Konuya cevap cer

Enâniyetin vücudu ise, haksız temellük ve aynadarlığını bilmemek ve mevhumu muhakkak bilmekten ileri geldiğinden vücud rengini ve suretini almış bir ademdir.

 

İnsandaki benlik ve sahiplenme dürtüsü de vehmi bir haldir. İnsanın bir şeye gerçek manada sahip olması, o şeyin bütün hal ve keyfiyetlerini bilip onları tedbir ve idare etmesinden geçer. Yoksa her şeyini Allah yaratsın, bütün gereklerini Allah yoktan var edip tanzim etsin ama sahiplenmeye gelince, insan sahiplensin. Bu tam bir safsatadır. Bir şeye gerçek manada sahip olabilmek için, o şeyin her şeyini yaratmak gerekir. İşte insan, vehmi ve hayali olan sahiplenme dürtüsü ile kendinin olmayan şeylere, kendininmiş gibi sahipleniyor. Bu ise haksız ve yersiz bir temellük (sahiplenme) davasıdır. Hakikati halde olmayan, ademi bir durumdur. Halbuki bu benlik ve sahiplenme duygusu insana; Allah’ın mutlak sıfatlarına farazi bir kıyaslama yapabilmesi ve o sıfatları idrak edebilmek için verilmiş hayali ve farazi bir hattır. İnsan bu farazi ve hayali hali temellük ile amacının dışına çıkarıyor, hakikati hale uygun olmayan bir hale sokuyor. Bu ise hakikatte olmayan ademi bir durumdur.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst