Kýrýk Testi
Well-known member
Hz. Hüseyin’in (r.a.) torunu ve Zeynelabidin’in oğludur. Künyesi Ebü’l-Hüseyin Zeyd bin Zeynelabidin Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib şeklindedir.
Hz. Zeyd, 698 yılında Medine’de dünyaya geldi. İlk derslerini babası Zeynelabidin’den (r.a.) aldı. Babasının dışında, aralarında ağabeyi Muhammed Bakır’ın da bulunduğu çok sayıdaki âlimden dersler aldı. Hadis ilminde önemli bir birikime sahip oldu ve öğrendiği hadisleri rivayet etti. İlim tahsil etmek maksadıyla Medine dışına çıktı ve birçok İslâm beldesini dolaştı. Bu arada bazı Sahabelerle görüşme imkânı buldu.
Hz. Zeyd, ilim öğrenmek maksadıyla muhtelif beldeleri ziyaret edip âlimlerle görüşmesine rağmen, bir kısım iftiracılar, Emevî halifesinin yanında kışkırtma faaliyetlerine giriştiler. Halifeyi bu mübarek insanın aleyhine çevirmek maksadıyla iftiralarda bulundular. Muhtelif beldeleri dolaşmasını, hilafete geçmek için adam toplamaya yönelik faaliyet olarak yorumladılar. İddiaların etkisinde kalan halife de Medine dışına çıkışını yasakladı. Ancak, bir fırsatını bulan Zeyd, Medine’den ayrılarak Kûfe’ye gitti.
Hz. Zeyd, Kûfe’ye geldikten sonra etrafı, Ehli Beyt taraftarı gibi gözüken kimseler tarafından sarıldı. Kendisini savaş için kışkırtmaya başladılar. Emevî hanedanının Suriyeli askerlere dayandığını, bu gücün yüz bin Kûfeli savaşçıya kafa tutamayacağını iddia ederek bir an ön önce harekete geçmesini istediler. Zeyd, on ay kadar burada kaldı. Yakalanma endişesiyle ikamet ettiği yeri sürekli değiştirdi. Basra ve Musul taraflarından da başkaldırma telkinleri gelmekteydi. Bunun üzerine binlerce kişi kendisine bağlılığını ifade ederek biat ettiler. Biat edenler, Allah’ın kitabı ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) sünnetine uygun hareket, haksız olarak iktidarda bulunanlarla mücadele, zayıfların himaye edileceği vb. gayeler için hareket edeceklerine dair yemin ettiler. Ayrıca, Kûfelilerin daha önce ataları için yaptığı ihaneti kendilerinin yapmayacağını ve Zeyd’i düşmanlarına teslim etmeyeceklerine dair de söz verdiler. Bu ifadeler üzerine Zeyd’in, “Ey Kûfeliler! Dedem Hüseyin’e yaptığınız gibi söz verip de sonradan caymanızdan korkarım” dediği, buna karşılık, “Allah için ancak dönmeni bekliyoruz. Biz senin için canımızı feda ediyor ve sana güvenebileceğin tarzda yemin ediyoruz, söz veriyoruz” denildiği de nakledilmektedir.
Savaşın henüz başlamadığı, ancak, hazırlıkların devam ettiği sırada, Hz. Zeyd’in etrafındakiler kendisine, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’e düşman olma tavsiyesinde ve telkininde bulundular. Bunun üzerine Hz. Zeyd; “Büyük dedem olan Resûlullah Aleyhisselam’ın sevdiği kimselere düşmanlık edemem” karşılığını verdi. Bu cevap üzerine çevresinde bulunanlardan dört yüzü hariç geriye kalanların tamamı kendisini terk ederek yanından ayrıldılar. Zeyd ayrılanlar için, “Gidin! Siz Rafızîlerdensiniz!” anlamına gelen “izhebu entümü’r-revafizu” ifadesini kullandı.
Kûfe valisi, gizlilik içinde yürütülen faaliyetleri öğrendi. Emevîler bu gelişmeler üzerine harekete geçtiler. Önce, vali tarafından mescidin avlusunda toplanmaya çağrılan savaşçıların önemli bir kısmı tutuklandı. Bu tutuklananları kurtarma çabası netice vermedi. Suriye’den gelen düzenli ordu karşısında, sayıları azalan Hz. Zeyd ve etrafındakiler ancak iki gün dayanabildiler. Çatışmalar sırasında bir okun isabet etmesi üzerine Hz. Zeyd vefat etti (740).
Kendisine ve oğlu Yahya’ya bağlılıklarını bildirenlerce “Zeydiyye” olarak tanınan bir mezheb teşkil etmiştir ve bu mezheb Şia grupları içinde en mutedil ve Ehli Sünnete en yakın olanı olarak değerlendirilir. Risale-i Nur’da Hazreti Zeyd ve Zeydiyye için, “meşhur İmam-ı Zeyd sâdât-ı azîmeden ve eimme-i Âl-i Beyttendir… Bunlar hem ehl-i insaf ve hem çabuk hakkı kabul eder bir taifedir” ifadelerine yer verilir.
Zeydiyye’nin Ehl-i Sünnete en yakın mezheplerden olmasının başlıca sebeplerinden birisi Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in (r. Anhüma) halifeliğini kabul edip, olumsuz söz söylememeleridir. Ayrıca halifeliğin sadece Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Fatıma’nın (r.anha) soyundan gelenlere ait olduğunu da ileri sürmemişlerdir.
İmam-ı Zeyd’e, Hz. Ebubekir ve Hazreti Ömer (r.anhüma) ile ilgili görüşleri sorulduğunda, önce kendileri için Allah’tan rahmet ve mağfiret dilemiş, Ehl-i Beyte mensup olan hiç kimsenin onları sevmemezlik edip yüz çevirmediğini, onlar hakkında ancak hayır söylediklerini ifade etmiş, halifeliğe ilk önce Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in tercih edildiğini, kendilerinin bu haklardan uzaklaştırıldıklarını söylemiştir. Ancak, bunun da küfür olmadığını belirttikten sonra, söz konusu mübarek zatlar hakkında bu söylediği sözlerden daha ağır konuşmayacağını da ifade etmiştir.
Hz. Zeyd, 698 yılında Medine’de dünyaya geldi. İlk derslerini babası Zeynelabidin’den (r.a.) aldı. Babasının dışında, aralarında ağabeyi Muhammed Bakır’ın da bulunduğu çok sayıdaki âlimden dersler aldı. Hadis ilminde önemli bir birikime sahip oldu ve öğrendiği hadisleri rivayet etti. İlim tahsil etmek maksadıyla Medine dışına çıktı ve birçok İslâm beldesini dolaştı. Bu arada bazı Sahabelerle görüşme imkânı buldu.
Hz. Zeyd, ilim öğrenmek maksadıyla muhtelif beldeleri ziyaret edip âlimlerle görüşmesine rağmen, bir kısım iftiracılar, Emevî halifesinin yanında kışkırtma faaliyetlerine giriştiler. Halifeyi bu mübarek insanın aleyhine çevirmek maksadıyla iftiralarda bulundular. Muhtelif beldeleri dolaşmasını, hilafete geçmek için adam toplamaya yönelik faaliyet olarak yorumladılar. İddiaların etkisinde kalan halife de Medine dışına çıkışını yasakladı. Ancak, bir fırsatını bulan Zeyd, Medine’den ayrılarak Kûfe’ye gitti.
Hz. Zeyd, Kûfe’ye geldikten sonra etrafı, Ehli Beyt taraftarı gibi gözüken kimseler tarafından sarıldı. Kendisini savaş için kışkırtmaya başladılar. Emevî hanedanının Suriyeli askerlere dayandığını, bu gücün yüz bin Kûfeli savaşçıya kafa tutamayacağını iddia ederek bir an ön önce harekete geçmesini istediler. Zeyd, on ay kadar burada kaldı. Yakalanma endişesiyle ikamet ettiği yeri sürekli değiştirdi. Basra ve Musul taraflarından da başkaldırma telkinleri gelmekteydi. Bunun üzerine binlerce kişi kendisine bağlılığını ifade ederek biat ettiler. Biat edenler, Allah’ın kitabı ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) sünnetine uygun hareket, haksız olarak iktidarda bulunanlarla mücadele, zayıfların himaye edileceği vb. gayeler için hareket edeceklerine dair yemin ettiler. Ayrıca, Kûfelilerin daha önce ataları için yaptığı ihaneti kendilerinin yapmayacağını ve Zeyd’i düşmanlarına teslim etmeyeceklerine dair de söz verdiler. Bu ifadeler üzerine Zeyd’in, “Ey Kûfeliler! Dedem Hüseyin’e yaptığınız gibi söz verip de sonradan caymanızdan korkarım” dediği, buna karşılık, “Allah için ancak dönmeni bekliyoruz. Biz senin için canımızı feda ediyor ve sana güvenebileceğin tarzda yemin ediyoruz, söz veriyoruz” denildiği de nakledilmektedir.
Savaşın henüz başlamadığı, ancak, hazırlıkların devam ettiği sırada, Hz. Zeyd’in etrafındakiler kendisine, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’e düşman olma tavsiyesinde ve telkininde bulundular. Bunun üzerine Hz. Zeyd; “Büyük dedem olan Resûlullah Aleyhisselam’ın sevdiği kimselere düşmanlık edemem” karşılığını verdi. Bu cevap üzerine çevresinde bulunanlardan dört yüzü hariç geriye kalanların tamamı kendisini terk ederek yanından ayrıldılar. Zeyd ayrılanlar için, “Gidin! Siz Rafızîlerdensiniz!” anlamına gelen “izhebu entümü’r-revafizu” ifadesini kullandı.
Kûfe valisi, gizlilik içinde yürütülen faaliyetleri öğrendi. Emevîler bu gelişmeler üzerine harekete geçtiler. Önce, vali tarafından mescidin avlusunda toplanmaya çağrılan savaşçıların önemli bir kısmı tutuklandı. Bu tutuklananları kurtarma çabası netice vermedi. Suriye’den gelen düzenli ordu karşısında, sayıları azalan Hz. Zeyd ve etrafındakiler ancak iki gün dayanabildiler. Çatışmalar sırasında bir okun isabet etmesi üzerine Hz. Zeyd vefat etti (740).
Kendisine ve oğlu Yahya’ya bağlılıklarını bildirenlerce “Zeydiyye” olarak tanınan bir mezheb teşkil etmiştir ve bu mezheb Şia grupları içinde en mutedil ve Ehli Sünnete en yakın olanı olarak değerlendirilir. Risale-i Nur’da Hazreti Zeyd ve Zeydiyye için, “meşhur İmam-ı Zeyd sâdât-ı azîmeden ve eimme-i Âl-i Beyttendir… Bunlar hem ehl-i insaf ve hem çabuk hakkı kabul eder bir taifedir” ifadelerine yer verilir.
Zeydiyye’nin Ehl-i Sünnete en yakın mezheplerden olmasının başlıca sebeplerinden birisi Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in (r. Anhüma) halifeliğini kabul edip, olumsuz söz söylememeleridir. Ayrıca halifeliğin sadece Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Fatıma’nın (r.anha) soyundan gelenlere ait olduğunu da ileri sürmemişlerdir.
İmam-ı Zeyd’e, Hz. Ebubekir ve Hazreti Ömer (r.anhüma) ile ilgili görüşleri sorulduğunda, önce kendileri için Allah’tan rahmet ve mağfiret dilemiş, Ehl-i Beyte mensup olan hiç kimsenin onları sevmemezlik edip yüz çevirmediğini, onlar hakkında ancak hayır söylediklerini ifade etmiş, halifeliğe ilk önce Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in tercih edildiğini, kendilerinin bu haklardan uzaklaştırıldıklarını söylemiştir. Ancak, bunun da küfür olmadığını belirttikten sonra, söz konusu mübarek zatlar hakkında bu söylediği sözlerden daha ağır konuşmayacağını da ifade etmiştir.