müdavim
Üye Sorumlusu
İntisapta insaf lazım
Kendi grubumuzun, kardeşlerimizin hatalarını görmeyiz. Başkalarının ayak sürçmesini ise büyük günah sayarız. Mezhep, meşrep, arkadaş grubu, intisap ve benzeri oluşumlardaki her insanımız karşındakine daha anlayışlı ve tahammüllü olmalı. İnsaflı olmalıyız. Adil olmalıyız. Çünkü bizim gözümüzde mensubu olduğumuz -muhabbet duyduğumuz- grubumuz, belki çok muhteremdir ama belki de Allah'ın katında muteber değildir. Bunun bir sağlaması da yoktur. Bazı kriterler olsa da, bunun ilmi ve hesabı Allah'ın katındadır. Onun için temkinli ve insaflı olmalıyız. İntisabımız başkalarını görmemeyi gerektirmez. Ramazanda bütün bunları düşünebilmek için hayli zamanımız olacak.
Dostları uzaklaştırmak, şerri yakınlaştırmak
En büyük zafiyetimiz budur. Dostlarımızı uzaklaştırırız. Onları elde hazır kıtalar gibi belleriz. Uzakta ve şerr olanı ise yakınlaştırmaya çabalarız. Böylece dostumuzu kaybederiz, çünkü dostumuz bile güvenini yitirir. Ama düşmanlarımızı da kazanamayız. Çünkü o içten pazarlıklıdır. Ramazan bu konularda da muhasebe şansı vermelidir bizlere.
Hak etmeyeni yüceltmek zulümdür
Genellikle makam erbabı yüceltilir. Çünkü makam erbabı nimet sağlama makamındadır. İnsanlar çoğu kez ihsana boyun eğerler. Dünyayı ebedi sanırlar. Mezarı düşünen azdır. Gerçi makam erbabı içinde bu itibarı hak eden vardır, etmeyen vardır. Hak edene itibar ettiğinizde ona zarar veremezsiniz. Zira o, zaten edebini takınmıştır. Ama hak etmeyeni yüceltirseniz işte o zaman o kişiye zarar verirsiniz. Kendinize zarar verirsiniz. Millete zarar verirsiniz.
Hayali bir örnek vereyim: Halka yukarıdan bakan, insanlardan uzak duran, hep gündemde olmaya çabalayan ama mesela, bir dizi oyuncusunun yanında iki büklüm olan bir yönetici görürseniz ne düşünürsünüz? Eyvah demez misiniz? Ben buna mı itibar ettim, demez misiniz.
İşte ramazan ayına hazırlandığımız bugünlerde bütün bu konularda kendimizle yüzleşmeliyiz. İtibarsızı itibarlı hale getirmişsek, insanları kendimizin dununda –aşağısında – görmüşsek, ibadetimiz alışkanlığın ötesine taşınamıyorsa tevbe etmeliyiz. Belki o zaman ramazana daha salim bir kalple girmiş oluruz
Dr. Nihat HATİPOĞLU
Kendi grubumuzun, kardeşlerimizin hatalarını görmeyiz. Başkalarının ayak sürçmesini ise büyük günah sayarız. Mezhep, meşrep, arkadaş grubu, intisap ve benzeri oluşumlardaki her insanımız karşındakine daha anlayışlı ve tahammüllü olmalı. İnsaflı olmalıyız. Adil olmalıyız. Çünkü bizim gözümüzde mensubu olduğumuz -muhabbet duyduğumuz- grubumuz, belki çok muhteremdir ama belki de Allah'ın katında muteber değildir. Bunun bir sağlaması da yoktur. Bazı kriterler olsa da, bunun ilmi ve hesabı Allah'ın katındadır. Onun için temkinli ve insaflı olmalıyız. İntisabımız başkalarını görmemeyi gerektirmez. Ramazanda bütün bunları düşünebilmek için hayli zamanımız olacak.
Dostları uzaklaştırmak, şerri yakınlaştırmak
En büyük zafiyetimiz budur. Dostlarımızı uzaklaştırırız. Onları elde hazır kıtalar gibi belleriz. Uzakta ve şerr olanı ise yakınlaştırmaya çabalarız. Böylece dostumuzu kaybederiz, çünkü dostumuz bile güvenini yitirir. Ama düşmanlarımızı da kazanamayız. Çünkü o içten pazarlıklıdır. Ramazan bu konularda da muhasebe şansı vermelidir bizlere.
Hak etmeyeni yüceltmek zulümdür
Genellikle makam erbabı yüceltilir. Çünkü makam erbabı nimet sağlama makamındadır. İnsanlar çoğu kez ihsana boyun eğerler. Dünyayı ebedi sanırlar. Mezarı düşünen azdır. Gerçi makam erbabı içinde bu itibarı hak eden vardır, etmeyen vardır. Hak edene itibar ettiğinizde ona zarar veremezsiniz. Zira o, zaten edebini takınmıştır. Ama hak etmeyeni yüceltirseniz işte o zaman o kişiye zarar verirsiniz. Kendinize zarar verirsiniz. Millete zarar verirsiniz.
Hayali bir örnek vereyim: Halka yukarıdan bakan, insanlardan uzak duran, hep gündemde olmaya çabalayan ama mesela, bir dizi oyuncusunun yanında iki büklüm olan bir yönetici görürseniz ne düşünürsünüz? Eyvah demez misiniz? Ben buna mı itibar ettim, demez misiniz.
İşte ramazan ayına hazırlandığımız bugünlerde bütün bu konularda kendimizle yüzleşmeliyiz. İtibarsızı itibarlı hale getirmişsek, insanları kendimizin dununda –aşağısında – görmüşsek, ibadetimiz alışkanlığın ötesine taşınamıyorsa tevbe etmeliyiz. Belki o zaman ramazana daha salim bir kalple girmiş oluruz
Dr. Nihat HATİPOĞLU