Imâm-ı şâfiî

Kýrýk Testi

Well-known member
Ehl-i Sünnetin (bk. Ehl-i Sünnet ve Cemaat maddesi) amelde dört hak mezhebinden olan Şâfiî mezhebinin kurucusudur. İsmi, Muhammed bin İdrîs, künyesi Ebû Abdullah'tır. Şafiî ismi Sahabeden olan dedesinin dedesine aitti ve ona nisbetle bu ünvanı aldı. Milâdî 767 yılında Kudüs civârında, Gazze'de doğdu. Şâfiî, henüz bebek iken babası vefât etti. Annesi onu iki yaşındayken Mekke'ye getirdi. Çocukluğu orada geçen İmam-ı Şâfiî, zekâ ve olgunluğuyla kendini gösterdi. Yedi yaşına gelince Kur'ân-ı Kerimi ezberledi.

Mekke-i Mükerremede bulunan zamanın meşhûr âlimlerinin derslerine ve sohbetlerine devâm etti.

Henüz on yaşında iken, o zamanın en meşhûr âlimi İmâm-ı Mâlik'in Muvattâ adlı hadîs kitabını, dokuz gecede ezberledi. On üç yaşında iken, Harem-i Şerîfte; “Bana istediğinizi sorunuz?” derdi. On beş yaşında iken fetvâ vermeye başladı.

Gençliğinin ilk yıllarında kendini tamamen ilme verip, Mekke'deki Süfyân bin Uyeyne, Müslim bin Hâlid ez-Zencî gibi fakîh (İslâm Hukukçusu) ve muhaddislerden (hadis âlimlerinden) ilim tahsil etti.

Şâfiî'nin tahsil hayâtındaki en önemli merhale Medine’de bulunan İmâm-ı Mâlik'e talebe olmasıyla başlamıştır. Bu sırada henüz yirmi yaşlarında bulunuyordu ve dokuz yıl süreyle ondan ilim öğrendi. Bu tahsil döneminin ardından Mekke'ye döndü. Bu sırada oraya gelen Yemen vâlisi, onu Yemen'e götürüp kâdılık vazifesi verdi. Beş yıl kadar bu görevi yaptıktan sonra yine ilim tahsili için Bağdat'a gitti. İlmini ilerletmek için, İmâm-ı Azamın (bk. İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe maddesi) talebesi İmâm-ı Muhammed'den ders almaya başladı. Ondan aldığı ilim tahsilini tamamladıktan sonra tekrar Mekke'ye döndü. Burada ilmî çalışmalarını sürdürmesinin yanı sıra, talebelere ders veriyordu.

9 yıl sonra tekrar Bağdat'a gitti. Bu sırada Bağdat, İslâm âleminin önemli bir ilim merkezi idi. Burada bulunan âlimler, Şâfiî'ye büyük hürmet gösterdi. Sadece talebeleri değil, Bağdat âlimleri dahi ondan ders almaya başladılar. Daha önce kendisinden ders aldığı Ahmed bin Hanbel de ona talebe olmuştu. Zamânının en büyük âlimi olan ve 300 bin hadîs-i şerîfi ezbere bilen Ahmed bin Hanbel, ondan ders almağa gelirdi. Çok kimse, İmâm-ı Ahmed'e; “Böyle büyük bir âlim iken, kendi çocuğun yaşındaki bir gencin karşısında nasıl oturuyorsun?” dediklerinde; “Bizim ezberlediklerimizin mânâlarını o biliyor. Eğer onu görmeseydim, ilmin kapısında kalacaktım” demişti.

İmâm-ı Şafiî Bağdat'ta bulunduğu sırada Kitâbü’l-Bağdâdiyye adını verdiği eserini yazdı. İkinci defâ Bağdat'a gidişinden sonra, Bağdat'taki siyâsî ve fikrî kargaşa sebebiyle Mısır'a gitti ve ömrünün sonuna kadar orada kaldı.

İmâm-ı Şafiî, İmâm-ı Âzamın ve İmâm-ı Mâlik'in ictihad yollarını öğrenip, bu iki yolu birleştirdi ve ayrı bir ictihad yolu kurdu. Onun kendi usûlüne göre şer'î delillerden çıkardığı hükümlere, yâni gösterdiği bu yola “Şâfiî Mezhebi” denildi. Ehl-i Sünnet itikâdında olan Müslümanlardan, amellerini, yâni ibâdet ve işlerini, bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara “Şâfiî” denir.

İmâm-ı Şâfiî, usûl-i fıkıh (İslâm hukuku usûlü) ilmindeki meseleleri er-Risâle fi’l-Usûl isimli kitabında ayrıntılı olarak ele almıştır.

Şâfiî Mezhebi, Hanefî Mezhebinden sonra en çok yayılan bir mezheptir. Mısır, Mekke, Medîne, Endonezya, Aden, Filistin, Âzerbaycan ve Semerkant'ta, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda yayılmıştır.

820 yılında Mısır'da vefât etti. Kahire'de el-Mukattam Dağının eteğinde bulunan Kurâfe Kabristanına defnedildi.

İmâm-ı Şâfiî’nin telif ettiği eserlerden bazıları şunlardır:
Ahkâm'ül-Kur'ân, ihtilâfü’l-Hadîs, Müsnedü’ş-Şâfiî, Risâle fi'l-Usûl, el-Mevâris, el-Ümm, Kitâbü’s-Sünen ve'l-Müsned, İsbâtü’n-Nübüvve ve Redd-i ale'l-Berâhime, Dîvân.
 
Üst