Konuya cevap cer

İkinci Kısım - Sayfa 221


Elcevap: Nur-u Kur’ân ile mevcudata bakmayan feylesofların en ileri gidenleri bakmışlar ki, tabiat ve esbab vasıtasıyla bu mevcudatın teşekkülât ve vücutlarını—sabıkan ispat ettiğimiz tarzda—imtinâ derecesinde müşkilâtlı gördüklerinden, iki kısma ayrıldılar.


Bir kısmı Sofestâî olup, insanın hassası olan akıldan istifa ederek, ahmak hayvanlardan daha aşağı düşerek, kâinatın vücudunu inkâr etmeyi, hattâ kendilerinin vücutlarını dahi inkâr etmesini, dalâlet mesleğinde esbab ve tabiatın icadsahibi olmalarından daha ziyade kolay gördüklerinden, hem kendilerini, hem kâinatı inkâr edip cehl-i mutlaka düşmüşler.


İkinci güruh bakmışlar ki, dalâlette, esbab ve tabiat mûcid olmak noktasında, bir sinek ve bir çekirdeğin icadı, hadsiz müşkilâtı var. Ve tavr-ı aklın haricinde bir iktidariktiza ediyor. Onun için, bilmecburiye, icadı inkâr ediyorlar, “Yoktan var olmaz” diyorlar. Ve idamı da muhal görüyorlar, “Var yok olmaz” hükmediyorlar. Yalnız,harekât-ı zerrat ile, tesadüf rüzgârlarıyla bir terkip ve tahlil ve dağılmak ve toplanmaksuretinde bir vaziyet-i itibariye tahayyül ediyorlar.


İşte, sen gel, ahmaklığın ve cehaletin en aşağı derecesinde, en yüksek akıllı kendini zanneden adamları gör! Ve dalâlet, insanı ne kadar maskara ve süflî ve eçhel yaptığını bil, ibret al.


Acaba her senede dört yüz bin envâı birden zemin yüzünde icad eden; ve semâvatve arzı altı günde halk eden; ve altı haftada, her baharda, kâinattan daha san’atlı,hikmetli, zîhayat bir kâinatı inşa eden bir kudret-i ezeliye, bir ilm-i ezelînin dairesinde plânları ve miktarları taayyün eden mevcudat-ı ilmiyeyi, göze göstermeyen bir eczaile yazılan ve görünmeyen bir yazıyı göstermek için sürülen bir ecza misilli, gayet kolay o mâdûmât-ı hariciye olan mevcudat-ı ilmiyeye vücud-u haricî vermeyi o kudret-i ezeliyeden uzak görmek ve icadı inkâr etmek, evvelki güruh olan Sofestâîlerden daha ziyade ahmakane ve cahilânedir.



Kadîr-i Ezelîye: herşeye gücü yeten, varlığının başlangıcı olmayıp zamanla sınırlı olmayan AllahNur-u Kur’ân: Kur’ân’ın nuru
Sofestâî: Yaratıcıyı kabul etmemek için her şeyi, hattâ kendini dahi inkâr edenlerahmakane: ahmakça
arz: yeryüzübilmecburiye: zorunlu olarak
cahilâne: cahilce, bilgisizcecehalet: cahillik
cehl-i mutlak: tam bir cahillikdalâlet: hak yoldan ayrılma, inkârcılık
echel: çok cahilecza: kimyasal bir madde
envâ: türler, çeşitleresbab: sebepler
feylesof: filozof, felsefecigüruh: grup, topluluk
hadsiz: sayısız, sınırsızhalk etmek: yaratmak
harekât-ı zerrat: zerrelerin, atomların hareketlerihassa: temel özellik
hikmetli: belli bir amaç ve hedefe yönelik olmaicad: var etme, yaratma
idam: yokluk, hiçlikiktidar: güç, kuvvet
iktiza etmek: gerektirmekilm-i ezelî: Allah’ın ezelden beri var olan sonsuz ilmi
imtinâ: imkânsızlıkinşa etmek: yaratmak, yapmak, meydana getirmek
istifa etmek: terk etmek, bırakmakkudret-i ezeliye: Allah’ın ezelden beri var olan sonsuz kudreti
maskara: gülünç, rezilmevcudat: varlıklar
mevcudat-ı ilmiye: başkası tarafından görünmeyen, Allah’ın ilim dairesindeki varlıklarmisilli: benzeri
muhal: imkansızlıkmâdûmât-ı hariciye: görünürde maddî yapısı olmayan
mûcid: yoktan var eden, yaratanmüşkilât: zorluklar
sabıkan: bundan öncesemâvât: gökler
suret: biçim, şekilsüflî: alçak, âdi
taayyün etmek: belirlenmektabiat: canlı cansız varlıklar, doğa, maddî âlem
tahayyül etmek: hayal etmektahlil: dağılma, ayrışma
tavr-ı akıl: aklın anlayabileceği kapasiteterkip: düzenlenme, bir araya getirme
teşekkülât: oluşumlarvaziyet-i itibariye: göreceli bir durum
vücud-u haricî: maddî vücut, bedenvücut: varlık
zemin: yerziyade: çok, fazla
zîhayat: canlı


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst