Risale-i Kader: Kader Risalesi; Yirmi Altıncı Söz | bedihî: apaçık, aşikâr |
cihet-i imkân: mümkün olma yönü | defter-i a’mâl: amellerin defteri |
delâlet etmek: delil olmak, işaret etmek | dâr-ı âhiret: öteki dünya, âhiret yurdu |
elhasıl: kısaca, özetle | elvâh-ı mahfuza: herşeyin kaydedilip korunduğu mânevî levhalar |
elvâh-ı misâliye: eşyanın mânevî fotoğraflarının içlerinde kaydedildiği levhalar | hafîzâne: koruyup gözeterek, esirgeyerek ve saklayarak |
hakîmâne: hikmetli biçimde | haşir ve neşir: öldükten sonra âhirette tekrar diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanma ve tekrar dağılıp yayılma |
haşr: insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanması | hezeyan: boş söz, saçmalama |
hikmet: fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması | hususan: bilhassa, özellikle |
ihbar: haber verme | ihbârât: haber vermeler |
ihâtalı: kuşatıcı, kapsamlı | iman-ı bilkader: kadere iman |
kader: Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, plânlaması | kat’iyet: kesinlik |
kitab-ı kâinat: kâinat kitabı, evren | kitabet: yazım |
kuvve-i hafıza: bellek, hafıza duyusu | kâinat: evren, bütün yaratılmışlar |
mahkeme-i kübrâ: öldükten sonra âhirette Allah’ın huzurunda kurulacak olan büyük mahkeme | melâike: melekler |
mizan: ölçü, denge | mizan-ı ekber: mahşer günü amellerin ölçüleceği büyük terazi |
muhakeme: değerlendirme, yargılama | muhal: imkânsız, akıl dışı |
muhit: kuşatıcı | mukadderat: Allah tarafından takdir olunmuş ileride meydana gelecek haller ve olaylar |
muvazene-i a’mâl: yapılan işlerin, amellerin tartılıp hesaplanması | mücazat: ceza |
müdakkikane: dikkatlice, araştırıp inceleyerek | mükâfat: ödül |
münâfi: aykırı, zıt | müttefikan: birleşerek, fikir birliğiyle |
neşr-i suhuf: haşir zamanı amel defterlerinin meydana çıkarılıp herkesin hesabının görülmesi | nizam: düzen |
rükn: esas, şart | sair: diğer, başka |
sergüzeşt-i hayatiye: hayat serüveni | tevatür: çeşitli kanallardan gelen ve doğruluğu kesin olarak kanıtlanan haber |
umumî: genel, herkese ait | vuku: gerçekleşme, meydana gelme |
vücut: varlık | zîhayat: canlı |
zîruh: ruh sahibi | âlem-i bekà: devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi |
şehadet etmek: şahitlik, tanıklık etmek |
|