Hazret-i Cebrail: [bk. bilgiler – Cebrâil (a.s.)] | Hâlık: her şeyi yaratan Allah |
Mutasarrıf-ı Hakikî: gerçek tasarruf sahibi olan, her işi kendi istek ve kurallarına göre idare eden Allah | Rab: herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah |
Sultan-ı Sermedî: egemenliğinin sonu olmayan, devamlı ve sürekli olan Sultan, Allah | acz: acizlik, güçsüzlük |
arz: dünya | bâki: devamlı, sürekli, kalıcı, ölümsüz |
cin ve ins: cinler ve insanlar | dar-ı mücazat ve mükâfat: ceza ve mükafat yurdu, âhiret |
dar-ı saadet: mutluluk yurdu, âhiret | delâlet etmek: delil olmak, işaret etmek |
ehemmiyet: değer, önem | elhasıl: özetle, sonuç olarak |
erkân-ı imaniye: imanın esasları | hadsiz: sınırsız |
hakikî: asıl, gerçek | haşr: insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanması |
hikmet: fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması | idam-ı ebedî: dirilmemek üzere sonsuz yok oluş |
istilzam etmek: gerektirmek | izn-i İlâhî: Allah’ın izni |
kemâlât: faziletler, iyilikler, mükemmel özellikler | kudret: Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı |
kudsî: her türlü kusur ve noksandan uzak, kutsal | kâinat: evren, bütün yaratılmışlar |
kıymettar: kıymetli, değerli | melâike: melekler |
melâike-i mukarrebîn: makam itibariyle Allah’a yakın olan melekler | merkeziyet: merkezlik |
mezkûr: zikredilen, adı geçen | minnettar: şükran duyma |
mükâfat: ödül | mükâleme: karşılıklı konuşma |
müşahede: görme, gözlem | müştak: arzulu, çok istekli |
naks: eksiklik, noksanlık | rahmet: İlâhî şefkat, merhamet |
rükn-ü imanî: imanın şartı, temel esası | sefahet: anlamsızlık, ahmaklık |
suret: biçim, şekil | tahakkuk etmek: gerçekleşmek |
takaddüs: kutsal olma, yüce ve temiz olma | takarrur etmek: karar bulmak, sağlamca yerleşmek |
teberrî etmek: uzaklaşmak, vazgeçmek | tenezzüh: kusur ve çirkinlikten uzak olma |
umum: bütün | vazife-i ubûdiyet: kulluk vazifesi |
vücut: beden, varlık | âlem-i bekà: devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi |
âlem-i ervâh: ruhlar âlemi | âlem-i gayb: görünmeyen alem |
âlem-i âhiret: âhiret âlemi | şehadet: şahitlik, tanıklık |