İnsan Hakları Açısında Din ve Şeriat

İlim-irfan

Well-known member
“Şeriat” deyince ürken bir nesil yetiştirdiler ülkemizde maalesef. “Şeriat” onlara göre el ayak kesen, göz çıkaran, insan organı yiyen bir canavardır sanki. Bunun en son örneğini burada “Zavallı Karanlık (!) Müslümanlar” başlığıyla yazmıştık.(*)

Okuyucularımızdan birisi yazdığı yorumunda dikkat çekmiş sağ olsun. Diyor ki: “Ülkenin en büyük sorunu bilgi kirliliği. İslam Şeriati deyince herkeste bir korku, bir tedirginlik başlıyor. Yahu İslam Şeriatı benim aziz dinimin helal ve haramlarıdır. Yani emir ve yasakları. Her müslüman inandığı İslam’ı bilmek ve yaşamak zorunda değil mi? Bu bir temel haksa, sorun ne? Bir verilmiş hakkı istemek suç değil ki? Neden korkuyor ve endişeleniyoruz?”

Evet, din ve vicdan hürriyeti en temel insan haklarındandır ama gelin görün ki bu ülkede sökmüyor.

Neden?

Doksan yıldır papağan gibi üç beş kelimeyle şeriat düşmanlığı öğrettiler, hatta bunu ezberlettiler. Şimdi insanların özgür bir ortamda ilim yapması gereken ortamlar olan üniversitelerde bile, hatta hukuk fakültelerinde bile İslam Fıkhı ve hukuku, onun yaygın adı olan “şeriat” okutulmuyor ama bol bol tahkir ve tezyif görüyor maalesef. İlim adına utanç verici bir çirkinlik.

Biz o yazımızda da demiştik: “İşte Cumhuriyetin başarısı budur! Düğmesine bas yeter, robot gibi aynı lafları tekrar ederler. Evet, Türk Milli Eğitiminin başarısı işte burada; “İslam dini, onun helal ve haramı, ilahi kanunları bir toplumda uygulandı mı, o toplumun topu “kör, topal, çolak, eli ve dili kesik gezer.”

Bu bir iftiradır, küfürdür, nifaktır.”

Burada iki noktaya dikkat gerekir. Meselenin can damarı da burasıdır zaten. Şeriata hakaret edenler, her iki noktayı da düşünürlerse, yaptıklarından utanacaklardır.

Birinci nokta, bu bir insan hakları meselesidir. Adam şeriata inanmış ve gereğini yapmak istiyorsa, senin insan haklarına saygılı, çağdaş ve uygar bir insan olarak yapacağın bir tek şey vardır, inançlara saygılı olmak. Sen kendin inanmayabilirsin. Ama birisi inanıyorsa onu da saygıyla karşılamalısın. Gereğini yapmasına da ortam hazırlamalısın. Anayasa ve yürürlükteki yasalar da bunu böyle söyler. Değilse ne çağdaş olursun, ne de uygar. En temel insan haklarına saygı göstermediğin için, saygıyı da hak etmezsin.

İkinci nokta, bu İslam hukuku, eskilerin tabiriyle “fıkıh veya şeriat”, birinci dereceden kaynağı Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde belirtilen, ancak bunlardan başka kıyasa, istihsana, örf ve adetlere, maslahata, yani toplum yararına ve daha başka ikinci dereceden kaynaklara dayanan İslam ilkeleridir, yasalarıdır.

Bunlardan hiç olmazsa birinci dereceden delillere bağlı olanlar, özellikle de Kur’an’a dayalı bulunan yasalar, Müslümanlar için kesinlikle bağlayıcıdırlar.

Bilindiği gibi her Müslüman, Müslüman kalabilmek için bir Allah sözü olarak Kur’an-ı Kerim’e inanmalı ve içindeki kanun ve ilkelere saygılı olmalıdır. Evet, her yasayı yaşayamazsa da en azından inanmalı, beğenmeli ve saygılı olmalıdır.

Olmazsa ne olur?

Çağdaş olamaz, aydın olamaz, ilkeli olamaz, hukuka saygılı olamaz, demokrat olamaz, kişilikli olamaz.

İş bununla da bitmiyor tabi. Buraya kadar ifade ettiklerimiz, çağdaş hukuk ve evrensel ilkeler için önemli di. Acaba İslam açısından durum nedir?

Bunu da pazartesi günündeki yazımızda görelim mi?


Cemal Nar
06/11/2009
 
Üst