İ'lem Eyyühel-Aziz!
İnsan, hikmet ile yapılmış bir masnudur. Ve Sâni'in gayet hakîm olduğuna, yaptığı vuzuh-u delalet ile sanki mücessem bir hikmet-i nakkaşedir. Tecessüd etmiş bir ilm-i muhtardır. İncimad etmiş bir kudret-i basîre olduğu gibi öyle bir fiilin mahsulüdür ki, istidadı irade ettiği şeyi kendisine veriyor. Öyle bir in'am ve ihsanın kesifidir ki, bütün hacatına vâkıftır. Öyle bir kaderin tersim ettiği bir surettir ki, bünyesine lâzım ve münasib şeyleri bilir. Bu malûmat ile her şeyin mâliki olan Mâlik'inden nasıl tegafül eder; ve bütün cinayetlerini bilen, hacatını gören, vaveylâlarını işiten Semi', Basîr, Alîm, Mücîb olarak üstünde bir Rakib'in bulunmamasını nasıl tevehhüm edebilir?
Mesnevi-i Nuriye
Hikmet: Gözetilen fayda ve gaye.
Masnu: Sanatlı yaratılmış varlık, sanatlı eser.
Sâni': Sanatkar yaratıcı.
Hakîm: Hikmet sahibi.
Vuzuh-u delalet: Delil olmaktaki açıklık ve netlik, işaret edip göstermesindeki apaçıklık.
Mücessem: Cisimleşmiş, görünür duruma gelmiş.
Tecessüd: Cesetlenmek, beden durumuna gelmek.
İncimad: Donma, buzlanma.
Kudret-i basîre: Gören kuvvet, herşeyi gören güç ve kuvvet.
İstidad: Kabiliyet, yetenek.
İn'am: Nimetlendirme.
İhsan: İyilik, lütuf, bağışlama, cömertlik.
Kesif: Koyu, katı, yoğun.
Hacat: İhtiyaçlar.
Malûmat: Bilinenler, bilgiler.
Mâlik: Sahip. Mülk sahibi, mal sahibi.
Tegafül: Bilmez görünmek, Anlamazlıktan gelmek.
Semi': İşiten, duyan.
Basîr: Herşeyi herşeyiyle ve herşeyle gören Allah (cc).
Alîm: Sonsuz ilim sahibi.
Mücîb: Cevap veren, duaya cevap veren.
Rakib: Gözeten, görüp gözeten, daima görüp kontrol eden. Allah'ın (cc) mübarek isimlerindendir.
Tevehhüm: Asılsız ve gerçek dışı düşüncelere kapılma, sanma.