Konuya cevap cer

17. Lem’a / 13. Nota’dan


Tarîk-ı hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk'a ait vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler. Edeb-üd Din Ve-d Dünya Risalesi'nde vardır ki: Bir zaman şeytan, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'a itiraz edip demiş ki: "Madem ecel ve herşey kader-i İlahî iledir; sen kendini bu yüksek yerden at, bak nasıl öleceksin." Hazret-i İsa Aleyhisselâm demiş ki: ﺍِﻥَّ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍَﻥْ ﻳَﺨْﺘَﺒِﺮَ ﻋَﺒْﺪَﻩُ ﻭَ ﻟَﻴْﺲَ ﻟِﻠْﻌَﺒْﺪِ ﺍَﻥْ ﻳَﺨْﺘَﺒِﺮَ ﺭَﺑَّﻪُ


Yani: "Cenab-ı Hak abdini tecrübe eder ve der ki: Sen böyle yapsan sana böyle yaparım, göreyim seni yapabilir misin? diye tecrübe eder. Fakat abdin hakkı yok ve haddi değil ki, Cenab-ı Hakk'ı tecrübe etsin ve desin: Ben böyle işlesem, sen böyle işler misin? diye tecrübevari bir surette Cenab-ı Hakk'ın rububiyetine karşı imtihan tarzı sû'-i edebdir, ubudiyete münafîdir."


Madem hakikat budur, insan kendi vazifesini yapıp Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmamalı.


Tarîk-ı hak: Hak yol, din yolu.

Mücahede: Din için çalışma ve uğraşma. *Uğraşma, çalışma.

Edeb-üd Din Ve-d Dünya: Maverdî’nin bir eseri.

Risale: Küçük kitap, ilmi konuda yazılmış küçük kitap.

Kader-i İlahî: Allah’ın(cc) her şeyi sonsuz ilmiyle belirlemesi.

Aleyhisselâm: Selam O’nun üzerine olsun.

Abd: Kul.

Tecrübevari: Dener gibi.

Rububiyet: Allah’ın(cc) terbiyecilik sıfatı, Allah’ın her şeyin sahibi, ihtiyaçlarının karşılayıcısı ve terbiye edicisi olması.

Sû'-i edeb: Edepsizlik, terbiyesizlik, saygısızlık.

Ubudiyet: Kulluk, Allah’ın(cc) emir ve yasaklarına uymak.

Münafî: Zıt, ters, aykırı.



Meşhurdur ki: Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddid defa mağlub eden Celaleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbaı ona demişler: "Sen muzaffer olacaksın, Cenab-ı Hak seni galib edecek." O demiş: "Ben Allah'ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım, Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmam; muzaffer etmek veya mağlub etmek onun vazifesidir." İşte o zât bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla, hârika bir surette çok defa muzaffer olmuştur.


Müteaddid: Çok sayıda.

Vüzera: Vezirler, padişah yardımcıları.

Etba: Tabi olanlar, bağlılar.

Muzaffer: Zafer kazanan, yenen.

Cihad: Din uğrunda çalışma ve savaşma, Allah(cc) yolunda savaşma.

Vazifedar: Görevli.

Zât: Hürmete layık kimse, saygıdeğer kişi.

Sırr-ı teslimiyet: Kendi görevini yerine getirip gerisini bütünüyle Allah’a(cc) samimi olarak bırakmaktaki gizli gerçek ve derin mana.



Evet insanın elindeki cüz'-i ihtiyarî ile işledikleri ef'allerinde, Cenab-ı Hakk'a ait netaici düşünmemek gerektir. Meselâ: Kardeşlerimizden bir kısım zâtlar, halkların Risale-i Nur'a iltihakları şevklerini ziyadeleştiriyor, gayrete getiriyor. Dinlemedikleri vakit zaîflerin kuvve-i maneviyeleri kırılıyor, şevkleri bir derece sönüyor. Halbuki Üstad-ı Mutlak, Mukteda-yı Küll, Rehber-i Ekmel olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, 


ﻭَﻣَﺎ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟﺮَّﺳُﻮﻝِ ﺍِﻻ َّ ﺍﻟْﺒَﻼ َﻍُ Peygambere düşen ancak tebliğ etmektir (Maide Suresi: 99.)


olan ferman-ı İlahîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa'y ü gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş. Çünki


ﺍِﻧَّﻚَ ﻻ َ ﺗَﻬْﺪِﻯ ﻣَﻦْ ﺍَﺣْﺒَﺒْﺖَ ﻭَﻟَﻜِﻦَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻳَﻬْﺪِﻯ ﻣَﻦْ ﻳَﺸَٓﺎﺀُ

Sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Allah(cc) dilediğine hidayet verir (Kasas Suresi: 56.) 


Cüz'-i ihtiyarî: Serbest ve hür hareket edebilme yeteneği.

Ef'al: Fiiller, işler.

Netaic: Neticeler, sonuçlar.

Risale-i Nur: Nur risalesi. Bediüzzaman Said Nursinin(ra) Kur’anın imanla ilgili ayetlerini kaynak alarak imanın bütün şartlarını açıklayıp delillerle ispat ettiği çok değerli eserlerinin hepsine birden verilen isim.

İltihak: Katılma.

Kuvve-i maneviye: Manevi kuvvet(güç).

Üstad-ı Mutlak: Tam üstad.

Mukteda-yı Küll: Bütün yönleriyle uyulan, her bakımdan uyulan.

Rehber-i Ekmel: En mükemmel rehber, en mükemmel yol gösterici.

Resul-i Ekrem: En değerli ve üstün Peygamber (Hz. Muhammed(asm)).

Aleyhissalâtü Vesselâm: Salat ve Selam O’nun üzere olsun.

Ferman-ı İlahî: İlahi ferman, Allah’ın(cc) emir ve buyruğu.

Rehber-i mutlak: Mutlak rehber, her durumda ve her bakımdan şaşmaz yol gösterici.

Sa'y ü gayret: Çalışma ve gayret(çaba gösterme)

Tebliğ: Bildirmek, ulaştırmak.

Hidayet: Doğruluk. İman edip İslam yoluna girmek.



Öyle ise; işte ey kardeşlerim! Siz de, size ait olmayan vazifeye harekâtınızı bina etmekle karışmayınız ve Hâlık'ınıza karşı tecrübe vaziyetini almayınız!


Harekât: Hareketler.

Hâlık: Yoktan en güzel şekilde yaratan Allah(cc).



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst