Muvahhid1
Well-known member
Bir memleketten başka bir memlekete gitmek üzere olan bir kimse hazırlık yapar. Çünkü gideceği yerde kendisine bir çok şey lazım olabilir. Hazırlık yapan kimse orada kalacağı müddet içinde rahat eder huzurlu olur.Bir pikniğe giderken bile bir çok hazırlık yapılır. Bir şehirden bir şehire seyahat eden kimse, yanına eşyasını almak zorundadır.
Elbette bu hazırlıkları yapan kimse, bir takım zorluklar ve sıkıntılar yaşayacaktır fakat yolculuğunun sonunda rahat edecektir.
Bir gelin bile annesinin evinden ayrılıp kocasının evine giderken çeyizini ve eşyalarını beraberinde götürür. Çünkü yeni bir ev kuruluyor ve gelin yeni bir yuvaya gidiyor. Orada kendine, ailesine lazım olan eşyaları temin etmesi gerekmektedir.
Okul yolcusu olan bir öğrenci, okuluna giderken çantasını ve eşyalarını beraberinde götürüp harçlığını yanına alması kaçınılmazdır.
Tarlasına, bahçesine, dükkanına giden bir kimse, orada kendine lazım olan malzemeleri temin edip beraberinde götürmesi icap eder.
Bir uzay araştırmacısı ve yolcusu olan astronot, aracını, elbisesini ona göre hazırlayıp yola çıkar.
Savaşa giden bir asker, her türlü araç, malzeme, iaşe, silah ve teçhizatını hazırlayıp yola öyle çıkar. Çünkü, ileride bunların hepsine kendisi, zaman içerisinde ihtiyaç duyacaktır. Hazırlığını iyi yaptığı takdirde de hedefine en iyi şekilde ulaşıp muzaffer olacaktır.
Şimdi iyice düşünelim; insan, dünyada bir yolcu değil mi?
Elbette, insan ahirete giden bir yolcudur.
Bu öyle bir yolcu ki ruhlar aleminden anne karnına, oradan dünyaya teşrif eden bir yolcu. Sonra çocukluktan, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabre giren bir yolcu. Sonra kabirden, berzahtan, haşirden, sırat köprüsünden, cennet veya cehenneme varacak olan bir yolcu.
Bu kadar yollarda kendisine elbette bir çok hazırlık yapması gerekir. Varacağı ahirette rahat etmesi de bu yapacağı hazırlıklara bağlıdır. Zira, eken biçer. Dünya ahiretin tarlasıdır. Burada hazırlığını yapan ahirette karşılığını görecektir.
Bence insan şu dünya içinde bir yolcu olduğunu asla aklından çıkarmamalıdır.
“Dünya madem fanidir, hem madem ömür kısadır, hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur, hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır, hem madem dünya sahipsiz değil, hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakim ve Kerim bir Müdebbiri var, hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır, hem madem -Allah Bir kimseye gücünün yettiğinden başka sorumluluk yüklemez-*(Bakara Suresi: 286) ayeti sırrınca teklif-i malayutak yoktur, hem madem zararsız yol zararlı yola müreccahtır, hem madem dünyevi dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır; elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için ahretini unutmasın, ahretini dünyaya feda emesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef emesin, kendini misafir telekki edip Misafirhane Sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selametle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin. (Mektubat s 73)”
Mehmet ERBAŞ
Elbette bu hazırlıkları yapan kimse, bir takım zorluklar ve sıkıntılar yaşayacaktır fakat yolculuğunun sonunda rahat edecektir.
Bir gelin bile annesinin evinden ayrılıp kocasının evine giderken çeyizini ve eşyalarını beraberinde götürür. Çünkü yeni bir ev kuruluyor ve gelin yeni bir yuvaya gidiyor. Orada kendine, ailesine lazım olan eşyaları temin etmesi gerekmektedir.
Okul yolcusu olan bir öğrenci, okuluna giderken çantasını ve eşyalarını beraberinde götürüp harçlığını yanına alması kaçınılmazdır.
Tarlasına, bahçesine, dükkanına giden bir kimse, orada kendine lazım olan malzemeleri temin edip beraberinde götürmesi icap eder.
Bir uzay araştırmacısı ve yolcusu olan astronot, aracını, elbisesini ona göre hazırlayıp yola çıkar.
Savaşa giden bir asker, her türlü araç, malzeme, iaşe, silah ve teçhizatını hazırlayıp yola öyle çıkar. Çünkü, ileride bunların hepsine kendisi, zaman içerisinde ihtiyaç duyacaktır. Hazırlığını iyi yaptığı takdirde de hedefine en iyi şekilde ulaşıp muzaffer olacaktır.
Şimdi iyice düşünelim; insan, dünyada bir yolcu değil mi?
Elbette, insan ahirete giden bir yolcudur.
Bu öyle bir yolcu ki ruhlar aleminden anne karnına, oradan dünyaya teşrif eden bir yolcu. Sonra çocukluktan, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabre giren bir yolcu. Sonra kabirden, berzahtan, haşirden, sırat köprüsünden, cennet veya cehenneme varacak olan bir yolcu.
Bu kadar yollarda kendisine elbette bir çok hazırlık yapması gerekir. Varacağı ahirette rahat etmesi de bu yapacağı hazırlıklara bağlıdır. Zira, eken biçer. Dünya ahiretin tarlasıdır. Burada hazırlığını yapan ahirette karşılığını görecektir.
Bence insan şu dünya içinde bir yolcu olduğunu asla aklından çıkarmamalıdır.
“Dünya madem fanidir, hem madem ömür kısadır, hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur, hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır, hem madem dünya sahipsiz değil, hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakim ve Kerim bir Müdebbiri var, hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır, hem madem -Allah Bir kimseye gücünün yettiğinden başka sorumluluk yüklemez-*(Bakara Suresi: 286) ayeti sırrınca teklif-i malayutak yoktur, hem madem zararsız yol zararlı yola müreccahtır, hem madem dünyevi dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır; elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için ahretini unutmasın, ahretini dünyaya feda emesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef emesin, kendini misafir telekki edip Misafirhane Sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selametle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin. (Mektubat s 73)”
Mehmet ERBAŞ