İslamda bekâr kalmak var mı?

nuriye

Well-known member
Güzel dinimiz İslamda bekârlığa yer yoktur. Eğer bir insan sosyal ve ekonomik şartlarını yerine getirmişse, dinen kabul edilecek sağlık vb. gibi meşru bir mazereti de yoksa evlenmemezlik yapamaz. Kişi eğer fakirse, onun evlenmesine yardım etmek de zengin olan Müslümanların üzerine görevdir. Rabbimiz şöyle buyuruyor: Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir. (Nur Suresi: 32) Bir kimse, mihir ödeme gücüne, ailesini geçindirecek kadar nafaka temin imkanına sahipse ve zinaya düşme ve haram işleme tehlikesi karşısında bulunuyor da oruç da tutamıyorsa dinen evlenmesi farzdır. Çünkü insanın iffetini koruması ve nefsini haramdan sakınması gereklidir. Yani harama düşmemek için evlenmek esastır ve haramla yüz yüze gelen birinin başvuracağı tek çare evlenmek olmalıdır. Gayr-ı tabii yollarla evlilik müessesesiyle savaş, yaratılış hadisesi ile savaştır ve böyle bir savaşa kalkışanın yenik düşmesi de kaçınılmazdır.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Bekarlık mı, yoksa evlilik mi daha hayırlıdır?

1- "Allah bir kula hayır dilediği zaman, onu çoluk-çocuk ve mal ile meşgul etmez”(İhya, /25) sözü, hadis değil, Hasan-ı Basrî'nin sözüdür.

2- “İki yüz senesinden sonra insanların en hayırlısı, zevcesi ve evladı olmamakla yükü hafif olanıdır"(ihya, 2/24) hadisi alimler tarafından zayıf sayılmıştır(bk. Zeynul-Irakî, Tahricu Ahadisi'l-İhya, -ihya ile birlikte-a.g.y).

3- "Ahir zamanda sizin en iyiniz, çoluk çocuğu olmayandır" anlamında bir Hadis vardır. "Hafifü'l-haz" kelimesi ahir zamandan bahseden hadis-i şeriflerde geçmektedir. Kıyamet günü hesabı kolay olacak olanlar için kullanılan bir tabirdir. Ancak bu rivayetin zayıf bir hadis olduğu ifade edilir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V. 252; Tirmizi, Zühd, 35; İbn Mace, Zühd, 4)

Hadiste geçen Hafifü'l-haz kelimesinin anlamı mal ve çoluk - çocuk yükü az olan kimse demektir. (İbnü'l- Esir, en Nihaye fi Garibi'l-Hadis)

Başka rivayetlerde ümmetin çoğluğu övülmüş ve çok çocuklu olmak teşvik edilmiştir. Bu açıdan neslin azalmasına neden olmak doğru olmaz. Ancak ahirzamanda çocuk yetiştimenin zorluğunu anlatmak için o zamanın fitnelerine dikkat çekilmiştir.

Diğer taraftan evlenmeyen ya da evlendiğ halde çocukları olmayan aileler bu ve buna benzer Hadislere bakarak hesaplarının daha kolay olacağını ümit edebilirler.

Ancak çocuklarına gerekli olan dini ve dünyevi eğitimi verip iyi yetiştiren aileler de bunların karşılığını alacaktır. Öyleyse her rivayeti kendi bağlamında değerlendirmek ve ona göre hüküm vermek gerekir. Her müslüman dumuna ve konumuna göre iki taraftan birini tercih edebilir. Niyetine göre de sevabını alır.

4- Evlenmeyi teşvik eden ayetlerin aynında bir çok sahih hadis de vardır. Bu sebeple, aksini ifade eden rivayet ve sözleri daha hususî bir anlamda değerlendirmek gerekir. Örneğin Hasan-ı Basrî'nin sözleri, inzivayı teşvik sadedinde söylenmiştir. İmam Gazalî de bu konuyu evlenmenin faydaları ve zararları başlığı altında işlemiştir. Her bir kötülükte bile bir iyilik olabildiği gibi, her bir iyilikte de bir kötü tarafı olabilir. Hükümler ekseriyete göre verilir. Bıçakla adam öldürebilir, kibrit ev yakabilir diye kimse bunları yasaklamıyor. Evliliğin yüzde doksan güzelliği yanında yüzde on yan etkisinin olması onun kötü olduğu anlamına gelmez.

Hadis zayıf olmakla beraber, bunun da saadet asrından iki yüz sene sonra bazı yan etkilerinin ortaya çıkacağı anlamına algılamak gerekir. Takvanın gittikçe azalacağı ve -başka hadislerde ifade edildiği üzere- takvadan yoksun bazı çoluk-çocuk ve anne-babanın sabırsız, kanaatsiz ve aşırı istekleri karşısında kişinin harama girme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağına işaret edilmiş ve bir uyarı yapılmıştır.

Ayrıca, bu tür rivayetlerin bazı hususî zatlara bir ders de olabilir. Nitekim, İmam Nevevî, İmam Suyutî gibi çok önemli bir kısım alimler bu gibi hadis riayetlerinin desteğini de alarak ilim ve ibadetle meşgul olmayı evlenmeye tercih etmişlerdir. Eğer Suyutî evli olsaydı, bu kadar telifat yazabilir miydi? Eğer Bediüzzaman evli olsaydı bu kadar zor şartlar altında iman ve Kur'an hizmetini böyle yapabilir miydi?

5- Bekârlık mes’elesi tarih boyunca sohbetlere mevzû teşkil etmiş, kimileri bekârlığı bir vezirlik, kimileri de bir rezillik saymış, böylece lehte ve aleyhte söyleyip yazanlar olmuştur.

Bize göre ne bekârlık bir vezirlik, yahut rezillik; ne de evlilik bir sultanlık, yahut şâhlık...


Her ikisi de şahısla, şahsın düşünce yapısıyla alâkalı bir şey. Öyle kafalar, öyle düşünce sahipleri vardır ki, dünyanın imkânını yanına yığsanız huzur bulamaz, tatmin olamaz. Böyle biriyle yapılan evlilik ne sultanlıktır, ne de vezirlik... Tam mânasiyle bir rezilliktir.

Ama öyle kanaat ve fazilet sâhipleri de vardır ki, onlar bütün gayret ve takatlarıyla çalışıp çabalarlar; buna rağmen ellerine geçen mütevazi imkânlarıyla kurdukları vasatî hayatlarından zevk alır, huzur duyarlar. İşte böyleleriyle yapılan evlilik bir vezirlik mâhiyetini de taşır, sultanlık hüviyetini de iktisap eder.

Evlenmek, yahut bekâr kalmak mes’elesi, dışarıdan telkinle tahakkuk edecek bir mes’ele değildir. Bu, şahsın hissî yapısıyla alâkalı bir husustur.

Bunun içindir ki, fıkıh kitaplarında şu mealde hüküm verilmiştir: Kendini haramlardan koruyan kimse için evlenmek sâdece sünnettir. Koruyamayanlar için de evlenmek farzdır! Demek oluyor ki, şahıs kendini bilir, durumunu muhasebe eder. Kendisi için farz mı, yahut sâdece sünnet mi, vicdanı bir değerlendirme ile hükmünü verir.

Şüphesiz ki, evlenme kararı, mânevî değerlere sâhip olmanın yanında bâzı maddî şartları da hazırlamış olmayı gerektirmektedir. Bu şartların hiç olmazsa asgarîsini hazırlamadan gözü kara bir şekilde evlenme teşebbüsüne geçmek, biraz cesaretlice başlangıç olur.

Ne yazık ki, bâzan kız tarafı, yavrularını gönderecekleri evin maddi zorluklarını düşünmeden bir sürü gösterişli masraflar ihdas etmekte, böylece evlâtlarını borç harç içinde bıraktıkları bir yuvaya göndermekte, hayata daha ilk gününde borçlu olarak başlatmaktalar. Çevrenin gösteriş te’sirinden kurtulamayan bu ebeveynler keşke, daha gerçekçi düşünebilse, daha az bir masrafa râzı olup yavrularını huzur duyabilecekleri borçsuz bir hayata başlatsalar...

Ne var ki, çevrenin kötü örnekliği, bunu tatbiki zor bir fedakârlık gibi göstermektedir.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Hadis-i şerif bağlamında bekarlığın şer olması ve evlenmenin hükmü

Hadis-i şerif bağlamında bekarlığın şer olması ve evlenmenin hükmü hakkında bilgi verir misiniz?


Bir sözü kim söylemiş, kime söylemiş, niçin söylemiş ve hangi makamda söylemiş konuları çok önemlidir. Bunları iyi anlamadığımız zaman Ayet ve Hadisleri yanlış yorumlama ihtimali vardır.

Peygamberimiz bu sözü bekarlığın insanı günaha düşürme ihtimali olduğunu bildirmek için söylemiştir. Yoksa bekarlığın bütün günahlardan daha kötü olduğunu söylemek için değildir.

Bildiğiniz gibi evlenmek sünnettir. Ancak bazıları için farz olur bazıları için de haram olabilir. Örneğin zinaya düşme ihtimali olan birisinin evlenmesi farzdır. Bazıları da evlenmemekle bir sünneti terk etmiş olurlar. Nitekim bazı peygamberler ve büyük veliler ve alimlerden evlenmeyen kimseler olmuştur.

Demek ki bu hadis bekarlığın tehlikelerine ve özellikle ahir zamanda bunun kötüye kullanılacağına dikkat çekmek için bir ikazdır. Nitekim aile hayatını yok sayan Komünizm kadın erkek hamamlarda beraber yıkanmayı uygun görmüş ve maalesef buna benzer bazı yanlış uygulamaları da zaman zaman duymaktayız. İşte hadisi şerif bütün zamanlara hitap ederek bu konuda daha dikkatli olmamızı ve aile hayatına çok önem vermemizi istiyor

Evlenmenin hükmü :

Evleneceklerin durumuna göre nikâhın hükmü farz, vacib, sünnet, haram, mekruh veya mübah kısımlarına ayrılır:

1. Evlenmediği taktirde zinaya düşeceği kesin olan kimsenin -mehri verecek ve eşinin geçimini sağlayacak durumda ise- evlenmesi farzdır.

2. Yine evlenmezse zinaya düşme tehlikesi bulunan kimsenin -mehir ve nafakayı sağlayacak durumda ise- evlenmesi vacibtir. Hanefiler dışındaki çoğunluk farz ve vacib arasında bir ayırım yapmaz (İbnül-Hümâm, a.g.e., II, 342; el-Kâsânî, el-Bedâyî', II, 260 vd.).

3. Evlenince, eşine zulüm yapacağına kesin gözüyle bakılan kimsenin evlenmesi haramdır. Hem zinaya düşme, hem de eşine zulüm yapma korkusu bulunan kimsede haramlık yönü tercih edilir. Çünkü bir konuda helâl ve haram birleşince, prensip olarak haram üstün tutulur ve ondan kaçınmak gerekir. Nitekim ayet-i kerimede, "Evlenmeye güç yetiremeyenler, Allah kendilerine fazlu kereminden zenginletinceye kadar iffetlerini korusunlar" (en-Nûr, 24/33) buyurulur.

4. Eşine zulüm yapacağından korkulan kimsenin evlenmesi mekruhtur (el-Mevsılî, el-İhtiyâr, III, 82).

5. Cinsel bakımdan itidal halde bulunanların evlenmesi sünnettir. İtidal; evlenmezse zinaya düşeceğinden korkulmayan, evlenirse de eşine zulüm yapacağından endişe duyulmayan kimsenin halidir. Toplumda çoğunluğun bu durumda olması asıldır. Yukarıda zikrettiğimiz, evlenemeyen gençlere oruç tutmayı tavsiye eden, evlilik konusunda aşırı çekimser kalmağa karar veren üç sahabeyi uyaran hadisler bunun delilidir.

Diğer yandan Hz. Peygamber ve Ashab-ı kiram evlenmişler ve onlara uyanlar da bu sünneti sürdürmüşlerdir. Tercih edilen görüş budur (bk. el-Fetâvâl-Hindiyye, I, 267).

İmam Şâfiî'ye göre ise, bu durumda evlenmek mubahtır. Evlenmek veya bekâr kalmak caiz olur. O'na göre, vakitlerini ibadete ayırmak ve ilimle uğraşmak evlilikten daha üstündür. Dayandığı deliller şunlardır: Cenab-ı Hak Yahyâ peygamberi şu sözlerle övmüştür: "...efendi, nefsine hakim, iffetli" (Âl-i İmrân, 3/39). Ayetteki hasûr ifadesi; gücü yettiği halde kadınla cinsel temas kurmayan kimse anlamına gelir. Evlilik daha üstün olsaydı, bunu terketmek övülmezdi. Çoğunluk fakihler bu örneğin daha önceki şeriat uygulaması olduğunu, İslâm ümmetini bağlamadığını söylemişlerdir.

İmam Şâfiî'nin diğer bir delili şu ayettir: "Haram olanlar dışındaki kadınlar, onları mallarınızdan harcayarak almak, onlarla evlenmek ve zinâ etmemek şartıyla size helal kılındı" (en-Nisâ, 4/24). Bir şeyin helal olması mübah olması demektir. Çünkü bu iki kelime birbirinin eş anlamlısıdır. Diğer yandan evlilik, kişiye cinsel yönden yarar sağlar. Yararına olan bir işi yapmak ise bir kimseye vacib olmaz. Böylece evlilik yeme, içme, alış-veriş gibi mübah olan muamelelerdendir (ez-Zühaylî, el Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, VII, 33, 34; İbn Hacer el-Askalânî, Bülûğul-Merâm min Edilletil-Ahkâm, Terc. Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1967, II, 228 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s. 183, 184).
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör
 

nurunalanur

Well-known member
3- "Ahir zamanda sizin en iyiniz, çoluk çocuğu olmayandır" anlamında bir Hadis vardır. "Hafifü'l-haz" kelimesi ahir zamandan bahseden hadis-i şeriflerde geçmektedir. Kıyamet günü hesabı kolay olacak olanlar için kullanılan bir tabirdir. Ancak bu rivayetin zayıf bir hadis olduğu ifade edilir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V. 252; Tirmizi, Zühd, 35; İbn Mace, Zühd, 4)


bunun zayıf hadis olduğu söleniomuş gerçi ama..ben de şöle duymuştm bi hoca efendi ahirzamanda mü'minler için, hizmet erleri için en az 3 çocuk diomuş. böle insanların çoğalması için..ne kadar doğru bilemicem....paylaşiim dedm sadece :)
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
3- "Ahir zamanda sizin en iyiniz, çoluk çocuğu olmayandır" anlamında bir Hadis vardır. "Hafifü'l-haz" kelimesi ahir zamandan bahseden hadis-i şeriflerde geçmektedir. Kıyamet günü hesabı kolay olacak olanlar için kullanılan bir tabirdir. Ancak bu rivayetin zayıf bir hadis olduğu ifade edilir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V. 252; Tirmizi, Zühd, 35; İbn Mace, Zühd, 4)


bunun zayıf hadis olduğu söleniomuş gerçi ama..ben de şöle duymuştm bi hoca efendi ahirzamanda mü'minler için, hizmet erleri için en az 3 çocuk diomuş. böle insanların çoğalması için..ne kadar doğru bilemicem....paylaşiim dedm sadece :)

Konuyu tamamen okursanız Hoca efendinin sözünde haklı olabilirsiniz. Eğer bir kişi hizmet eri ise ve evlatlarına ve eşine evvela dini saniyen içtimai eğitebilecekse evlenebilir.

İslamiyette evlilik kişiye bırakılan birşeydir. İslamiyet bile kişinin özeline karışmamış ve sadece yerine ve şartlara gore ne yapabileceği hakkında yol göstermiş. Bize düşen bizim o yollardan birini seçmemiz ve hakkımızda hayırlı olmasını ümit etmemiz..
 
Üst