Komşu: Aynı mahalle veya çevrede yaşayan insanların birbirlerine göre aldıkları ad.
Türkçe'de yaygın şekliyle fiziki olarak birbirine yakın veya bitişik yerlerde yaşayanlara komşu denir. Yakınlık veya bitişik olma ev bakımından, iş yeri, arazi veya şehir itibariyle de olabilir. Dilimizdeki iş yeri komşusu, arazi komşusu, komşu köy, komşu kaza, vilâyet tâbirleri bunu ifade eder.
Araplar komşuya “car” derler. “câr” evi diğerinin evine bitişik (mücâvir) olan, birbirini himaye eden, koruyan, birinin yardımına ve imdadına koşan anlamlarına gelir.[1>
Köyde, kentte, tarlada, bahçede birbirine komşu olan insanların ve özellikle Müslümanların huzur içinde yaşamaları için gerekli şartlardan biri de beşeri şartlardan biri de beşerî münasebetlerini iyi düzeyde tutmalarıdır. Bu sebeple yüce dinimiz komşuluk hakkına büyük önem vermiştir.[2>
Komşuluk, toplum hayatımızda yeri ve önemi inkâr edilemeyen içtimâî bir müessesedir ve insanların toplum halinde yaşamalarının zarûrî bir neticesidir. İnsan sosyal bir varlık olduğuna, bu sebeple tek başına yaşayamayacağına göre etrafında komşuların olması kaçınılmazdır.[3>
Allahü Teâlâ, yakınımız olsun olmasın bütün komşularımıza iyi davranmamızı, iyilik etmemizi emreder:
“Allah’a ibadet edin. O’na hiçbir şeyi eş (ve ortak) tutmayın. Anaya-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, sağ ellerinin mâlik olduğu kimselere (kölelerinize) iyilik edin. Allah (C.C.) kendini beğenen ve dâima böbürlenen kimseyi sevmez.”[4>
Aileden sonra hukukuna en çok riayet etmemiz gerekenler, yan yana bir arada yaşadığımız komşularımızdır. Komşu hakkı, dinimizde çok önemli bir yer tutar. Aile yuvasında olduğu gibi komşularıyla da iyi geçinmek ve yardımlaşmak şarttır.
Akşam-sabah yüz yüze geldiğimiz, her zaman görüştüğümüz insanlar, komşularımız sayılır.
Büyük müfessir İmam Kurtûbî bu ayetin tefsirinde:
“Görmüyor musun? Allah ana babaya ve akrabaya iyilikten sonra komşuları zikretmiş ve haklarına riâyet edilmesini emretmiştir” diyerek konunun önemine dikkat çekmiştir.[5>
Nisâ suresinin 36. ayetinde, yakın komşu ve uzak komşu olarak iki kelime geçmektedir.
Değişik ölçülere göre komşu sınıflamaları yapılır. Bunlardan evleri yahut evlerine giriş kapıları birbirine bitişik olanlara “kapı komşusu” adı verilir.
Yakın komşu: Akraba veya evleri birbirine yakın olanlara “yakın komşu” denir.
Uzak komşu: Evleri birbirine pek yakın veya akraba olmayan, yahut gayr-i müslim (yahudi, hıristiyan) olanlara da “uzak komşu” denir.
Burada zikredilen yakınlık-uzaklık meselesinde tam bir açıklık yoktur. Kapı komşusu dışında olanlar veya akraba haricindekiler yakın komşu mu, uzak komşu mu kabul edilecektir? Ne kadar yakınlık, ne kadar uzaklık bu hususta ölçü olarak alınacaktır? Rivayete göre Hz. Aişe (R.Anhâ) bunun her taraftan kırk evlik bir mesafe olduğunu ve bunlar arasında komşuluk hukukunun olacağını söylemiş, Hz. Ali (R.A.) de, bir kimsenin sesinin duyulabileceği yere kadar olan mesafe içinde kalanların komşu sayıldığını ifade etmiştir.[6>
KOMŞULAR ÜÇ GRUBA AYRILIR:
Hz. Peygamber (S.A.V.)’in yaptığı bir sınıflamaya göre hakları yönünden komşular üç gruba ayrılır:
1. Üç hakka sahip komşular: Bunlar hem akraba, hem müslüman olanlardır. Bunların komşu, akraba ve müslüman olmaktan doğan üç çeşit hakları vardır.
2. İki hakka sahip komşular: Akraba dışındaki müslüman komşular. Bunların komşu ve müslüman olmaktan ileri gelen iki çeşit komşuluk hakları vardır.
3. Bir hakka sahip komşular: Akraba ve müslüman olmayanlardır. Bunlar, akraba olmayan ehl-i kitap (yahudi, hıristiyan) veya müşrik komşulardır. Bunların sadece komşu olmalarından kaynaklanan bir tür hakları bulunur.[7>
Kısaca belirtmek gerekirse, komşu tabirine, müslüman, yahudi, hıristiyan, kâfir, âbid-fâsık, dost-düşman, mukim-misafir, zararlı-zararsız, yakın-uzak istisnasız bütün komşular dahildir.
Kelimenin Arapça karşılığından da açıkça anlaşılacağı gibi, “birbirine yakın, bitişik (mücâvir) olma”nın getirdiği bir takım sosyal vecibeler ve ilişkiler düzeni vardır. Bunlara genel ifadesiyle “komşuluk” denir.
Komşuluk ilişki ve vecibeleri, küçük yerleşim bölgelerinde (köy, kasaba vb.) sosyal dayanışma ve bütünleşme açısından çok önemlidir ve titizlikle korunmaya çalışılır. Eskilerin “ev alma, komşu al” sözü de bu hassasiyetin bir ifadesi sayılır.
Gerçekten kapalı cemaat arz eden ve şehirleşmenin az olduğu yörelerde komşular birbirlerini ziyarete giderler, yardımlaşırlar, korurlar.
Halk arasında komşu olmadıkları halde bir eve sık sık ziyaret yapan kimseye “komşu kapısına çevirdi” denmesi sözü edilen ilişkiler ağının yoğunluğunu gösterdiği gibi, “komşuda pişer, bize de düşer”, “komşu ekmeği komşuya borçtur” tarzındaki atasözleri de aynı ilişkiler yapısının mahiyetini tüm açıklığıyla ortaya koyar.[8>
HADİS-İ ŞERİFLERDE KOMŞULUK
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Ebu Hureyre (R.A.)’den rivayet edilen bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“-Vallâhi mü’min değildir, vallâhi mü’min değildir, vallâhi mü’min değildir.”
- Kim Ya Rasulallah? diye sorduklarında, Peygamberimiz şöyle buyurdu:
- Komşusu, belâlarından emin olmayan kimse (mü’min değildir).”[9>
Hadiste, “mü’min değildir” sözü olgun, kâmil mü’min değildir” anlamındadır. Zira bu hareket ebedî cehennemde bırakacak imansızlık hareketi değildir. Diğer bir ifade ile bu hareket olgun mü’min olmak için gerekli, fakat iman etmiş olmak için şart değildir.
Müslim’in naklettiği diğer bir rivayette hadis şöyledir:
“Komşusu, zararından emin olmayan kimse cennete giremez.”[10>
Hadiste geçen “Cennete giremez” ifadesinden de “Kıyamette ilk önce kurtulmuşlar içinde cennete giremez” şeklinde anlaşılmalıdır. Yani bu hareketinin cezasını çeker, sonra cennete girer. Şayet komşuya eza etmenin günah olmadığı görüşünde ise, durumu cehenneme girmeyi zaruri kılmış olur.
Hadisimiz, komşuya eziyetten sakınmayı, onlara kötü hareketlerden kaçınanın imanının kemâle erdiğini, komşuya verilen zararın Allah’a isyana, onun da cehennem azabına götüreceğini ifade etmektedir.[11>
İyi Komşularla Beraber Olmak
Allah’ın iyi kullarına ölüm anında şöyle hitap edilir:
“Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Sâlih) kullarımın arasına katıl ve (onlarla birlikte) cennetime gir.”[12>
Hz. Ali (R.A.)’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Resülullah (S.A.V.) bize ölülerimizi sâlih kimselerin içerisine defnetmememizi emretti ve kötü komşudan diriler incindiği gibi ölüler de incinir” buyurdu.[13>
İnsan için hem bu dünyada hem de ahirette iyi kimselerle beraber olmak mutluluk ve huzur vesilesi olur. Dünyada iyi kimselerle beraber olmak, iyi komşularla beraber olmak demektir. İyi komşularla beraber olmak, hiç şüphesiz ki Cenab-ı Hakk’ın insana büyük bir lütfudur. Bu sebeple iyi komşulara sahip olan kimseler bundan dolayı ayrıca Allah’a hamd etmelidirler. Çünkü huzur ve saadetimizi sağlayan bir çok şey vardır. Bunlardan biri de iyi komşulardır. İyi komşularla beraber olan kimse mutlu ve huzurlu olur. Onun içindir ki, Peygamber Efendimiz (S.A.V.) hadis-i şeriflerinde:
“Ev almadan önce komşunuzu, yola çıkmadan önce arkadaşınızı araştırınız.” buyurmuştur.[14>
Bir atasözümüzde bu hadis-i şerif, “Ev alma, komşu al” şeklinde ifade edilmiştir. Çünkü komşu evden daha önemlidir. Komşular kötü ise en güzel evde bile insan rahat edemez, huzuru kaçar. Bu nedenle Peygamber Efendimiz, kötü komşudan Allah’a sığınmamızı emrederek şöyle buyurmuştur:
“Devamlı ikamet ettiğiniz yerdeki kötü komşudan Allah’a sığınınız. Çünkü göçebelik anındaki kötü komşu geçicidir” buyurmuştur.[15>
Peygamberimiz, başka bir hadis-i şeriflerinde, insanı mutlu ve huzurlu kılan üç şeye temas ederek şöyle buyurmuştur:
“İyi komşu, uysal bir binek ve geniş ev, kişinin saadetini sağlayan unsurlardandır.[16>
Peki, hadis-i şeriflerde methedilerek huzur ve saadetimizin kaynağı olduğu belirtilen iyi komşu kimdir? İster istemez insanın aklına böyle bir soru gelmektedir. Buna şöyle cevap verebiliriz:
“Komşuların birbiri üzerinde komşuluk hak ve hukuku vardır. İyi komşu, bu hak ve hukuka riayet eden ve komşularına karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getirendir. Peygamber Efendimiz bu hususa temas eden hadis-i şeriflerinde de:
“Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşı için en hayırlı olandır. Allah katında komşuların en hayırlısı da komşusu için en hayırlı olanıdır.” buyurmuştur.[17>
Türkçe'de yaygın şekliyle fiziki olarak birbirine yakın veya bitişik yerlerde yaşayanlara komşu denir. Yakınlık veya bitişik olma ev bakımından, iş yeri, arazi veya şehir itibariyle de olabilir. Dilimizdeki iş yeri komşusu, arazi komşusu, komşu köy, komşu kaza, vilâyet tâbirleri bunu ifade eder.
Araplar komşuya “car” derler. “câr” evi diğerinin evine bitişik (mücâvir) olan, birbirini himaye eden, koruyan, birinin yardımına ve imdadına koşan anlamlarına gelir.[1>
Köyde, kentte, tarlada, bahçede birbirine komşu olan insanların ve özellikle Müslümanların huzur içinde yaşamaları için gerekli şartlardan biri de beşeri şartlardan biri de beşerî münasebetlerini iyi düzeyde tutmalarıdır. Bu sebeple yüce dinimiz komşuluk hakkına büyük önem vermiştir.[2>
Komşuluk, toplum hayatımızda yeri ve önemi inkâr edilemeyen içtimâî bir müessesedir ve insanların toplum halinde yaşamalarının zarûrî bir neticesidir. İnsan sosyal bir varlık olduğuna, bu sebeple tek başına yaşayamayacağına göre etrafında komşuların olması kaçınılmazdır.[3>
Allahü Teâlâ, yakınımız olsun olmasın bütün komşularımıza iyi davranmamızı, iyilik etmemizi emreder:
“Allah’a ibadet edin. O’na hiçbir şeyi eş (ve ortak) tutmayın. Anaya-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, sağ ellerinin mâlik olduğu kimselere (kölelerinize) iyilik edin. Allah (C.C.) kendini beğenen ve dâima böbürlenen kimseyi sevmez.”[4>
Aileden sonra hukukuna en çok riayet etmemiz gerekenler, yan yana bir arada yaşadığımız komşularımızdır. Komşu hakkı, dinimizde çok önemli bir yer tutar. Aile yuvasında olduğu gibi komşularıyla da iyi geçinmek ve yardımlaşmak şarttır.
Akşam-sabah yüz yüze geldiğimiz, her zaman görüştüğümüz insanlar, komşularımız sayılır.
Büyük müfessir İmam Kurtûbî bu ayetin tefsirinde:
“Görmüyor musun? Allah ana babaya ve akrabaya iyilikten sonra komşuları zikretmiş ve haklarına riâyet edilmesini emretmiştir” diyerek konunun önemine dikkat çekmiştir.[5>
Nisâ suresinin 36. ayetinde, yakın komşu ve uzak komşu olarak iki kelime geçmektedir.
Değişik ölçülere göre komşu sınıflamaları yapılır. Bunlardan evleri yahut evlerine giriş kapıları birbirine bitişik olanlara “kapı komşusu” adı verilir.
Yakın komşu: Akraba veya evleri birbirine yakın olanlara “yakın komşu” denir.
Uzak komşu: Evleri birbirine pek yakın veya akraba olmayan, yahut gayr-i müslim (yahudi, hıristiyan) olanlara da “uzak komşu” denir.
Burada zikredilen yakınlık-uzaklık meselesinde tam bir açıklık yoktur. Kapı komşusu dışında olanlar veya akraba haricindekiler yakın komşu mu, uzak komşu mu kabul edilecektir? Ne kadar yakınlık, ne kadar uzaklık bu hususta ölçü olarak alınacaktır? Rivayete göre Hz. Aişe (R.Anhâ) bunun her taraftan kırk evlik bir mesafe olduğunu ve bunlar arasında komşuluk hukukunun olacağını söylemiş, Hz. Ali (R.A.) de, bir kimsenin sesinin duyulabileceği yere kadar olan mesafe içinde kalanların komşu sayıldığını ifade etmiştir.[6>
KOMŞULAR ÜÇ GRUBA AYRILIR:
Hz. Peygamber (S.A.V.)’in yaptığı bir sınıflamaya göre hakları yönünden komşular üç gruba ayrılır:
1. Üç hakka sahip komşular: Bunlar hem akraba, hem müslüman olanlardır. Bunların komşu, akraba ve müslüman olmaktan doğan üç çeşit hakları vardır.
2. İki hakka sahip komşular: Akraba dışındaki müslüman komşular. Bunların komşu ve müslüman olmaktan ileri gelen iki çeşit komşuluk hakları vardır.
3. Bir hakka sahip komşular: Akraba ve müslüman olmayanlardır. Bunlar, akraba olmayan ehl-i kitap (yahudi, hıristiyan) veya müşrik komşulardır. Bunların sadece komşu olmalarından kaynaklanan bir tür hakları bulunur.[7>
Kısaca belirtmek gerekirse, komşu tabirine, müslüman, yahudi, hıristiyan, kâfir, âbid-fâsık, dost-düşman, mukim-misafir, zararlı-zararsız, yakın-uzak istisnasız bütün komşular dahildir.
Kelimenin Arapça karşılığından da açıkça anlaşılacağı gibi, “birbirine yakın, bitişik (mücâvir) olma”nın getirdiği bir takım sosyal vecibeler ve ilişkiler düzeni vardır. Bunlara genel ifadesiyle “komşuluk” denir.
Komşuluk ilişki ve vecibeleri, küçük yerleşim bölgelerinde (köy, kasaba vb.) sosyal dayanışma ve bütünleşme açısından çok önemlidir ve titizlikle korunmaya çalışılır. Eskilerin “ev alma, komşu al” sözü de bu hassasiyetin bir ifadesi sayılır.
Gerçekten kapalı cemaat arz eden ve şehirleşmenin az olduğu yörelerde komşular birbirlerini ziyarete giderler, yardımlaşırlar, korurlar.
Halk arasında komşu olmadıkları halde bir eve sık sık ziyaret yapan kimseye “komşu kapısına çevirdi” denmesi sözü edilen ilişkiler ağının yoğunluğunu gösterdiği gibi, “komşuda pişer, bize de düşer”, “komşu ekmeği komşuya borçtur” tarzındaki atasözleri de aynı ilişkiler yapısının mahiyetini tüm açıklığıyla ortaya koyar.[8>
HADİS-İ ŞERİFLERDE KOMŞULUK
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Ebu Hureyre (R.A.)’den rivayet edilen bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“-Vallâhi mü’min değildir, vallâhi mü’min değildir, vallâhi mü’min değildir.”
- Kim Ya Rasulallah? diye sorduklarında, Peygamberimiz şöyle buyurdu:
- Komşusu, belâlarından emin olmayan kimse (mü’min değildir).”[9>
Hadiste, “mü’min değildir” sözü olgun, kâmil mü’min değildir” anlamındadır. Zira bu hareket ebedî cehennemde bırakacak imansızlık hareketi değildir. Diğer bir ifade ile bu hareket olgun mü’min olmak için gerekli, fakat iman etmiş olmak için şart değildir.
Müslim’in naklettiği diğer bir rivayette hadis şöyledir:
“Komşusu, zararından emin olmayan kimse cennete giremez.”[10>
Hadiste geçen “Cennete giremez” ifadesinden de “Kıyamette ilk önce kurtulmuşlar içinde cennete giremez” şeklinde anlaşılmalıdır. Yani bu hareketinin cezasını çeker, sonra cennete girer. Şayet komşuya eza etmenin günah olmadığı görüşünde ise, durumu cehenneme girmeyi zaruri kılmış olur.
Hadisimiz, komşuya eziyetten sakınmayı, onlara kötü hareketlerden kaçınanın imanının kemâle erdiğini, komşuya verilen zararın Allah’a isyana, onun da cehennem azabına götüreceğini ifade etmektedir.[11>
İyi Komşularla Beraber Olmak
Allah’ın iyi kullarına ölüm anında şöyle hitap edilir:
“Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Sâlih) kullarımın arasına katıl ve (onlarla birlikte) cennetime gir.”[12>
Hz. Ali (R.A.)’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Resülullah (S.A.V.) bize ölülerimizi sâlih kimselerin içerisine defnetmememizi emretti ve kötü komşudan diriler incindiği gibi ölüler de incinir” buyurdu.[13>
İnsan için hem bu dünyada hem de ahirette iyi kimselerle beraber olmak mutluluk ve huzur vesilesi olur. Dünyada iyi kimselerle beraber olmak, iyi komşularla beraber olmak demektir. İyi komşularla beraber olmak, hiç şüphesiz ki Cenab-ı Hakk’ın insana büyük bir lütfudur. Bu sebeple iyi komşulara sahip olan kimseler bundan dolayı ayrıca Allah’a hamd etmelidirler. Çünkü huzur ve saadetimizi sağlayan bir çok şey vardır. Bunlardan biri de iyi komşulardır. İyi komşularla beraber olan kimse mutlu ve huzurlu olur. Onun içindir ki, Peygamber Efendimiz (S.A.V.) hadis-i şeriflerinde:
“Ev almadan önce komşunuzu, yola çıkmadan önce arkadaşınızı araştırınız.” buyurmuştur.[14>
Bir atasözümüzde bu hadis-i şerif, “Ev alma, komşu al” şeklinde ifade edilmiştir. Çünkü komşu evden daha önemlidir. Komşular kötü ise en güzel evde bile insan rahat edemez, huzuru kaçar. Bu nedenle Peygamber Efendimiz, kötü komşudan Allah’a sığınmamızı emrederek şöyle buyurmuştur:
“Devamlı ikamet ettiğiniz yerdeki kötü komşudan Allah’a sığınınız. Çünkü göçebelik anındaki kötü komşu geçicidir” buyurmuştur.[15>
Peygamberimiz, başka bir hadis-i şeriflerinde, insanı mutlu ve huzurlu kılan üç şeye temas ederek şöyle buyurmuştur:
“İyi komşu, uysal bir binek ve geniş ev, kişinin saadetini sağlayan unsurlardandır.[16>
Peki, hadis-i şeriflerde methedilerek huzur ve saadetimizin kaynağı olduğu belirtilen iyi komşu kimdir? İster istemez insanın aklına böyle bir soru gelmektedir. Buna şöyle cevap verebiliriz:
“Komşuların birbiri üzerinde komşuluk hak ve hukuku vardır. İyi komşu, bu hak ve hukuka riayet eden ve komşularına karşı görevlerini en iyi şekilde yerine getirendir. Peygamber Efendimiz bu hususa temas eden hadis-i şeriflerinde de:
“Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşı için en hayırlı olandır. Allah katında komşuların en hayırlısı da komşusu için en hayırlı olanıdır.” buyurmuştur.[17>