İlim-irfan
Well-known member
Bir mü'min için en büyük felâket imanını kaybetmektir. Bundan daha büyük bir zarar olamaz. Çünkü imanını kayb eden ebedî mutluluğunu kaybetmiş olur.
İmansızlar bunu anlayamazlar. Benim sözüm Müslümanlaradır. İmanımızı korumak için, gereken bütün tedbirleri almalıyız.
İmana bu devirde en fazla zarar veren şeyler nelerdir?
1. İman, İslâm, Kur'ân, Şeriat düşmanı gazeteleri ve dergileri okumak, TV'leri seyr etmek.
2. İman ve İslâm düşmanı kitapları, yayınları, yazarları okumak.
3. İman, İslâm,Kur'ân, Şeriat düşmanlarıyla arkadaşlık ve dostluk yapmak, onlarla ülfet ve ünsiyet etmek.
4. İçlerinde sahih itikada (doğru inanca) aykırı sözler, tezler, iddialar, açıklamalar, yorumlar bulunan sözde din kitaplarını alıp okumak.
5. İmana, İslâm'a, Kur'ân'a, Şeriata düşman bir eğitimin çarkları içinde yetişmek.
6. İslâm'ın tahkir edilmesini istediği bir şeyi tâzim etmek.
7.İslâm'ın tâzim edilmesini istediği ve emrettiği bir şeyi tahkir etmek, küçümsemek, hafife ve alaya almak.
Dikkat buyurunuz, yukarıdaki satırlarda "İmana, İslâm'a, Kur'ân'a, Şeriata düşman" dedim. Bir gayr-i müslim ilme, hikmete uygun bir yazı yazmış, o kişinin küfrü beğenilmeden o yazı okunabilir, ondan yararlanabilinir.
Zararlı gazeteler, dergiler, risaleler, kitaplar, yazılar ikiye ayrılır:
1. İman, İslâm, Kur'ân, Şeriat düşmanı kâfirlerin yazıp yayınladıkları.
2. Dıştan Müslüman görünen, hattâ bazısı İslâm'a hizmet ettiğini iddia eden münafıkların, bid'atçilerin, dall ve mudillerin (sapmışların ve saptıranların), şeytan ajanlarının, insî şeytanların içleri çeşit çeşit yanlışlarla dolu sözde din kitapları.
Bir Müslümanın imanına en fazla zarar veren yayınlar; re'y ve heva ile yazılmış tercüme, meâl ve tefsirlerdir.
Bunlardaki birkaç vahim yanlışı sıralayayım:
1. Yüce Allah'a (O'nun Kemaline, Azametine, Kibriyasına yakışmayan) noksan sıfatlar izafe ederler.
2. İslâm'dan başka hak dinler olduğunu, bunlara mensup olanların da Cennete gireceğini iddia ederler.
3. Hz. Muhammed'in risaletini, dâvetini inkâr ve tekzip edenleri de ehl-i necat kabul ederler.
Haline en fazla üzülünecek kişi, Müslüman olan, namaz kılan, İslâm'ı seven bir kimse olduğu halde yanlış ve bid'at inanç ve görüşlere saplanmış; Sünnet ve Cemaat dairesinden çıkmış olandır.
İmanını korumak, sahih bir itikad sahibi olmak için şunlara dikkat edilmelidir:
1. Kur'ân'ın, icazetli müfessirler tarafından yazılmış olan tercüme, meal ve tefsirlerini okumak.
2. İlmi, icazeti, ehliyeti yoksa bunlardan kendi kafasına göre hüküm çıkartmamak, müctehidlik taslamamak.
3. Akaidini, dinî vazifelerini icazetli ulemâ ve fukahanın yazmış olduğu ilmihal kitaplarından öğrenmek.
4. Âmentünün altı şartından biri olan kadere imanı inkâr edenlerin kitaplarını okumamak.
5. Allah gerçek bir Janus'tur diyerek, Yüce Rabbimizi -hâşâ- bir Roma putuna benzeten mülhid ve sapıkların kitaplarını okumamak.
6. Fıkhı inkâr eden mezhepsizlerin kitaplarını okumamak.
7.Tasavvuf ve tarikat Müslümanlarını ve büyüklerini şirk ve küfürle suçlayan, bu suçlamaları ile kendileri kâfir olan aşırıların, bid'atçilerin, yoldan çıkmışların, gulüvve sapmışların yayınlarını okumamak.
8. Sünnet düşmanlarının kitaplarını okumamak.
Her mü'minin birinci vazifesi imanını korumaktır.
Her mü'min iyi, doğru, faydalı din kitapları okumalıdır.
İçinde vahim yanlışlar olan zararlı kitapları (zâhirde din kitabı gibi görünse bile) okumamalıdır.
Son kırk yıl içinde, din kitabı diye hayli bozuk yayın çıkartıldı.
Aykırı ictihadlar yapıldı.
Saçma sapan fetvalar verildi.
Çarpıklık o hale geldi ki, Tevhid ile Teslis esasta birdir, Ehl-i Kitab ile Âmentüde ittifakımız vardır diyenler bile çıktı.
Münafıklar dinimizi sinsice mihraptan yıkmak istiyor.
Kur'ân'a, Sünnete, icmâ-i ümmete aykırı yeni bir İslâm türetmek isteyenler var.
Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim diyerek İslâm'ı içinden yıkmak istiyorlar.
İslâm'da, bazı dinlerde olduğu gibi ruhban sınıfı yoktur ama ulemâ ve fukaha vardır. Gerçek ulemâ ve fukahanın, bir ucu Resullerin Seyyidine ulaşan icazetleri vardır. Cumhur-i ulemâ ve fukaha dinî konularda yalan söylemez, çarpıtmaz, sapıtmaz. Dinimizi onlardan öğrenelim.
1. Allah kemal sıfatlarla sıfatlıdır.
2. Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.
3. Allah zaman ve mekândan münezzehtir. Allah cihetten, inmekten çıkmaktan, insanlar gibi organlara sahip olmaktan, cisimden münezzehtir.
4. Âlet ilimlerini ve 'Âli ilimleri okuyup, imtihan verip, üstadlarından icazet almamış kimseler dinî konularda kendi kafalarına, re'y ve hevalarına göre hüküm veremezler, fikir yürütemezler.
5. Ashab-ı Kirâm efendilerimizin hepsi (evet hepsi) din konusunda âdildirler, yalan söylememişlerdir, hıyanet etmemişlerdir.
6. Peygamber efendimizden (Salat ve selâm olsun O'na) sonra bozuk fırkalar zuhur etmiştir. Bunlar Cehennemliktir. Sadece Resulullah'ın ve Ashab'ın izinden ve yolundan gidenler Cennetliktir.
7. Mü'minleri tekfir edenin, şirkle suçlayanların kendileri kâfirdir.
8. En kötü ticaret, bozuk ve bid'at din kitapları çıkartarak yapılandır.
9.Allah'ın izniyle, bir insanın hidayetine (imana gelmesine, doğru yolu bulmasına)vesile olan kimse, üzerine güneşin doğduğu ve battığı her şeye sahip olmaktan daha büyük bir kazanç elde etmiş olur.
10. Bir insanın sapıtmasına, imanını yitirmesine, itikadının bozulmasına vesile olan kimse korkunç bir zarara uğramış olur.
Müslümanlar olarak birinci vazifemiz imanımızı korumak, imanımızın sahih bir iman olması için çalışmak, insanları imana çağırmaktır.
(İkinci yazı)
BOĞAZLARDAKİ BÜYÜK TEHLİKELER
BİR hafta kadar önce Çanakkale Boğazı'nda amonyum nitrat yüklü bir tanker karaya vurdu. Çok şükür, içindeki tehlikeli sıvı dışarıya sızmadı.
Sık sık İstanbul Boğazı'nda da buna benzer karaya oturmalar, ârızalar oluyor. O daracık boğazın çok akıntılı yerlerinde (her yerinde akıntı var) dümeni kilitlenen, makinaları arızalanan dev tankerler, kimyevî madde yüklü gemiler
.
Bazen o kadar büyük tankerler geçiyor ki, onlar sağ salim öbür tarafa ulaşıncaya kadar denizdeki trafik durduruluyor.
1960'dan bu yana İstanbul Boğazı'nda üç büyük kaza oldu. Hatırlıyorum, bunlardan biri Beykoz civarında, biri Haydarpaşa açıklarında olmuştu. Bir keresinde denize yayılan ham petrol tutuşmuş, alevler Karaköy iskelesindeki bir gemiyi yakmıştı.
İstanbul, (metropolü ve varoşları ile) yirmi milyon nüfusu aşmış, dev bir şehir olmuştur. Boğaz son derece dar bir su yoludur. Deniz trafiği son derece artmıştır. Bu Boğaz bu trafiği kaldırmaz.
İstanbul ve Türkiye büyük tehlike altındadır.
Mutlaka işe yarar çareler ve çözümler aranmalı, bulunmalı ve uygulanmalıdır.
Tekrar ediyorum: İstanbul Boğazı bu kadar trafiği kaldırmaz.
Bugünkü gidişat hiç güvenli değildir.
Bendenize sahilde bir yalı verseler gidip de oturmam.
Yine son elli yıl içinde dümeni bozulan bir yük gemisi Rumelihisarı'nda bir yalıya çarparak ölüme ve yıkıma sebep olmuştu.
Petrol veya amonyak yüklü iki geminin çarpışması, yanıcı ve patlayıcı maddelerin denize akması, -dilim varmıyor- bunların yanması, infilak etmesi sadece İstanbul'un değil, Türkiye'nin sonu olur.
İlgili ve sorumlu makamlar ve bürokratlar elbette tedbir almışlardır. Bu tedbirler yeterli midir? Yeterli kelime ve kavramı ne kadar önemlidir.
Çanlar bizim için çalıyor.
Dibi fokur fokur kaynayan ve gazlar fışkırtan deniz.
Rant için dev hale getirilen şehir.
Kilitlenen trafik.
Buna rağmen yüz binlerce yeni mesken inşaatı
.
Her gün trafiğe kaç yeni otomobil giriyor?
Bir Başbakan halka iki anahtar vaad etmişti. Biri ev anahtarı, diğeri otomobil
.
Bu kadar büyük bir şehirde ahlâk bozulur, suçlar artar, asayiş ve güvenlik zor sağlanır.
Bugünkü çok fazla ve aşırı nüfus yetmiyormuş gibi bunu kısa zamanda 40 milyona çıkartmak için çalışıyorlar.
İstanbul'daki binaların çoğu kaçak.
Bir ara binalar deniz kumu ile karılmış betonla yapılmış, bunlar çürükmüş, depremde kolayca yıkılırmış.
Kaçak binalar, kaçak katlar. İmar afları.
Sokaklarda eskiden bir tarafta araba park edilirdi. Şimdi iki tarafta. Ters istikametten gelen iki otomobil geçemiyor, biri geri gitmek zorunda kalıyor.
Her yerde belediyelerin Deli Dumrul gibi park tahsildarları var.
Sabah akşam milyonlarca vatandaş "kendi" otomobillerinde tek başına işe ve eve gelip gidiyor. Bütün sıkışıklığa, bütün zahmetlere, bütün masrafa rağmen ille de benim otomobilim diyor. Yakıt ateş pahasına. Belki de dünyanın en pahalı yakıtını Türkiye halkı kullanıyor. Bunlara rağmen araba sayısı her gün artıyor.Beş sene sonra İstanbul'daki otomobil miktarı ikiye katlanınca ne olacak?Bu soruyu düşünen, buna cevap arayan var mı?
Deprem deprem deprem
. Çılgınca ilerleyen yapılaşma
. İhtiyaç olmaktan çıkmış, statü haline gelmiş otomobil sevdası
. İsraf, sefahat (beyinsizlik)
. Günde bazen üç-dört saat süren işe gelip gitmeler. Korkunç zaman israfı.
Toplumlar, idareciler, sorumlular meseleleri yatay iradeleri ile çözmezlerse Dikey İrade'nin çözümüne hazır olsunlar!
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazetesi
24/12/2009
İmansızlar bunu anlayamazlar. Benim sözüm Müslümanlaradır. İmanımızı korumak için, gereken bütün tedbirleri almalıyız.
İmana bu devirde en fazla zarar veren şeyler nelerdir?
1. İman, İslâm, Kur'ân, Şeriat düşmanı gazeteleri ve dergileri okumak, TV'leri seyr etmek.
2. İman ve İslâm düşmanı kitapları, yayınları, yazarları okumak.
3. İman, İslâm,Kur'ân, Şeriat düşmanlarıyla arkadaşlık ve dostluk yapmak, onlarla ülfet ve ünsiyet etmek.
4. İçlerinde sahih itikada (doğru inanca) aykırı sözler, tezler, iddialar, açıklamalar, yorumlar bulunan sözde din kitaplarını alıp okumak.
5. İmana, İslâm'a, Kur'ân'a, Şeriata düşman bir eğitimin çarkları içinde yetişmek.
6. İslâm'ın tahkir edilmesini istediği bir şeyi tâzim etmek.
7.İslâm'ın tâzim edilmesini istediği ve emrettiği bir şeyi tahkir etmek, küçümsemek, hafife ve alaya almak.
Dikkat buyurunuz, yukarıdaki satırlarda "İmana, İslâm'a, Kur'ân'a, Şeriata düşman" dedim. Bir gayr-i müslim ilme, hikmete uygun bir yazı yazmış, o kişinin küfrü beğenilmeden o yazı okunabilir, ondan yararlanabilinir.
Zararlı gazeteler, dergiler, risaleler, kitaplar, yazılar ikiye ayrılır:
1. İman, İslâm, Kur'ân, Şeriat düşmanı kâfirlerin yazıp yayınladıkları.
2. Dıştan Müslüman görünen, hattâ bazısı İslâm'a hizmet ettiğini iddia eden münafıkların, bid'atçilerin, dall ve mudillerin (sapmışların ve saptıranların), şeytan ajanlarının, insî şeytanların içleri çeşit çeşit yanlışlarla dolu sözde din kitapları.
Bir Müslümanın imanına en fazla zarar veren yayınlar; re'y ve heva ile yazılmış tercüme, meâl ve tefsirlerdir.
Bunlardaki birkaç vahim yanlışı sıralayayım:
1. Yüce Allah'a (O'nun Kemaline, Azametine, Kibriyasına yakışmayan) noksan sıfatlar izafe ederler.
2. İslâm'dan başka hak dinler olduğunu, bunlara mensup olanların da Cennete gireceğini iddia ederler.
3. Hz. Muhammed'in risaletini, dâvetini inkâr ve tekzip edenleri de ehl-i necat kabul ederler.
Haline en fazla üzülünecek kişi, Müslüman olan, namaz kılan, İslâm'ı seven bir kimse olduğu halde yanlış ve bid'at inanç ve görüşlere saplanmış; Sünnet ve Cemaat dairesinden çıkmış olandır.
İmanını korumak, sahih bir itikad sahibi olmak için şunlara dikkat edilmelidir:
1. Kur'ân'ın, icazetli müfessirler tarafından yazılmış olan tercüme, meal ve tefsirlerini okumak.
2. İlmi, icazeti, ehliyeti yoksa bunlardan kendi kafasına göre hüküm çıkartmamak, müctehidlik taslamamak.
3. Akaidini, dinî vazifelerini icazetli ulemâ ve fukahanın yazmış olduğu ilmihal kitaplarından öğrenmek.
4. Âmentünün altı şartından biri olan kadere imanı inkâr edenlerin kitaplarını okumamak.
5. Allah gerçek bir Janus'tur diyerek, Yüce Rabbimizi -hâşâ- bir Roma putuna benzeten mülhid ve sapıkların kitaplarını okumamak.
6. Fıkhı inkâr eden mezhepsizlerin kitaplarını okumamak.
7.Tasavvuf ve tarikat Müslümanlarını ve büyüklerini şirk ve küfürle suçlayan, bu suçlamaları ile kendileri kâfir olan aşırıların, bid'atçilerin, yoldan çıkmışların, gulüvve sapmışların yayınlarını okumamak.
8. Sünnet düşmanlarının kitaplarını okumamak.
Her mü'minin birinci vazifesi imanını korumaktır.
Her mü'min iyi, doğru, faydalı din kitapları okumalıdır.
İçinde vahim yanlışlar olan zararlı kitapları (zâhirde din kitabı gibi görünse bile) okumamalıdır.
Son kırk yıl içinde, din kitabı diye hayli bozuk yayın çıkartıldı.
Aykırı ictihadlar yapıldı.
Saçma sapan fetvalar verildi.
Çarpıklık o hale geldi ki, Tevhid ile Teslis esasta birdir, Ehl-i Kitab ile Âmentüde ittifakımız vardır diyenler bile çıktı.
Münafıklar dinimizi sinsice mihraptan yıkmak istiyor.
Kur'ân'a, Sünnete, icmâ-i ümmete aykırı yeni bir İslâm türetmek isteyenler var.
Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim diyerek İslâm'ı içinden yıkmak istiyorlar.
İslâm'da, bazı dinlerde olduğu gibi ruhban sınıfı yoktur ama ulemâ ve fukaha vardır. Gerçek ulemâ ve fukahanın, bir ucu Resullerin Seyyidine ulaşan icazetleri vardır. Cumhur-i ulemâ ve fukaha dinî konularda yalan söylemez, çarpıtmaz, sapıtmaz. Dinimizi onlardan öğrenelim.
1. Allah kemal sıfatlarla sıfatlıdır.
2. Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.
3. Allah zaman ve mekândan münezzehtir. Allah cihetten, inmekten çıkmaktan, insanlar gibi organlara sahip olmaktan, cisimden münezzehtir.
4. Âlet ilimlerini ve 'Âli ilimleri okuyup, imtihan verip, üstadlarından icazet almamış kimseler dinî konularda kendi kafalarına, re'y ve hevalarına göre hüküm veremezler, fikir yürütemezler.
5. Ashab-ı Kirâm efendilerimizin hepsi (evet hepsi) din konusunda âdildirler, yalan söylememişlerdir, hıyanet etmemişlerdir.
6. Peygamber efendimizden (Salat ve selâm olsun O'na) sonra bozuk fırkalar zuhur etmiştir. Bunlar Cehennemliktir. Sadece Resulullah'ın ve Ashab'ın izinden ve yolundan gidenler Cennetliktir.
7. Mü'minleri tekfir edenin, şirkle suçlayanların kendileri kâfirdir.
8. En kötü ticaret, bozuk ve bid'at din kitapları çıkartarak yapılandır.
9.Allah'ın izniyle, bir insanın hidayetine (imana gelmesine, doğru yolu bulmasına)vesile olan kimse, üzerine güneşin doğduğu ve battığı her şeye sahip olmaktan daha büyük bir kazanç elde etmiş olur.
10. Bir insanın sapıtmasına, imanını yitirmesine, itikadının bozulmasına vesile olan kimse korkunç bir zarara uğramış olur.
Müslümanlar olarak birinci vazifemiz imanımızı korumak, imanımızın sahih bir iman olması için çalışmak, insanları imana çağırmaktır.
(İkinci yazı)
BOĞAZLARDAKİ BÜYÜK TEHLİKELER
BİR hafta kadar önce Çanakkale Boğazı'nda amonyum nitrat yüklü bir tanker karaya vurdu. Çok şükür, içindeki tehlikeli sıvı dışarıya sızmadı.
Sık sık İstanbul Boğazı'nda da buna benzer karaya oturmalar, ârızalar oluyor. O daracık boğazın çok akıntılı yerlerinde (her yerinde akıntı var) dümeni kilitlenen, makinaları arızalanan dev tankerler, kimyevî madde yüklü gemiler
Bazen o kadar büyük tankerler geçiyor ki, onlar sağ salim öbür tarafa ulaşıncaya kadar denizdeki trafik durduruluyor.
1960'dan bu yana İstanbul Boğazı'nda üç büyük kaza oldu. Hatırlıyorum, bunlardan biri Beykoz civarında, biri Haydarpaşa açıklarında olmuştu. Bir keresinde denize yayılan ham petrol tutuşmuş, alevler Karaköy iskelesindeki bir gemiyi yakmıştı.
İstanbul, (metropolü ve varoşları ile) yirmi milyon nüfusu aşmış, dev bir şehir olmuştur. Boğaz son derece dar bir su yoludur. Deniz trafiği son derece artmıştır. Bu Boğaz bu trafiği kaldırmaz.
İstanbul ve Türkiye büyük tehlike altındadır.
Mutlaka işe yarar çareler ve çözümler aranmalı, bulunmalı ve uygulanmalıdır.
Tekrar ediyorum: İstanbul Boğazı bu kadar trafiği kaldırmaz.
Bugünkü gidişat hiç güvenli değildir.
Bendenize sahilde bir yalı verseler gidip de oturmam.
Yine son elli yıl içinde dümeni bozulan bir yük gemisi Rumelihisarı'nda bir yalıya çarparak ölüme ve yıkıma sebep olmuştu.
Petrol veya amonyak yüklü iki geminin çarpışması, yanıcı ve patlayıcı maddelerin denize akması, -dilim varmıyor- bunların yanması, infilak etmesi sadece İstanbul'un değil, Türkiye'nin sonu olur.
İlgili ve sorumlu makamlar ve bürokratlar elbette tedbir almışlardır. Bu tedbirler yeterli midir? Yeterli kelime ve kavramı ne kadar önemlidir.
Çanlar bizim için çalıyor.
Dibi fokur fokur kaynayan ve gazlar fışkırtan deniz.
Rant için dev hale getirilen şehir.
Kilitlenen trafik.
Buna rağmen yüz binlerce yeni mesken inşaatı
Her gün trafiğe kaç yeni otomobil giriyor?
Bir Başbakan halka iki anahtar vaad etmişti. Biri ev anahtarı, diğeri otomobil
Bu kadar büyük bir şehirde ahlâk bozulur, suçlar artar, asayiş ve güvenlik zor sağlanır.
Bugünkü çok fazla ve aşırı nüfus yetmiyormuş gibi bunu kısa zamanda 40 milyona çıkartmak için çalışıyorlar.
İstanbul'daki binaların çoğu kaçak.
Bir ara binalar deniz kumu ile karılmış betonla yapılmış, bunlar çürükmüş, depremde kolayca yıkılırmış.
Kaçak binalar, kaçak katlar. İmar afları.
Sokaklarda eskiden bir tarafta araba park edilirdi. Şimdi iki tarafta. Ters istikametten gelen iki otomobil geçemiyor, biri geri gitmek zorunda kalıyor.
Her yerde belediyelerin Deli Dumrul gibi park tahsildarları var.
Sabah akşam milyonlarca vatandaş "kendi" otomobillerinde tek başına işe ve eve gelip gidiyor. Bütün sıkışıklığa, bütün zahmetlere, bütün masrafa rağmen ille de benim otomobilim diyor. Yakıt ateş pahasına. Belki de dünyanın en pahalı yakıtını Türkiye halkı kullanıyor. Bunlara rağmen araba sayısı her gün artıyor.Beş sene sonra İstanbul'daki otomobil miktarı ikiye katlanınca ne olacak?Bu soruyu düşünen, buna cevap arayan var mı?
Deprem deprem deprem
Toplumlar, idareciler, sorumlular meseleleri yatay iradeleri ile çözmezlerse Dikey İrade'nin çözümüne hazır olsunlar!
Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazetesi
24/12/2009