın öldükten sonra âhirette diriltilerek muhakeme için Allah’ın huzurunda toplanmasıhaşâ ve kellâ: asla ve asla, kesinlikle öyle değil
hikmet-i âmme: kâinattaki umumi ve ilâhi gayeicmâ-ı azîm: çok büyük fikir birliği
idam-ı ebedî: dirilmemek üzere sonsuz yok oluşiman-ı billah: Allah’a iman
intihap etmek: seçmekizzet-i kudret: kudretin izzet ve şerefi
kemâlât: mükemmellikler, faziletler, üstünlüklerkemâlât-ı İlâhiye: Cenâb-ı Allah’ın bütün noksanlıklardan yüce olan mükemmel isim ve sıfatları
kàbiliyet: yetenekküre-i arz: yerküre, dünya
kıymettar: kıymetli, değerlilâhiyâne: eğlenircesine, oynarcasına
medar: dayanak noktası, eksenmefhar: övünme sebebi, övünç kaynağı
meşakkat: güçlük, sıkıntımukteza: bir şeyin gereği
musahhar: boyun eğdirilmiş, emre verilmişmücahede: cihad etme, din uğrunda çaba harcama
müstehak: hak etmiş, lâyıkmüstehziyâne: alay edercesine
nefer: asker, ernev-i insan: insan türü, insanlık
neşir: yayma, yayılmanükte: ince anlam
rahmet-i vâsia: herşeyi kuşatan geniş rahmetruhen: ruhi bakımdan
sefahetkârâne: anlamsızca, ahmakçasukut: alçalış, düşüş
takaddüs: kutsal olma, yüce ve temiz olmatenvir etmek: nurlandırmak
tezahür etmek: görünmek, ortaya çıkmaktâzip: azap verme, cezalandırma
vahdet: birlikzelilâne: zelil bir şekilde, alçakça
Âyetü’l-Kübrâ: en büyük delilâhiret: öldükten sonraki hayat, öteki dünya


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst